Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

DÜNYA’DA VE TÜRKİYE’DE 28 ŞUBAT..!

Baştan açık söylemek gerekirse;
Baştan açık söylemek gerekirse; Türkiye’de 28 Şubat 1997 de başlayan süreç, aslında devlet bürokrasisinin, emperyalizmin emrinde olduğu açıkça ortaya çıkan FETÖ terör yapılanmasına karşı aldığı bir önlemler paketi idi.
Çünkü devlet, FETÖ Terör örgütünün, tüm devlet kurumlarına sızmasını geç de olsa fark etmişti.
Buna karşı Tansu Çiller- Necmettin Erbakan Refahyol hükümetine askeri kanat tarafından Milli Güvenlik Kuruluna (MGK) bir sunum yaparak karar ve önlem alınmasını istemişti.
MGK kararı sonrası bunun takibini yapmak için Orgeneral Çevik bir Başkanlığında Batı Çalışma Grubu (BÇG) kurulmuştu.
Bu kapsamda öncelikle ordu içindeki FETÖ’cü subaylar tek tek tespit edilip askeri Şura da Ordudan ihraç edilmeye başlandı.
Bu süreç 2002 yılında iktidara gelen AKP iktidarının ilk yıllarında da devam etti. O zamanlar, FETÖ ile beraber yol yürüyen AKP iktidarının Başbakanı Askeri Şura toplantılarında tüm ihraç kararlarına şerh koydu.
Daha sonraları AKP iktidarının tam tersi propagandalarıyla sanki tüm dindarlara karşı bir operasyon gibi tanıtarak büyük bir mağduriyet gibi göstermeyi başardılar.
Bu redenle, daha sonra o tüm dönemin yurtsever komutanları Balyoz ve Ergenekon tertipleriyle yıllarca hapislerde tutulmuştu.
Bu komutanlardan bazıları yaşadıkları tutsaklık sürecinde vefat etmiş veya sakat kalarak büyük acılar çekmiştir.
Bunlardan biride ADD Başkanlığını da yapan rahmetli E. Orgeneral Şener Eruygur idi.
Özetleyecek olursak, Türkiye’deki 28 Şubat süreci anayasa mahkemesi tarafından -laiklik karşıtı hareketlerin odağı-olmakla mahkum edilen Büyük Orta Doğu Projesinin (BOP) eş başkanı olduğunu açıkça ifade eden AKP iktidarının ve onun yol arkadaşı devlet kurumlarına sızmış olan FETÖ’cülere karşı, laik ve bunu yıllarca dile getiren Atatürkçü aydınların ve devlet bürokrasisinin yarıda kalmış tepkisidir.
Ancak bu süreç, 15 Temmuz 2016 darbesine kadar çarpıtılarak tüm dindarlara karşı bir baskı ve operasyon gibi anlatılmıştır.
15 Temmuz FETÖ darbe girişimi ile, tüm gerçekler 28 Şubat kararlarının haklılığı ortaya çıkmıştır.
Türkiye Cumhuriyetine karşı yapılan büyük bir suikast, son anda, Astsubay Ömer Halisdemir gibi Genelkurmay binasındaki Atatürkçü subay ve astsubaylar ile halkın özverili çabaları ile darbenin emir komuta zinciri kırılarak 250 civarında şehit ile önlenebilmiştir.

DÜNYADA 28 ŞUBAT SÜRECİ

Kanımca, Dünya’daki 28 Şubat süreci 1980 öncesi İngiltere başbakanı Teathcer‘in Yeni Dünya Düzeninin (YDD) ekonomik modelini ABD’li ekonomist Friedman ile birlikte tanıttıkları -Serbest Piyasa Düzeni- olarak kapitalist Dünyanın yeni bir aşamaya geçmesi ile ilişkilidir. Türkiye’de dönemin DPT müsteşarı Turgut Özal tarafından, 24 Ocak 1980 kararlarıyla -devletin küçültülmesi- sloganı ile açıklanmıştır.

12 Eylül darbesinin 24 Ocak kararlarını hayata geçirmek için yapıldığı bile iddiası dikkate alınmalıdır. Böylelikle dayatılan ekonomik modele emekçilerin ve toplum kesimlerin itirazı ve tepkisi darbe koşullarında engellenmiştir.
Yeni kapitalist neoliberal ekonomik modeli -Serbest Piyasa – sistemi olarak 1984 te – Washington Konsensüsü- ile tescil edildi. ABD, IMF, Dünya Bankası ve WTO tarafından standart paket haline getirildi. Başlangıçta Latin ülkeleri için oluşturulmuş ama zamanla, gelişmekte olan ülkelere de dayatıldı.
Daha sonra Dünya’daki tarihsel gelişmelere baktığımızda Rusya’daki 1917 devrimi ile Sovyetler Birliğinin planlı kalkınma modeli ile kısa zamanda elde ettiği başarıyı dikkatle izlemiştir.
1929 Dünya ekonomik buhranından sonra 20. YY başında 1923 Atatürk Aydınlanma devrimine ilham kaynağı olmuştur. Genç Cumhuriyet, 1930’larda kamucu, planlamacı kalkınmayı benimsemiş, 1930 larda yüzde 11 kalkınma hızını yakalamıştır.

Ancak, 1980 lerin sonuna doğru, Sovyetler Sosyalist Cumhuriyetler Birliğindeki (SSCB) aşırı merkeziyetçi yapı ve hantallaşan bürokrasi sonucunda ekonomik sıkıntılar baş göstermiştir. Kominist Partisi Genel Sekreteri Gorbaçov’un Sovyetler Birliği’nin ekonomik sisteminin çöktüğünü ilan eden Şeffaflık(Glasnot) ve Yeniden Yapılanma(Perestroyka) politikalarıyla (1985-1991) SSCB dağılmış, bünyesindeki bir çok devlet bağımsızlıklarını ilan ederek birlikte tek kutuplu dünyanın ekonomik sistemi olan neoliberalizm ekonomik politikalarını uygulamak üzere harekete geçmişlerdir.

Dünya’da 28 Şubat süreci, bu koşullarda dünyada gelişmeye başlamıştır.
İsveç’in aktif tarafsızlık politikasını başarıyla uygulayan, nükleer savaşın önlenmesi için yoğun çaba harcayan iki kutuplu dünyada soğuk savaştan çıkışta, yumuşamanın(detant) mimari İsveç başbakanı Olaf Palme’nin 28 Şubat 1986 da Stockholm’de faili meçhul bir suikastle öldürülmesinin bir milat olduğunu düşünmemiz yanlış olmaz. Devamında gene Batı’nın iki yüzlü politikalarını eleştiriren İsveç Dışişleri Bakanı Anna Lindh de 11 Eylül 2003 tarihinde suikastle öldürüldü.
Olaf Palme‘nin suikast tarihi ile SSCB’deki Gorbaçov dönemin başlangıcının çok yakın olması acaba bir tesadüf müdür?
Sonuçta Dünya’da Teathcer ile başlatılan ve Vaşington konsensüsu ile gelişmekte olan ülkelere dayatılan , Türkiye’yi 1980 darbesi ile 24 Ocak 1980’de planlama Teşkilatı müsteşarı Turgut Özal’ın açıkladığı 24 Ocak kararlarıyla Türkiye neo liberal kapitalizme geçişin adımlarını atmıştır. Türkiye’de Atatürk’ün 1923 Aydınlanma Devrimleri ile egemenliği padişahlardan alıp halka vermesiyle başlatılan süreçte Genç Cumhuriyet’in 1929 dünya ekonomik bunalım sonucu, liberal ekonomileri terk ederek, 1930’larda hayata geçirdiği kamucu, planlı kalkınma hamlesi başlatılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti 1935’de yüzde 11 yıllık büyümeyi yakalamıştır .
Buna rağmen ilan edilen neoliberal politikaların önünde engel görülen Türkiye Cumhuriyeti’nin planlı kalkınma modelini savunan başta ADD’nin kurucusu Prof. Dr. Muammer Aksoy olmak üzere Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı‘ya kadar toplumda özgül ağırlığı olan bir çok Atatürk’çü aydının katledilmesi ile sürmüştür. 1990’ların sonunda Tansu Çiller-Mesut Yılmaz Hükümetinde çıkan krizle beraber kurtarıcı olarak IMFnin isteği ile gönderilen Kemal Derviş’in 15 günde 15 yasa dayatması ile neoliberal kapitalist sisteme geçişin altyapısı hazırlanmıştır.

Ancak ANAYOL koalisyonun bozulması ile mevcut düzen partilerinden umudu kesen halk, (emperyal telkinlerle anti siyonist Milli Görüş Gömleğini çıkardığını beyan eden) yeni kurulan parti olarak AKP’yi 2002’de büyük bir oy farkıyla iktidara getirmiştir. 2002’den önce, henüz seçilmeden Beyaz Saray’da kırmızı halılarla karşılanan AKP liderinin, büyük bir çoğunlukla iktidara geldikten sonra Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) bir çok kamu kurumunu iptal ederek, özelleştirme yolu ile Kamu İktisadi Teşekkülleri(KİT ler) Limanlar ve Vaşington Konsensüsü kararlarlarına göre Çok Uluslu Şirketlere (ÇUŞ) satılarak veya kiralanarak özelleştirilmiştir.
Bugün Dünyada 1991’de SSCB’nin çökmesi ile yıllardan beri kurulan tek kutuplu dünya ve onun neoliberal kapitalist sömürü sistemi ile Dünya’daki 28 Şubat devam ettirilmek istenmektedir.
Hamas’ın provakasyonu ve Gazze’deki katliâmlar, buna batı Dünyasının sessizliği ve iki yüzlülüğü, bunun en bariz göstergesidir.
Ancak Trump’ın yeniden seçilmesi ile Dünyanın yeni bir konjonktüre evrilmekte olduğu da görülmektedir. Dünya’daki 28 Şubat’ı daha iyi anlayabilmek için için bu köşemde 1 Mart 2024’te yazdığım DÜNYA’DA 28 ŞUBAT: OLAF PALME VE ANNA LİNDH SUİKASTLARI (https://mersingazetesi.com/index.php/2024/03/01/penceremden-dunyada-28-subat-olaf-palme-ve-anna-lindh-suikastlari/) yazımı
okumanızı öneririm.