Hollanda’da ilginç bir durum yaşanıyor.
Bir grup vatandaş, ülkenin göç politikalarından memnuniyetsizliğini dile getirmek için Almanya sınırında kendi denetimlerini yapmaya başladı.
Üzerlerinde parlak yelekler, ellerinde fenerlerle araçları durdurup kontrol eden bu grup, videolarını sosyal medyada paylaşınca hızla gündeme oturdu.
Bu durum, özellikle aşırı sağcı siyasetçi Geert Wilders’tan tam destek alırken, hükümet kanadından sert tepkiler geldi.
Adalet ve Güvenlik Bakanı David van Weel, vatandaşların hayal kırıklığını anladığını ancak yasaları çiğnememeleri ve kendi başlarına hareket etmemeleri gerektiğini vurguladı.
Bakan, sınır kontrollerinin polisin görevi olduğunu ve vatandaşların polise işini yapma fırsatı vermesi gerektiğini açıkça belirtti.
Polis teşkilatı da bu eylemlerin “son derece tehlikeli” olduğunu ve “kesinlikle kabul edilemez” olduğunu açıkladı.
Yollarda ve yol kenarlarında yapılan bu tür kontrol girişimlerinin ciddi kazalara yol açabileceği uyarısı yapıldı.
Bu olaylar, Hollanda’daki siyasi çalkantılı bir döneme denk geldi.
Geçen hafta göçmenlik konusundaki anlaşmazlıklar yüzünden koalisyon hükümeti dağılmış, Başbakan Dick Schoof da istifasını açıklamıştı.
Erken seçimler 29 Ekim’de yapılacak.
Peki, vatandaşların bu girişimi ne anlama geliyor? Bir yandan, insanların seslerini duyurma ve politikalar üzerindeki hayal kırıklıklarını ifade etme çabası olarak görülebilir. Ancak diğer yandan, hukukun üstünlüğü ilkesini ve devletin yetki alanını göz ardı eden bir hareket.
Sınır güvenliği ve kontrolü, ciddi yetkiler ve sorumluluklar gerektiren, uzmanlık isteyen bir alandır. Herkesin kendi adaletini sağlamaya kalkıştığı bir düzende, toplumun düzeni ve güvenliği tehlikeye girebilir.
Bu olay, Hollanda’nın göç politikaları üzerindeki derin ayrılıkları ve halkın bu konudaki hassasiyetini bir kez daha gözler önüne serdi. Ancak çözüm, yasaları çiğneyerek değil, demokratik yollarla ve yetkili kurumlar aracılığıyla aranmalı.
Unutmayalım ki, kurallar ve yasalar, toplumsal düzeni ve güvenliği sağlamak içindir.