Bizim gibi demokrasisi az gelişmiş ülke siyasetçilerinin en iyi yaptıkları şey(!) siyasi rakiplerine ve uygulamalarını eleştirenlere ayar vermek ve had bildirmektir.
Oysa ki, siyasetçilerin görevi bu değildir!
Siyasetçilerin görevi, toplumun birikmiş ve ertelenmiş sorunlarına kafa yormak ve kalıcı çözümler bulmaktır.
Halkın yetki vermesi durumunda da bu çözümleri hayata geçirip halkı rahatlatmaktır.
Kendini, yerini ve haddini bilen bir siyasetçi kimseye ayar vermeye kalkmaz.
Ayar vermeye kalkmadığı gibi had de bildirmez.
Peki, ne mi yapar!?
Öncelikle kendini, yerini ve haddini bilir.
Haddini aşanları da saygılı olmaya davet eder.
Bunu da doğru bir dil ve üslupla yapar.
Haliyle, doğru bir dil ve üslup da siyasete seviye katar.
Gelin görün ki, Bizde işler böyle olmuyor.
İktidar gücünü elinde bulunduran, ayar vermeyi ve had bildirmeyi marifet sanıyor. Marifetin de ötesinde, kendine tanınmış bir hak sanıyor.
Muhalefet gücünü elinde bulunduranlar da hak hakkı doğurur anlayışından hareketle benzer şeyleri yapmaya başlıyor.
O cenahtakiler de dillerine, üsluplarına dikkat etmiyor.
Hal böyle olunca, ortada dil ve üslup namına bir şey kalmıyor ve siyaset kurumu irtifa üstüne irtifa kaybediyor.
Sadece irtifa kaybetmiyor, iş ve hizmet üretme konusunda da yetersiz kalıyor.
Çünkü atışmaktan ve didişmekten iş yapmaya ve hizmet üretmeye fırsat bulamıyor.
Daha da kötüsü, yukarıdaki anlayış tabana yansıyıp, burada da dil ve üslup bozulmasına yol açıyor. Yukarıdaki kadar olmasa bile, aşağıda da atışmalar ve didişmeler oluyor.
Bu da hem birliğimize, bütünlüğümüze zarar veriyor, hem de güzel Ülkemize güç ve zaman kaybettiriyor.
Halkımızın ve Ülkemizin iyiliği, esenliği için siyasetçilerimizin bu sorunlu anlayıştan bir an önce kurtulmaları ve topluma örnek olmaları lazım.
Halkımızın ve Ülkemizin iyiliği, esenliği için siyasetçilerimizin bu sorunlu anlayıştan bir an önce kurtulmaları ve topluma örnek olmaları lazım.
Aksi halde ne siyasetimiz olgunlaşır ne demokrasimiz gelişir ne de Ülkemiz medenileşir.
Unutmayalım!
Unutmayalım!
“Birlikte gülen toplumlarda sevgi ve kardeşlik, birbirine gülen toplumlarda ise nefret ve düşmanlık hakimdir.”
Birlikte gülebilen bir toplum olmamız umut ve dileğimle esen kalın!
Birlikte gülebilen bir toplum olmamız umut ve dileğimle esen kalın!
PUSULA
Temel Kaptan tayfaları Dursun ve Cemal’le birlikte günlük güneşlik bir havada Karadeniz’de balığa çıkar. Fakat Karadeniz bu!
Taka kıyıdan epeyce açıldıktan sonra bir fırtına kopar ve göz gözü görmez olur.
Durumun vahametini kavrayan Kaptan, Dursun’a seslenerek,
“Uşağum! Ha o Kamerataku pisulayu hemen kapip geleysun!” der.
Dursun pusulayı kaptığı gibi güverteye fırlar, fakat tam o esnada şiddetli bir dalga pusulayı alır götürür.
Dursun bunun üzerine, “Kaptan! Pisula tenuze tüştü, paşka ne getureyum?” der!
Temel Kaptan cevap verir!
-Paşka ne getureceğsun Uşağum?! Kelime-i Şehadet getirun!
-Paşka ne getureceğsun Uşağum?! Kelime-i Şehadet getirun!
ÖZLÜ SÖZÜM
“İhanet edilenler ihanet edenleri asla unutmazlar.”
– “Küçük insanlar kendi çıkarlarını, büyük insanlar insanlığın çıkarını düşünürler.”