Türkiye Cumhuriyeti’ne giden süreçte en son ve en önemli kongrelerden olan İzmir İktisat Kongresi’nin(17 şubat-4 Mart 1923) yıldönümünde geçen yıl yazdığım yazımı burada güncelliğini koruduğu için tekrar aşağıda paylaşıyorum.
İzmir İktisat Kongresi öncesinde toplanan Türkiye’nin ilk kadınlar toplantısına Mustafa Kemal Atatürk katılarak bir konuşma da yapmıştı. Bu nedenle İzmir iktisat kongresi Cumhuriyet tarihimizin en önemli km taşıdır. Bu vesileyle çağdaş uygarlığa giden yolda ülkemizin önünü açan iki büyük devrimci Mustafa Kemal Atatürk ve Mahmut Esat Bozkurt’u saygı ve minnetle anıyorum.
“Cumhuriyetimizin 100. Yıllar serisinin ilki olan Türkiye (İzmir) İktisat Kongresi (17 Şubat-4 Mart 1923) tarihleri arasında Osmanlı dönemindeki önemli liman ve ticaret kenti İzmir’de Lozan kongresine ara verildiği süre içinde gerçekleşmiştir.
Lozan konferansı 1-Musul/Kerkük meselesi 2- Boğazlar Meselesi 3- Hatay meselesi olmak üzere üç konuda tıkandı. (Daha sonra Gazi Mustafa Kemal’in önerisiyle bu üç konu geleceğe bırakılarak konferans devam etmiştir)
Bunun üzerine Mustafa Kemal İnönü’ye Türkiye’ye dönme talimatı verdi. Görüşmelerin ilk döneminde (Kasım 1922- Şubat 1923) karşı müzakereci Lord Curzon İnönü’ye sık sık Anadolu’da sermaye birikimi olmadığı için ‘gelecekte kendilerine avuç açmak zorunda kalacaklarını’ hatırlatıyordu.
Bu nedenle Cumhuriyetin önder kadrosundan M. Esat Bozkurt’un öncülüğünde İKTİSADİ BAĞIMSIZLIĞIMIZI SAĞLAYABİLECEĞİNİ Dünya’ya göstermek için 17 Şubat 1923 tarihinde İzmir’de iktisat Kongresini toplamak için harekete geçti.
OSMANLIDAN GÜNÜMÜZE EKONOMİK SİSTEMLERİN GELİŞİMİ

1838 -1881 Balta Limanı Anlaşması ve Sömürgeleşme Ekonomisi; 1881-1923 Düyünu Umumiye Ekonomisi; 1923 -1939 Karma Milli Ekonomisi; 1939-1945 Savaş Ekonomisi; 1945-1960 İthal İkame Ekonomiye Geçiş ; 1960-1980 Planlı Ekonomi; 1980-2001 Neo Liberal sömürge Ekonomisine Tekrar Geçiş;
2001-2017 İnşaat Ekonomisi; 2017-2023 Şahsım Ekonomisi ;
Günümüzde ise Dünya’da Türkiye Cumhuriyetinin 1930-1938 döneminde uygulanan planlı ve kamucu ekonominin, benzer şekilde, Çin ve Rusya’da DEVLET KAPİTALİZMİ olarak uygulanan ve başarılı olan modeli, özünde Atatürk döneminin planlı KARMA EKONOMİK MODELİ’dir.
Bu model anlayışı; özel sektörün yetersiz kaldığı sektör ve bölgelerde Devlet Kamu İktisadi Teşekkülleri(KİT’ler) aracılığıyla sanayinin ve kalkınmanın geliştirilmesidir. (Bu model, 24 Ocak 1980 kararlarıyla başlatılan 12Eylül 1980 darbesiyle uygulamaya konulan , “bize plan değil pilav lazım” diyen Özal ve bürokratlarının gayretleri ve 2001’den sonra Derviş yasalarıyla tamamen Batıya eklemlenen ve bugün’ krizlerden krizlere sürüklendiğimiz ve yarı sömürge durumuna düştügümüz’ mevcut kuralsız(vahşi)neoliberal ekonomi anlayışına alternatif olarak yeniden tartışılmalıdır).
Öte yandan tek kutuplu Dünyanın kuralsız (vahşi) kapitalist neoliberal sistemi nedeniyle içinden geçtiğimiz ve derinleşen ekonomik krize ilaveten 11 ilimizi etkileyen yıkıcı deprem nedeniyle tarım, sanayi ve ticari olarak ekonomik faaliyetlerinin de önemli ölçüde etkilendiği yıkıcı sonuçları dikkate alındığında, 1. İzmir İktisat Kongresinin günümüze ışık tutacak aşağıdaki karar ve sonuçlarını bugünkü siyaset kurumunun yeniden değerlendirmesi gerektiği düşüncesindeyim.
CUMHURİYET’TEN ÖNCEKİ SON BÜYÜK VE ÖNEMLİ KONGRE
İzmir İktisat Kongresi’nin 100. yılı nedeniyle Dr. Serdar Şahinkaya’nın yayınladığı “Cumhuriyet’ten Önceki Son Kurucu Kongre: Türkiye İktisat Kongresi(İzmir, 17 Şubat- 4 Mart 2023)” kitabı, Kongrenin Cumhuriyetimizin İktisat Politikalarının belirlenmesinde önemli bir kilometre taşı olduğunu ortaya koyan önemli bir belgedir.
Dr. Şahinkaya’ya göre; Cumhuriyete ait iktisat politikalarının başlangıç hedefleri, Türkiye İktisat Kongresi’nde dir(*).
Bizzat Gazi Paşanın tanımıyla Cumhuriyet öncesi önemli kongrelerden sayılan İktisat Kongresi, 9 Eylül’den, yani Yunanlıların İzmir’den denize dökülmesini izleyen beş ay sonra,
17 Şubat – 4 Mart 1923 tarihlerinde, Hamparsumyan Han’da, İzmir’de ülkenin birçok yerinden gelen, toplumu oluşturan sınıfları, farklı bir ifade ile İşçi, Sanayici, Çiftçi ve Tüccar gruplarını temsil eden 1135 delege ile kadim ekonomi kenti İzmir’de toplanmıştır. Türkiye’nin bütün üretici ve yaratıcı güçleri kongrededir.
Kongre‘nin toplanma süreci, İktisat vekili Mahmut Esat Bozkurt’un Mustafa Kemal’e “(Yurdun bazı bölgelerinde ekonomik incelemelerde) bulunmak üzere bundan bir hayli müddet evvel seyahatim esnasında memleketimin pek çok ihtiyacını yakından gördüm. Ve uzun senelerden beri unutulmuş olan iktisadiyatımız hakkında memleketimiz iktisat âmillerinin bir araya gelerek düşünmelerini, nokta-i nazarlarını (görüşlerini) Büyük Millet Meclisine ve Büyük Millet Meclisi Hükümetine bildirmelerini ve teşebbüs-ü şahsileri (kişisel girişimleri) ile orada yapılması lazım gelen işlere derhal orada karar vererek harekete gelmelerini münasip gördüm.
Ve 12 teşrin-i sânide (Kasım’da) Başkumandan Paşa Hazretlerine İzmir’den telgraf çektim. Dedim ki, memleketin iktisadiyatı uzun senelerden beri unutulmuştur.
İktisat âmilleri dinlenmemiştir.
Bu meslek adamlarınıdinlemek ve onların dileklerine göre bir iktisat programı vücude getirmek lâzımdır. Ve bu çok hayırlı olur. Bu hayırlı işin riyaset-i fahriyesini (fahri başkanlığını) kabul eder misiniz? diye sordum. Başkumandan Paşa hazretlerinden cevap aldım. Maâl memnuniye muvafakat ediyorlardı”.
Bunun üzerine hazırlıklar Aralık 1922 başında illere gönderilen resmi genelge ile başlatılmıştır.(*)
1922 Kasım ayında başlayan Lozan Barış görüşmeleri sürecinde, emperyal devletlerinin özellikle Ekonomik ve Adli Kapitülasyon dayatmalarının -kabul edilmemesi- nedeniyle, 4 Şubat 2023’de görüşmeler kesildikten sonra Türkiye’ye dönmüştür. Bu gelişmeler, Kongreyi ogünlerde daha da anlamlı kılmaktadır. Aslında emperyalistler, Lozan’da, askeri olarak zafer kazanmış bir ulusa, devlet kurdurmamak için var güçleri ile bastırmaktadır(*). Kongre divanının seçiminden sonra, Mustafa Kemal Paşa aşağıdaki tarihi açış konuşmasını yapmıştır.
Gazi Mustafa Kemal Kongreyi açış konuşmasında kongreye verdiği öneme atfen ; “Efendiler, Yüce Kurulunuzla bugün başlamış olan Türkiye İktisat Kongresi çok önemlidir. Çok tarihîdir. Nasıl ki Erzurum Kongresi felâket noktasına gelmiş olan bu milleti kurtarmak hususunda Misak-ı Millî’nin ve Anayasanın ilk temel taşlarını sağlamada neden olmuş, etken olmuş öncü olmuş ve bundan dolayı tarihimizde, millî tarihimizde en önemli ve yüksek hatırayı yaratmış ise, kongreniz de milletin ve memleketin yaşantısını sağlayarak, gerçek kurtuluşuna yardımcı olacak kanunun temel taşlarını ve esaslarını ortaya koymak suretiyle tarihte çok büyük bir ad ve çok kıymetli bir yer almış olacaktır.
Bu kadar önemli ve tarihî kongrenizi açmak şerefini bana vermiş olmanızdan dolayı teşekkürler ederim. Ve böyle bir kongreyi yapanlar sizlersiniz. Bundan dolayı sizleri tebrik ederim” değerlendirmesini yaparak, Kongrenin önemini açıkça ortaya koymuştur. Kongre, Cumhuriyetten önceki son kurucu kongredir.(*)
GAZİ PAŞANIN AÇIŞ KONUŞMASI GÜNÜMÜZE DE IŞIK TUTUYOR
Gazipaşa açılış konuşmasında: “Efendiler; Görülüyor ki, bu kadar kesin, yüksek ve başarılı bir askeri zaferden sonra dahi, bizi sulha kavuşmaktan alıkoyan neden, doğrudan doğruya iktisadi sebeplerdir, iktisadi anlayıştır. Çünkü bu Devlet, iktisadi egemenliğini sağlayacak olursa; o kadar kuvvetli bir temel üzerinde yerleşmiş ve yükselmeğe başlamış olacaktır ki, artık bunu yerinden kımıldatmak mümkün olamayacaktır. İşte düşmanlarımızın, hakiki düşmanlarımızın olur diyemedikleri, bir türlü kabul edemedikleri budur.”
Kongrede ortaya atılan önerilerin hemen hepsi tek bir temel hedefe yöneliyordu: Bir milli ekonominin kuruluşunu ilerletmek ve doğmakta olan cumhuriyet devletinin sosyoekonomik temelini kısa sürede oluşturacak ekonomik güçleri geliştirmek(*)
MUSTAFA KEMAL VE YABANCI SERMAYE
Hem dış Dünya, hem de içerideki sermaye grupları savaştan galip çıkan yeni hükümetin yabancı sermayeye bakışını merak ediyordu. Mustafa Kemal bu konuyu bildiği için ve kalkınabilmek için o günkü koşullarda sermaye birikimin gerektiğini biliyordu. Bu nedenle açış konuşmasında bu konuya değinir(*):
“Efendiler, İktisadi alanda düşünür ve konuşurken, sanılmasın ki dış sermayeye karşıyız, hayır bizim memleketimiz geniştir. Çok emek ve sermayeye ihtiyacımız var. Kanunlarımıza uymak şartıyla dış sermayelere gerekli teminatı vermeğe her zaman hazırız. Yabancı sermaye çalışmalarımıza eklensin ve bizim ile onlara için yararlı sonuçlar versin fakat eskisi gibi değil. Hakikaten mazide ve bilhassa Tanzimat devrinden sonra yabancı sermayesi memlekette müstesna bir mevkiye sahip oldu. Ve ilmi manasıyla denebilir ki, devlet ve hükümet yabancı sermaye yabancı sermayenin jandarmalığından başka bir şey yapmamıştır. Artık her medeni devlet gibi, millet gibi, yeni Türkiye dahi buna razı olamaz; burasını esir ülkesi yaptıramaz. (Bravo sesleri, alkışlar).”
Ancak, ilerleyen yıllarda Cumhuriyet kadroları -gerek batının sermaye ve sanayi konusundaki sınırlayıcı ve kapütülasyon benzeri dayatmacı tutumu, gerekse 1929 Dünya genel ekonomik buhranı sonucunda kapitalist sistemle istedikleri iktisadi hedeflere ulaşamayacaklarını görünce – farklı arayışlara girdiler. Özellikle 1930 larda sonra Sovyet Rusya’nın planlı kalkınma modelini inceleyerek ve Sovyet Rusya’dan özellikle tekstil(Sümerbank) Cam(Şişecam) ve demirçelik (Karadeniz ereğli) sektörlerinde teknik yardım alarak 1930’ların ortalarında % 11 ekonomik büyümeyi yakaladılar. Çünkü yabancılar özellikle demir çelik gibi stratejik sektörlerde sermaye ve teknolojik yardım yapmak istemiyordu.
Kongrede çok önemli kararlar alınmıştır. Bu kararlar ile Lozan görüşmesinin karşı taraf ülkelerine önemli mesajlarda verilmiştir.
KONGREDE KADINLAR VE İŞÇİLER DE AKTİF OLARAK KATILDILAR
İktisat vekili Mahmut Esat Bozkurt(İktisat Vekili) 13 Şubat 1923 tarihinde verdiği beyanatta Türkiye İktisat Kongresi’nin “Hükümetin Delaleti” ile toplandığını, aynı beyanatta kongrenin amacını şu şekilde belirtmiştir; “Bu Kongreyi millet ve memleketimizin kabiliyet ihtiyacat-ı iktisadiyesini elbirliği ile tetkik ederek ona göre bir ittila usulü vaz ve tetkik eylemek aynı zamanda memleketimizin muhtelif ve şimdiye kadar yek diğerine yabancı kalmış iktisat amillerinin birbiri ile tanıştırmak için açıyoruz”Lozan’da emperyalist devletlerin, bağımsız bir devlet kurmak isteyen önderleri üzerinde yarattığı baskıya karşı çıkışın ruh hali kongreyi açan dönemin İktisat Vekili(ekonomi bakanı) Mahmut Esat BOZKURT’un açılış konuşmasına yansımıştır.
İzmir İktisat Kongresine ayrımsız ekonominin tüm kesimlerinin temsilcileri davet edilmiştir. Bozkurt’un açılış konuşmasının başında;
“Aziz Türkiye’nin öz evlatları hoş geldiniz, güzel Türkiye’nin ameleleri, sanatkarları, çiftçileri ve tacirleri hoş geldiniz, hür ve müstakil güzel yurdun yorulmaz cesur emekçileri, hayatını dişleriyle tırnaklarıyla kazanan,şimdi hürriyetve istiklal yolunda şehit düşen yavrularının nerelerde gömülüp kaldığını bilemeyen, bir kırık mezartaşında Fatiha okumak imkanını dahi bulamayan, çilekeş Türk hanımları hoş geldiniz.(Sürekli alkış sesleri) Amele hanımları hoş geldiniz. Gelecek sene adedinizin daha çok olmasını dilerim.”
KONGREDE ALINAN ÖNEMLİ KARARLAR
Konuşmasında dile getirdiği toplumun en mağdur ekonomik kesimlerinden özellikle emekçi hanımlara verdiği ayrı öneme ve gelecek seneler için dileğine dikkatinizi çekiyorum.
Türkiye’nin çiftçi, tüccar, sanayi ve işçi zümrelerinden seçilen 1135 üyenin katıldığı bu kongrede bu grupların hazırladığı “Misak-ı İktisadî Esasları” tartışılmış ve kabul edilmiştir. İktisat kongresi şu kararlarla çalışmasını tamamlamıştır.
1. Hammaddesi yurt içinde yetişen veya yetiştirilebilen sanayi dalları kurulması gerekmektedir.
2.El işçiliğinden ve küçük imalattan süratle fabrikaya veya büyük işletmeye geçilmelidir.
3.Devlet yavaş yavaş iktisadi görüşleri de olan bir organ haline gelmeli ve özel sektörler tarafından kurulamayan
teşebbüsler devletçe ele alınmalıdır.
4.Özel teşebbüslere kredi sağlayacak bir Devlet Bankası kurulmalıdır.
5. Dış rekabete dayanabilmek için sanayinin toplu ve bütün olarak kurulması gerekir.
6. Yabancıların kurdukları tekellerden kaçınılmalıdır.
7.Sanayinin teşviki ve milli bankaların kurulması sağlanmalıdır.
8.Demiryolu inşaat programına bağlanmalıdır.
9.İş erbabına amele değil, işçi denmelidir.
10.Sendika hakkı tanınmalıdır.
Kongrede 9. maddeye kadar, batının kapütülasyonları ile gelişememiş, bağımlı kalmış, yarı sömürge Osmanlıdan devir alınan ekonomik yaşamın bağımsız olarak gelişmesi için neler yapılması gerektiğini karar altına alınıyor. Özellikle 9. ve 10. maddeye bakarmısınız, yıl 1923, tarım ekonomisinin emekçisi olan “amele” tanımı ile, sanayi toplumunun emekçisi olarak işçi tanımı ayrıştırılıyor, sanayi toplumunun emekçisi olan işçinin, sendikal örgütlenme hakkının tanınması kararlaştırılıyor. Bu kararlar bağımsız yaşamak ve sanayileşmek isteyen Anadolu’da kurulacak yeni devletinin yol göstericisi olmuştur. İş bankasının, Halkbankası, Şekerbank’ın kurulmaları da bu kongrenin kararlarının sonucudur.
Ancak bu kararların çoğunun pratikteistenen sonucu vermemesi, bağımsız ve üretken bir ekonominin kurulmasında çok yetersiz kalındığı 1929 Büyük Dünya Ekonomik buhranı ile ortaya çıktı. Böylelikle yeterli sermaye birikimi olmayan genç Cumhuriyetin, ekonomik kalkınmasının salt özel girişimle olamayacağı somut olarak ortaya çıktı. O yıllarda Rusya’da 1917 Ekim devrimi kurulan yeni sosyalist ekonominin planlı devlet yatırımları ile büyük hamleler yapmış, başta tarım, demir çelik, cam sanayi olmak üzere büyük bir gelişmeler göstermişti. Bu gelişmeleri izleyen Cumhuriyetin önder kadroları, Türkiye’nin sermaye birikimi olmayan zayıf ve dışa bağımlı liberal ekonomi ve özel sektör gitişimiyle, bağımsızlığını koruyarak, kalkınma hedefine ulaşamayacağını anlamış ve 1930’lardan sonra ekonomide yönünü batı emperyalizmine karşı, kurtuluş savaşında da Türkiye’yi desteklemiş olan SSCB nin devletçi yatırım modeline çevirmiştir. İlaveten, SSCB nin teknik desteğiyle, başta üç beyaz ürünü( tuz, un ve şeker ) üreten ve cam sanayi vb. sektörlerde fabrikalar açılmıştır. 1930 ların ortalarında %10 ları geçen büyüme hızı ve kalkınma başarısı yakalanmıştır. Böylelikle, Sovyet devriminin de etkisiyle, 1930’ların sonlarında, her konuda bağımsızlığı amaçlayan genç Cumhuriyetin anayasasına (ve CHP nin ilkelerine) , Genç Cumhuriyetin yeni temel ilkeleri olan Devrimcilik ve Devletçilik ilkeleri de eklenerek tam bağımsızlık için siyasi ve ekonomik bağımsız Türkiye modelinin temel ilkeleri tamamlanmıştır.
KONGRENİN 100.YILINDA İZMİR’DE YAPILAN TOPLANTI İLK KONGRENİN RUHUNA AYKIRIDIR
İzmir Büyükşehir Belediyesinin geçen yıl planladığı 100. Yıl kutlama , 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş’ta yaşanan art arda iki deprem ve sonrasında Hatay’da(Defne ve Samandağ’da) 20 Şubat 2023 tarihinde art arada yaşanan iki deprem nedeniyle yaşanan büyük yıkım ve felaket sonucu haklı olarak gerçekleşemedi. Yaklaşık bir ay sonra gerçekleştirildi.
Ancak bu kutlamada “Anadolu’daki mazlum milletler uyanışını ekonomik olarak boğmak ve mahvetmek isteyen” kapitalist sisteme karşı alternatif olarak yapılan ilk kongrenin ruhuna aykırı bir kongre gerçekleştirilmiştir.
Çünkü, bu toplantıda günümüzdeki kapitalist sistemin teorisyenleri video konferans yolu ile katılmışlardır.
Ayrıca, yüz yıl önce kapitalizmin ve emperyalizmin dayattığı Sevr Anlaşmasının, bugünkü BOP’un günümüzdeki yerli temsilcileri (nedense) bu kongreye davet edilerek cumhuriyetin batının izin verdiği 100 yıllık aranın bittiğini’ bu kongrede -sırıtarak- söyleyebilmişlerdir.
Her iki konuşmada o zamanki İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından maalesef gülümseyerek ve sempatiyle alkışlanmışlardır.
Türkiye’nin bağımsız sosyalist ve kamucu ekonomistlerin önde gelenleri Prof. Dr. Korkut Boratav ve Prof. Dr. Aziz Konukman ve Arzu Çerkezoğlu gibi sendika temsilcileri nedense bu kongrede davet edilip konuşturulmamışlardır.
O zaman Cumhuriyetin kurucu partisi CHP li Izmir Belediyesi geçen yıl düzenlenen 100. Yıl kongresi anma toplantısını neden düzenlendi diye sormak gerekiyor?”