Ukrayna’daki savaşın üçüncü buçuk yılı geride kalırken, Avrupa’dan dikkat çekici bir çağrı geldi. Avrupa Konseyi Başkanı Antonio Costa, AB ve müttefiklerin Ukrayna’ya güvenlik garantileri sağlama konusunda diplomatik girişimleri artırmasının yanı sıra, “NATO’nun 5. maddesi benzeri” bir güvence için pratik adımları hızlandırması gerektiğini belirtti. NATO Antlaşması’nın beşinci maddesi, bir üye ülkeye yapılan silahlı saldırının tüm ittifaka yapılmış sayılmasını ve diğer üyelerin saldırıya uğrayan ülkeye askeri güç dahil yardım etmesini öngören kolektif savunma ilkesinin temelini oluşturur. Bana kalırsa bu açıklama, Ukrayna’nın gelecekteki güvenliği için yeni ve iddialı bir modelin sinyallerini veriyor.
Diplomatik Hareketlilik Hız Kazanıyor
Costa, Washington’da ABD Başkanı Donald Trump, Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenskiy, Finlandiya, Fransa, Almanya, İtalya, İngiltere liderleri ile Avrupa Komisyonu ve NATO Genel Sekreteri’nin katıldığı önemli bir toplantının ardından bu açıklamayı yaptı. Costa’nın sözlerine göre, Trump’ın da bu çabaya katılma yönünde mutabakat göstermesiyle Ukrayna’ya güvenlik garantileri sağlanması yönünde ivme artıyor. Hatta ABD yetkilileri, geçen hafta Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında yapılan zirvede, Moskova’nın, ABD ve Avrupa ülkelerinin Ukrayna’ya NATO’nun “kolektif savunma” maddesine benzer güvenceler sunmasına itiraz etmeyeceğini kabul ettiğini bildirdi. Bu durum, Rusya’nın bile bu yönde bir gelişmeye sessiz kalmayacağını düşündürüyor.
İngiltere Başbakanlık Ofisi’nden gelen bilgilere göre, “Gönüllüler Koalisyonu” toplantısında planlama ekipleri, ABD’li muhataplarıyla bir araya gelerek “güçlü güvenlik garantileri sunma” planlarını detaylandıracak. Ayrıca, çatışmalar sona erdiğinde konuşlandırılmak üzere “güvence kuvveti” oluşturma hazırlıklarının sürdüğü ve bu kuvvetin, müttefik askerlerinin doğrudan çatışma bölgeleri dışında konuşlandırılmasını öngördüğü kaydedildi. İngiltere, Fransa ve Estonya’nın şimdiden buna hazır olduklarını açıklaması, projenin ciddiyetini ortaya koyuyor.
Ukrayna’nın Talepleri ve Macaristan’dan Farklı Ses
Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy ise Washington’daki toplantıda daha fazla askeri teçhizat, eğitim ve istihbarat desteği talebini yineledi. Kiev ayrıca, AB üyeliğini de güvenlik garantisinin bir parçası olarak görüyor. Ancak Macaristan Başbakanı Viktor Orbán’dan farklı bir görüş geldi: “Ukrayna’nın AB üyeliği güvenlik garantisi sağlamıyor.” Bu yorum, AB içindeki bazı farklı bakış açılarını ve olası engelleri gösteriyor.
Avrupa Komisyonu, Putin’in Zelenskiy ile ikili görüşmeye sıcak bakmaya başlamasını olumlu karşıladıklarını duyururken, Eylül ayı başında Rusya’ya yönelik 19. yaptırım paketini sunacağını da açıkladı. Komisyon Sözcüsü Arianna Podesta’nın “Rusya daha fazla yaptırım görmek istemiyorsa, saldırgan savaşı durdurmalı” sözleri, AB’nin hem diplomatik kapıyı açık tuttuğunu hem de baskı politikasından vazgeçmediğini gösteriyor. Trump ise bu süreci “bir iki hafta” içinde çözüp çözemeyeceklerini anlamayı planladığını ifade etti.
Ukrayna’ya NATO’nun 5. maddesine benzer bir güvenlik güvencesi sunma fikri, savaşın ardından ülkenin uzun vadeli güvenliğini sağlamak adına oldukça iddialı ve stratejik bir adım. Bu, Rusya’nın gelecekteki olası saldırılarına karşı caydırıcılık oluşturmayı amaçlıyor. Eğer bu güvence hayata geçirilirse, Ukrayna’nın Avrupa-Atlantik güvenlik mimarisindeki yeri önemli ölçüde sağlamlaşacaktır.
Ancak bu sürecin önünde hala bazı engeller ve soru işaretleri var. Birincisi, Rusya’nın bu tür bir garantiyi ne ölçüde kabul edeceği. İkincisi, bu güvencenin tam olarak ne anlama geleceği ve askeri angajman yükümlülüklerinin neler olacağı. Üçüncüsü ise, AB içinde Macaristan gibi farklı düşünen ülkelerin bu süreci ne kadar etkileyeceği. Bu diplomatik manevralar ve askeri hazırlıklar, Ukrayna savaşının sadece savaş alanında değil, diplomatik masada da ne denli karmaşık bir denklem olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Önümüzdeki günler, bu “NATO Madde 5 benzeri” güvencenin somutlaşıp somutlaşmayacağını ve Ukrayna için gerçek bir güvenlik kalkanı olup olmayacağını gösterecek.
Sizce bu tür bir güvence, Ukrayna’ya kalıcı barışı getirebilir mi, yoksa Rusya’yı daha da provoke edebilir mi?

