İslam ve Küresel İlişkiler Merkezi’nde (CIGA) kıdemli araştırmacı olarak görev yapan Ramzy Baroud ve The Palestine Chronicle’ın genel yayın yönetmeni Romana Rubeo, İspanya’nın İsrail’e yönelik yaptırımları ve Avrupa’nın değişen siyasi tutumunu kaleme aldı.
İspanya’nın İsrail’e yönelik son dokuz maddelik yaptırım paketi, tek başına alınmış bir karar değil, yıllardır olgunlaşan siyasi tutum değişiminin bir sonucu olarak öne çıkıyor. Avrupa’nın birçok ülkesinde Gazze ve Filistin halkıyla dayanışma nihayet somut adımlara dönüşmüş durumda. On binlerce can kaybının ardından gecikmeli de olsa atılan bu adımlar stratejik önem taşıyor. Zira İsrail’in sömürgeci projesinin kuruluşunda ve desteklenmesinde tarihsel olarak merkezi rol oynayan Avrupa, uzun süredir olmadığı kadar doğrudan biçimde kendi sorumluluğuyla yüzleşmek zorunda kalıyor.
On yıllar boyunca Avrupa’nın siyasi ve mali desteği Washington ve uluslararası kurumlar üzerinden aktarılarak- İsrail için bir tür siyasi kalkan işlevi gördü. Bu sayede İsrail, cezasız biçimde hareket edebildi; diplomatik dokunulmazlıktan ve kapsamlı uluslararası destekten yararlandı. Bu kesintisiz destek, uluslararası hukuk ihlallerinin rutin ve cezasız hale geldiği bir düzeni normalleştirdi ve Tel Aviv’deki istisnacılık algısını daha da güçlendirdi.
