Washington’un eski bir AB Komiserine vize yasağı koyması, diplomatik literatürde pek sık rastlanan bir yöntem değildir. Hele ki hedef alınan isim, Avrupa’nın dijital düzeninin mimarlarından Thierry Breton olunca, bunun basit bir bürokratik karar olmadığı açıkça görülüyor. Bu, bir kişiye değil, bir politikaya verilmiş cezadır.
Trump yönetimi, Avrupa Birliği’nin dijital kurallarını “sansürü besleyen bir mekanizma” olarak tanımlıyor. Breton’a yönelik vize yasağı ise bu söylemin pratiğe dökülmüş hâli. Mesaj net: ABD menşeli teknoloji devlerine dokunursanız, bedeli olur.
Brüksel ve Paris’in sert tepkisi de tam olarak bu yüzden geldi. Çünkü mesele ifade özgürlüğü değil, kimin kuralları koyacağı meselesi.
Avrupa Komisyonu’nun açıklamalarında özellikle “egemenlik” vurgusu öne çıkıyor. Dijital pazarın nasıl düzenleneceğine Washington’un değil, Avrupa’nın karar vereceği ısrarla vurgulanıyor. Bu, AB’nin uzun süredir dillendirdiği ama çoğu zaman hayata geçirmekte zorlandığı “stratejik özerklik” iddiasının somut bir sınavı.
Trump cephesinin argümanı ise tanıdık: Aşırı düzenleme, yeniliklerin boğulması, sansür. Ancak bu söylemin arka planında başka bir gerçek yatıyor. Dijital Hizmetler Yasası (DSA), yıllardır neredeyse dokunulmaz olan büyük platformları ilk kez ciddi yaptırımlarla karşı karşıya bırakıyor. Küresel cironun yüzde 6’sına kadar varan para cezaları, teknoloji devleri için can yakıcı.
Nitekim Elon Musk’ın X platformuna kesilen 120 milyon euroluk ceza, bu çatışmanın sembol anlarından biri oldu. Musk’ın “AB ortadan kaldırılmalı” çıkışı, meselenin teknik değil ideolojik bir zemine kaydığını gösteriyor.
ABD’nin son ulusal güvenlik strateji belgesinde Avrupa’nın “medeniyetin çöküşüne” sürüklendiğinin iddia edilmesi de bu bakışın devamı. Washington’a göre tehdit Rusya ya da Çin değil; Brüksel’in kendi kendine koyduğu kurallar.
Avrupa ise bu eleştirileri reddediyor. Brüksel’e göre kurallar ayrımcı değil, adil. Ama asıl önemlisi, demokratik meşruiyete sahip. Macron’un vize yasağını “Avrupa’nın dijital egemenliğini zayıflatmaya yönelik baskı” olarak tanımlaması boşuna değil. Bu, sadece bir yasa savunusu değil, siyasi bir duruş.
Daha da dikkat çekici olan ise Washington’un açıkça “dijital kuralları gevşetin, biz de gümrük vergilerini indirelim” mesajı vermesi. Bu teklif Brüksel için kırmızı çizgi. Çünkü kabul edilirse, AB ilk kez dijital politikasını ticari pazarlığın konusu hâline getirmiş olacak.

