Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

MERSİNLİLER MERSİN LİMANINA VE SAĞLIĞINIZA SAHİP ÇIKINIZ..!

Mustafa Kemal, Anadolu’nun  ilk

Mustafa Kemal, Anadolu’nun  ilk işgalinin başladığı liman kenti Mersin’e,  Kurtuluş’tan sonra 17 Mart 1923’de gelerek, Millet  Bahçesi’nde yaptığı konuşmada 102 yıl önce aynı şeyleri söylemişti.

Bugün de, Mersin Limanı,  Mersinlilerin ve Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin hukuki itirazlarına rağmen, özelleştirilerek, AKP iktidarı tarafından, Çok uluslu şirkete(ÇUŞ) ihaleye çıkılmadan adeta peşkeş çekilerek verildi!

Görünürde Singapur menşeli olduğu ifade edilen, yüzde 40 hissesinin İngiliz ve Avustralyalı emekli askerler fonuna ait olduğu söylenen ÇUŞ, 102 yıl sonra  ülkemizin içinde bulunduğu hukuki ortamın koşullarından yaralanarak, başlangıçta mahkemece kabul edilen hukuki itirazları, sonradan yandaş bilirkişilerce kendi lehine çevirerek değerlendirdi ve davaları ber bir  kazanarak limanı önce hukuken, sonra fiilen ele geçirdi.

Limanlar bir ülkenin açılan kapılarıdır. Kapıları tuttuğunuz anda o ülkeye giren çıkan her şeyi kontrol edip denetlersiniz.

Mersin Limanı, Jeopolitik açıdan Akdeniz’deki çok özel konumu nedeniyle, hem Osmanlı’nın son dönemlerinde, hem de 1918 Mondros Mütarekesi’nden sonra Yıldırım Orduları komutanı Mustafa Kemal’in 5 Kasım 1918’de İskenderun’dan Mersin’e trenle gizlice gelerek Karamancılar Konağında mum ışığında, askeri ve sivil bürokratlarla yaptığı toplantıda , öngörüp söylediği gibi  Aradolu’nun ilk işgalini, İngilizler tarafından 17 Aralık 1918 tarihinde, ingiliz hintli müslüman askerlerin Mersin iskelesinden karaya ilk çıkışıyla yaşadı. Hintli müslüman askerlerin, müslümanların duyarlı olduğu  “Selamün  Aleyküm” (Tanrı Selamı) diyerek başladıkları sonrasında işgal komutanlığını Fransızlara devredilmesi ile çok acı işgal ve direniş günlerini  yaşadı.

102 yıl sonra da, bu sefer Mersin Limanı, ülkemizdeki diğer limanlar gibi İktidarın özelleştirilme propagandalarıyla, (yıllarca bilinçli bir şekilde hiçbir geliştirme yatırımı yapılmadığı için hantal bir şekilde işletildi) özelleştirme bahanesiyle gene İngiliz  ve Avustralyalı emekli askerler fonun hissedar olduğu ÇUŞ’un -örtülü işgalini- yaşıyor.

Çünkü, 102 yıl sonra, 14 Şubat 2025 cuma günü Mersin Deniz Ticaret Odası’nın(MDTO) kendi binasında yaptığı basın açıklamasıyla, kiracı firmanın tek tabanca MONOPOL olması nedeniyle, Mersinli ihracatçılar ve donatanlar, çok yüksek elleçleme, hizmet ve kiralama tarifeleri ile yurtdışında rekabet etmelerini engellediğini  ifade ederek, Mersinlerin Mersin’e ve kendilerine sahip çıkmasını istediler . Üstelik bu konuda mevcut iktidara da görüşme çağrıları yaptıklarını, ancak, kiracı firmanın, iktidar nezdinde sahip oldukları güçlü lobi nedeniyle,  devletin dahi kendilerini dikkate almadığını, sözlü sohbetlerde ifade ettiler..!

İlaveten, ÇUŞ yetkililerinin sömürge valisi edasıyla kendilerini dinlemeyip sürekli ilave hizmet ücretleri çıkartarak, İhracatçıları ve Donatanları daha da zor durumda bıraktığı bile ifade edildi.

Ancak MDTO gibi sektörde küçüklü büyüklü çalışan lojistik ve donatan şirketleri temsil eden onların çıkarlarının savunmakla görevli kamu yararına çalışan bir meslek odasının bu durumu ilk defa basın toplantısıyla ve kamuoyuyla paylaşması dikkat dikkat çekiciydi!

LIMAN GENIŞLETME İNŞAATINDA DİPTEN ÇIKARTILAN BEYAZ ASBEST BULAŞIĞI MILYONLARCA TON  TEHLİKELİ ATIK  NEREDE?

Gün geçmiyor ki, kiracı firmanın yapmış olduğu iş ve işlemlerden Mersin zarar görmesin.

En son olarak kent belleği Atatürk Parkı önündeki ek liman İnşaatını en vahşi yöntemle yaparak, dağlardan maden ocaklarında patlattığı tonlarca taşı toprağı onlarca kamyonlarla liman taşıyarak, kent merkezinde gürültü kirliliği yapan Şahmerdanlarla sıkıştırarak ek iskele İnşaatına başladı . Denizi derinleştirmek için yaptığı çalışmalarla ortaya çıkan ve ÇED raporunda deniz dibinde var olduğu belirtilen 3 milyon ton civarındaki beyaz asbest malzemenin çıkarken  kepçeleme yoluyla kontamine olarak yaklaşık iki katına ulaştığı belirtilmektedir.

Yaklaşık 6 milyon ton kontamine tehlikeli atığı Mersin açıklarında bilinmeyen yerlere döktü veya döküyor. Oysa mevcut tehlikeli atık yönetmeliğimize göre bu attığın bertaraf tesisinde işlem görmesi gerekiyordu..! Ancak bu kadar büyük miktardaki tehlikeli atığın bertaraf maliyetinden kaçınmak için, Erdemli ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün verdiği raporu dayanak alıp bakanlıktan özel izni alarak, Mersin açıklarında deniz dibine bilinmeyen bir yere döktüğü tahmin ediliyor.

UYUYAN ŞEYTAN UYANDIRILDI..!

Asbest Üreticileri Derneği yetkililerinin açıklamalarına göre, Asbest doğada asla yok olmayan ve erimeyen malzemedir.

Liman içinde yıllarca kaymak tabaka gibi oluşan beyaz asbestin Kepçelenip toprakla kontamine olduktan sonra Mersin sahillerinde açık denizde döküldüğü yerden, dip dalgaları ile yıllar sonra kıyıya erişip kumsalda ve güneşte kuruyarak toz halinde havaya karışabileceği belirtilmektedir.

Bu durum asbestin en tehlikeli durumu olan solduğumuz havaya karışabileceği anlamındadır.

Bu durumda yıllar sonra Mersin’de yaşayan bizlerin ve çocuklarımızın kanser olup hastanelerde kuyruğa girmesine ve kölelik ücretleri ile Afrika gibi sömürülmesine neden olacaktır.

Mersin’deki yerel yöneticilerin bu tehlikeli durumun durumun yeterince farkında olmadıkları veya dikkate almadıkları sektör yetkilileri tarafından ifade ediliyor.

VALİMİZ VE BÜYÜKŞEHİR VE AKDENİZ BELEDİYE BAŞKANLARIMIZ MERSİNLİLERİN ÇIKARLARINI KORUMAK İÇİN HAREKETE GEÇMELİDİR!

Yeni tayin olan Mersin Valimiz öncülüğünde ve Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile Akdeniz Belediye Başkanlığı ile bu konuları kısa zamanda birlikte istişare etmeli ve kiracı firmayla tüm tarafları toplantı ve çalıştaylarda bir araya getirerek, Mersinlerin çıkarına hareket ederek sorunlara çözüm üretecek zeminin oluşturulmasını sağlamalıdır.

Yoksa Mersin, ÇUŞ’un bencil insafına terk edilmeyecek kadar önemli bir kenttir.

Şayet, bu gidişe Mersinler lehine Bir çözüm üretilmediği taktirde, 1838 Balta Limanı Antlaşması’ndan sonra yaşananlar gibi, ülkemizin ve Mersin’in çok önemli çıkış kapısının ekonomik ve örtülü işgalinin vebali yaşanacaktır. Ekonomik olarak da ülkemizin ve ihracatçılarımızın sömürülmesine ve ticari denetim altına alınmasına ve Mersinlerin toplumsal sağlığını kaybetmesine bile bile göz yumulmuş olacaktır.

MDTO’nun bu basın açıklamasından sonra Mersinlileri ve devletimizi temsil eden yetkililerin acilen devreye girmesi ve kiracı firmayla masaya oturularak ihracatçılarımızın ve donatanların sorunlarını çözüm üretilmesi için zemin oluşturması çok önemli hale gelmiştir…