Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

CUMHURİYET AYDINLANMASI BİR ŞEKİLDE MEYVELERİNİ VERİYOR!

Atatürk’ün “en büyük eserimdir”
Atatürk’ün “en büyük eserimdir” dediği ve “kimsesizlerin kimsesi” olarak nitelediği Cumhuriyetimiz yüz bir yaşına ayak bastı!
Bir insan ömründen daha uzun olan bu süre zarfında, Cumhuriyetimizi ruhundan ve felsefesinden koparıp, karanlığa sürüklemek isteyen gafiller oldu.
Fakat Cumhuriyetimizin mayası akıl ve bilim olduğu için, bu gafillerin çaba ve gayretleri arzuladıkları sonucu vermedi.
İnanıyorum ki bundan böyle de vermeyecektir.
Çünkü maya tuttu ve Cumhuriyetimizin sunduğu aydınlanma sayesinde (Atatürk’ün de ifadesiyle) fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir nesil yetişti.
Eskisi gibi geniş katılımlı resmi törenler düzenlenmese de, Cumhuriyet aydınlanmasından yeterince nasip alanlar, bizzat kendi törenlerini düzenleyip, hem Cumhuriyetimizin kuruluşunu kutluyorlar.
Hem de hür ve eşit yurttaşlık temelinde kurulan demokratik ve laik bir Cumhuriyet’e sahip olmanın haklı gururunu yaşıyorlar. Ayrıca, Cumhuriyetimizin yılmaz bekçileri olarak, Türkiye Cumhuriyeti’ni sonsuza kadar yaşatma azim ve kararlılığını da her fırsatta ve her zeminde ortaya koyuyorlar.
Bununla da yetinmeyip, Cumhuriyetimizi (en geniş anlamda) hukuk ve demokrasiyle taçlandırmak ve yurttaşlık bilincine sahip özgür bireyler yetiştirmek için de her türlü çabayı ve gayreti gösteriyorlar.
Onca engellemelere rağmen, bunu da başaracaklarını biliyorlar…

2.600 YILLIK BİR MASAL! İNEK, BEYGİR VE EŞEK MASALI

Antik Yunan döneminde (MÖ. 620-560) Ege’de yaşayan Eski Yunan masalcısı Ezop’un inek, beygir ve eşek masalı.
Bir inek, bir beygir ve bir eşek, insanların davranışlarını araştırmak ve anlamak için etrafa dağılmaya ve üç yıl sonra aynı yerde buluşmaya karar verirler.
Kararın ardından farklı yönlere hareket edip, sözleştikleri şekilde işlerine koyulurlar.
Üç yılın sonunda buluşma yerine önce inek ve beygir gelir.
İkisi de zayıflamış, dişleri dökülmüş, kamburları çıkmış, perişan bir haldedirler.
Beygir merakla sorar!
-Nedir Senin bu halin inek kardeş?
İnek acı acı içini çekerek anlatır!
-Sorma be beygir kardeş! Bu insanlar gerçekten çok merhametsiz. Beni sürekli birbirlerine sattılar. Alanlar önce sütümü sağdılar, sütten düştükten sonra da bir inek daha bulup, ikimizi birden çifte koştular ve çoğu zaman aç, susuz bıraktılar. Canımı zor kurtardım bu zalimlerin elinden.
Bu kez de, ineği dinlerken acı acı gülümseyip başını sallayan beygir anlatır yaşadıklarını!
-Ben de çok zor günler geçirdim inek kardeş!
Benim de ağzıma bir demir parçası geçirip, hiç konuşturmadılar. Sürekli üzerime binip oradan oraya koşturup durdular. Belim çöküp de onları taşıyamaz hale geldiğimde, bu kez de bir arabaya koştular ve kırbaçlaya kırbaçlaya kendilerini ve eşyalarını taşıttılar. Canımı zor kurtardım bu zalimlerin elinden.
İnek ve beygir bu şekilde sohbet ederken, ufuktan eşek görünür.
Oldukça neşelidir!
Islık çala çala, taşlara tekme ata ata ve hoplaya zıplaya gelmektedir. Tüyleri pırıl pırıl parlamakta, gözlerinin içi gülmektedir. Üzerindeki giysileri de tiril tiril görünmektedir.
İnek ve beygir şaşkın bir halde sorarlar!
-Bu neşeni neye borçlusun eşek kardeş?
Eşek gayet keyifli bir edayla anlatır!
-Sizden ayrıldıktan sonra uzak bir memlekete vardım. Vardığım yerde adamın biri yüksekçe bir yere çıkmış bağırıyordu. Etrafında toplanan kalabalık da avuçlarını patlarcasına adamı alkışlıyordu.
Bunu görünce Ben de yüksek bir yere çıkıp var gücümle bağırmaya başladım. Beni bilirsiniz! Bağırdım mı yeri göğü inletirim. Bağırmamı duyanlar hemen etrafımda toplanıp, Beni alkışlamaya başladılar. Ben de bunu fırsat bilip, onlara haktan, hukuktan, adaletten ve demokrasiden bahsettim.
-Eeee, sonra ne oldu?
-Sonrası mı?!
Tabi ki Beni reis seçtiler.
-Deme yahu!
Sen reis mi oldun yani?
-Evet!
-Ya sonra!?
-Sonrasında bir şey yapmama gerek kalmadı. Sadece yiyip içip bağırdım. Ben bağırdıkça da etrafımda daha çok toplanıp seninle gurur duyuyoruz diye tezahüratta bulundular.
-Peki ya eşek olduğunu fark etmediler mi?
-Yarısı fark etti ama, fark edenler diğer yarıyı inandıramadı.
Sesin gücünü değil, sözün gücünü makbul sayanların çoğunlukta olduğu mutlu ve müreffeh bir ülkede huzur ve güven içinde yaşamamız umut ve dileğimle esen kalın!