Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

“YÜK DEVESİ BAĞIRGAN OLUR!”

Mayıs 2025 sonu itibariyle Ülkemizdeki piyasa katılımcılarının yıllık enflasyon beklentisi
Mayıs 2025 sonu itibariyle Ülkemizdeki piyasa katılımcılarının yıllık enflasyon beklentisi yüzde yirmi beşlerde.
Hane halkının yıllık enflasyon beklentisi ise yüzde altmışlarda.
Bu da gösteriyor ki, vatandaşın enflasyon beklentisi İktidar’ın beklentisinin iki katından fazla.
Peki, nasıl oluyor da iki beklenti arasında bu kadar büyük fark olabiliyor?
Bunun tek nedeni var! Vatandaş yediği, içtiği, giydiği (vb.) her şeyi çarşıdan, pazardan para ödeyerek alıyor.
Alırken de daha ucuzunu bulabilmek için kapı kapı dolaşıyor.
Merkez Bankası ve TÜİK ise sepete doldurduklarının hiçbirine para ödemiyor!
Bu yüzden de hane halkının enflasyonu ile piyasa katılımcılarının enflasyonu birbiriyle örtüşmüyor. Bugünkü anlayışla örtüşecek gibi de görünmüyor.
Ülke her krize girdiğinde, iktidarlar tarafından bir oyun kurgulanıyor ve bütün yük çalışanların, emeklilerin ve dar gelirlilerin sırtına yükleniyor.
Bu da büyük bir pişkinlikle yapılıyor.
Öyle ki, vatandaşa verirken karga, vatandaştan alırken şahin olunuyor.
Küçük bir kesim, yüksek faiz ve enflasyon yoluyla zenginleşirken, çalışanlar, emekliler ve dar gelirliler faiz ve enflasyon yükü altında eziliyor.
Kötü yönetimlerin ve beceriksizliklerin bedeli her defasında vatandaşa ödetiliyor.
Daha doğrusu, allem edilip kallem edilip, yük bağırttıra bağırttıra vatandaşın sırtına yükleniyor.
Yükü çekenlerin sesi soluğu çıkmasın diye de sokak röportajları bile engellenmeye çalışılıyor. İsteniyor ki, yükü çeken bağırıp da ortalığı ayağa kaldırmasın.
El insaf yani!
Hem vatandaşın boynuna bu kadar ağır bir yükü yükleyeceksiniz, hem de bağırıp rahatlamasına dahi tahammül edemeyeceksiniz.
Atalar boşuna mı demişler, “Yük devesi bağırgan olur!” diye?
Vatandaşın sırtına böylesine ağır bir yükü yüklüyorsanız, bağırmasına da tahammül edeceksiniz!
Demokrasi böyle bir şey çünkü.
FIKRA DEĞİL
Bu bir fıkra değildir!
80’lik Trabzonlu Temel’in, Torunu Eda’ya verilen ödevle ilgili başı derttedir. Eskişehir’e göç eden arkadaşı Niyazi’ye bir mektup yazıp, başına gelenleri anlatır.
-Niyaziçiğum!
Hani şu penum kiçük Torun Eta var idu ya! Keçen akşam keturdu ödevinu koydi önüme. Pi yandan da ağlayu Uşak. Zaten derdunu de hep pağa açayi.
Bağa tedu ki!
Ha pen punnaru anlayamadum! O yüzden de yapamadum! Yarin öğretmen penu tövecek!
Oğa tedum ki!
-Ağlama Uşağum! Pu yüzden öğretmen insanı tövmez. Hem sonra, şimdi çözeruk oni.
Fakat ne mümkün Niyazi Gardaşum! Ettuk etmeduk olmadi.
Mesele şudur! Pi trennan pi otopüs, ayni anda ayni istasyondan galkayi. Tren otopüsten üç kat hızlı gideyi. Otopüs iki yerde yirmi peşer takka mola vereyi. Tren da pi istasyonda turup, yirmi takka su alayi.
Otopüs saatte altmiş kilometre hizla kidesiymuş. Tren da peş saat sonra kideceğu yere varasiymuş. Otopüs ne vakit oraya varasiymuş?
Çok uğraştum emme olmadi.
Uşak da ağlayu pi yandan. Derken pubasi keldu. O da çok uğraşti emme yapamadi.
Diyrum Oğa ki!
-Tamat! Senun taniduğun pi otopüs şöferi var ise, oğa soralum, pelki o pilur!?
Ya da sapah olsin, pen Uşağu şöferler çemiyetune kötüreyum!
Aralarunda pelki trennan yarişmuş pir otöpüs şöferi vardur da, o pize yardimçu olur.
Ha piz pi yandan da Uşağa trenu tarif edeyruk.
Ne yapsun Uşak? Trenn görmemiş ki heç.
Ne Anasi görmüş, ne Pubasi…
Pen de askerlukte Erzurum’dan Sivas’a kideruken pindiydum pir defa.
Neyse Gardaşım?!
O keçe çok kizdum. Diyeceğsun ki niye? Uşak daha tut ağaçundan tut toplamayi pilmeyu. Mezgitu kösteriyrum, hamsi diyi. Yumurtanin fabrikata yapildiğinu saniyi. Piz de kalkmiş trennan otopüsü yariştiriyruk.
Yani Niyaziçiğum! Otopüs vaktinde varsa ne olur, varmasa ne olur?! Kurbetten yolçi mu pekleyu sanki? Varacağu saat önemliyse, edersun yazihaneye pi telefon, saa varacağu saati söylerler.
Yapmayun yahu! Pu katarçuk pi mesele için sabiyi niye telef edeyisunuz? Uşakcuklarda Şarki yok, Türki yok, oyun yok! Tayamuşlar matematiğu pannak katar uşağa! Ha puna da eğitum diyiler. Ayiptur, ayip!

ERİCH HONECKER

Erich Honecker, 1971 – 1989 yılları arasında eski Doğu Almanya Devlet Konseyi Başkanlığı yapmış bir yöneticidir.
Rivayet o ki, Honecker bir gün gençlerin meydanda uzun bir kuyruk oluşturduklarını görür ve merak edip “Bu ne kuyruğu böyle?” diye sorar!

Sorunun muhatabı olan genç “Ülkeyi terketme kuyruğu” diyerek Honecker’le dalga geçer.
Bu cevabın kendisine yönelik bir gönderme olduğunu anlamayan Honecker, daha da meraklanıp işin aslını öğrenmek için hemen kuyruğa girer.
Fakat Onun bu hareketiyle birlikte kuyruktakiler hızla dağılmaya başlarlar. Honecker bunun üzerine aynı gence tekrar sorar!
-Peki, şimdi niye dağılıyor bu kuyruk?
Genç cevap verir!
-Siz gidiyorsunuz ya! Artık bizim gitmemize gerek kalmayacak.