Milletimizin adı Türk Milleti ama, çocuklarımıza, torunlarımıza verdiğimiz adlar genellikle yabancı (devşirme) adlar. Caddelerimizin, sokaklarımızın adları da öyle. Ve hatta, iş yerlerimizin ve işletmelerimizin adları da… Oysa ki köklü milletlerin (İngilizler’in, Fransızlar’ın, İspanyollar’ın, Almanlar’ın, Ruslar’ın, Japonlar’ın vd.) kendilerine özgü kadın ve erkek adları vardır.
Kuşkusuz ki Türk Milleti de köklü bir millettir.
Üstelik de en köklü milletlerden biridir.
Gelin görün ki, insanımızın çoğunun adı Arap ya da Fars adıdır.
Türk Milleti’nin yabancı hayranlığından kurtulup özüne dönmesi lazım.
Özüne dönmenin yolu da diline, kültürüne ve değerlerine sahip çıkmaktan geçer.
Bir İngiliz, bir Fransız, bir İspanyol, bir Arap, çocuğuna kolay kolay Türk adı vermez. Yabancılar bunu yapmazken (hiç kimse kusura bakmasın!) Bizim onlara özenmemiz aymazlıktır.
Türk İnsanının aklını başına alması ve yabancı hayranlığından kurtulması lazım.
Hem de bir an önce kurtulması lazım. Devletimizin de bu konuda öncü ve özendirici bir rol oynaması lazım. Unutmayalım!
Türk Dili’ne ve Kültürü’ne sahip çıkmanın yolu Türk adlarına sahip çıkmaktan ve bu adları yaşatmaktan geçer.
Yabancı hayranlığını bırakalım ve çocuklarımıza Türk adları vermeye bakalım. Böyle yapalım ki,
Ülkemizde Alperler, Altaylar, Akcanlar, Başarlar, Bilgeler, Kağanlar, Ayçalar, Örgenler, Özgünler, Özlemler çoğalsın. Çağanlar, Çağrılar, Çağataylar, Gökhanlar, Göksular, Durular, Dilekler, Damlalar, Sevgiler çoğalsın ve Türk Milleti özüne dönüp benliğinin ayırdına varsın.
ÖZLÜ SÖZLERİM
– “Bir millet için en büyük ve en tehlikeli düşman kendi içindeki düşmandır.”
– “Yoldan çıkmış birini yola getirmek, bir yolsuzu (yol bilmezi) yola koymaktan çok daha zordur.”