Dünyanın gözü Gazze’deyken, yaşanan insanlık trajedisine karşı uluslararası toplumun sessizliği artık daha fazla sürdürülemezdi. Belçika, bu sessizliği bozan ülkeler arasına adını yazdırdı. Avustralya, Fransa, Kanada ve İngiltere’nin ardından Belçika da, Filistin devletini resmen tanıyacağını duyurdu.
Bu karar, sadece diplomatik bir hamle değil, aynı zamanda bir vicdan çağrısı. Belçika Dışişleri Bakanı Maxime Prevot’un ifadeleri net:
“İsrail hükümetine karşı sert yaptırımlar uygulanıyor.”
Bu, artık yalnızca kınamakla kalmayıp, harekete geçmenin zamanıdır diyen bir yaklaşımın ifadesi.
Belçika’nın aldığı kararlar sembolik değil; somut adımlar içeriyor. İsrail yerleşimlerinden ürün ithalatının durdurulması, kamu alımlarında İsrailli şirketlere kısıtlama getirilmesi, hatta yasa dışı yerleşimlerde yaşayan Belçika vatandaşlarına verilen konsolosluk hizmetlerinin bile sınırlandırılması gündemde.
Bu tür adımların Filistin halkına doğrudan bir çözüm getirmeyeceği açık.
Ancak önemli olan şu: Dünyanın bazı vicdanları hâlâ uyanık. Ve o vicdanlar, sessiz kalmaktan çok daha güçlü bir dil konuşuyor artık:
Eylem.
Belçika, bu kararıyla tarihe küçük ama anlamlı bir not düştü. Belki bu, Filistin için doğrudan bir zafer değil, ama dünyanın Filistin’e sırtını dönmediğini gösteren bir işaret fişeği.
Netanyahu hükümetine yönelik baskılar artarken, “Bu adımlar halkı değil, hükümeti hedef alıyor” vurgusu da önemli.
Savaşın bedelini halklar değil, karar vericiler ödemeli.
Dünyanın geri kalanına düşense şu soruyu sormak: Hangi tarafın tarihine not düşmek istiyorsunuz?
Seyirci kalanların mı, yoksa adaletin yanında duranların mı?

