“Siyasal sistemi demokratik ve özgürlükçü olmayan, ekonomik sistemi zenginlik yaratmayan, sosyal sistemi hakça paylaşıma dayanmayan, hukuk sistemi hakkı ve adaleti gözetmeyen, kültürel sistemi değer üretmeyen, eğitim sistemi yaratıcı bireyler yetiştirmeyen bir ülke çağdaş uygarlık yolunda ilerleyemez.”
Siyasal sistemimiz yeterince demokratik mi?
Değil!
Peki!
Değil!
Peki!
Yeterince özgürlükçü mü?
O da değil!
Ekonomik sistemimiz zenginlik yaratıyor mu?
Yaratmıyor!
Yaratmıyor!
Yaratıyorsa bile, küçük bir azınlığa yaratıyor.
Sosyal sistemimiz hakça paylaşıma dayanıyor mu?
Dayanmıyor!
Sosyal sistemimiz hakça paylaşıma dayanıyor mu?
Dayanmıyor!
Dayansaydı, zenginle fakir arasındaki uçurum bu kadar derin olur muydu?
Nüfusun yüzde 20’si milli gelirin yüzde 50’sini alır mıydı?
Bir başka yüzde 20’lik kesim, milli gelirin yüzde 5’i ile yetinmek zorunda kalır mıydı?
Yüzde 20’lik azınlık, bir eli yağda bir eli balda yaşarken, milyonlarca insanımız kuru ekmeğe talim etmek mecburiyetinde olur muydu?
Hukuk sistemimiz hakkı ve adaleti gözetiyor mu?
Gözetmiyor!
Gözetmiyor!
Gözetseydi, adalete olan inanç ve güven bu kadar dip yapar mıydı?
Haksızlığa ve adaletsizliğe uğrayanlar, işi Allah’a havale edip, hak aramaktan vazgeçer miydi?
Kültürel sistemimiz değer üretiyor mu?
Üretmiyor!
Üretmiyor!
Üretseydi, insani değerlerden bu kadar uzaklaşır mıydık?
İnsana, hayvana ve doğaya bu kadar acımasız davranır mıydık?
Peki ya eğitim sistemimiz yaratıcı bireyler yetiştiriyor mu?
Yetiştiriyor belki ama, çok az yetiştiriyor.
Yetiştirdiklerimiz de liyakat esaslı bir yönetim sistemine sahip olmadığımız ve kıymet bilmediğimiz için ilk fırsatta bizi (Ülkemizi) terk ediyor.
Yetiştiriyor belki ama, çok az yetiştiriyor.
Yetiştirdiklerimiz de liyakat esaslı bir yönetim sistemine sahip olmadığımız ve kıymet bilmediğimiz için ilk fırsatta bizi (Ülkemizi) terk ediyor.
Bizi terk edip, yabancılara hizmet ediyor.
Ya geriye ne kalıyor?
İkbal derdine düşmüş siyasetçi, (vatanını ve milletini düşünen siyasetçileri tenzih ediyorum) dinden imandan beslenen tarikatçı, cemaatçi.
İkbal derdine düşmüş siyasetçi, (vatanını ve milletini düşünen siyasetçileri tenzih ediyorum) dinden imandan beslenen tarikatçı, cemaatçi.
Bir de, bekayla korkutulup, içine düşürüldüğü zor duruma razı edilmeye çalışılan Halk.
Korkuyla pusturulmak istenen bir Halk yani.
Sorarım Size!
Bu durumdaki bir Ülke çağdaş uygarlık yolunda ilerleyebilir mi?
İlerlerse mucize olur. Mucizeler insana özgü şeyler değildir.
İlerlerse mucize olur. Mucizeler insana özgü şeyler değildir.
HAS ADAM…
“Kişinin namazı ve orucu sizi aldatmasın! Siz onun Dinar(para) ve dirhemle(tartıyla) olan ilişkisine bakın!”
Yukarıdaki Hadis, 873-918 yılları arasında yaşayan Taberani’nin “BU KİTAP BENİM RUHUMDUR!” dediği Evsat’ında geçer.
Kur’an da ölçü budur! Notunuzu ona göre verin!
Paranın, gücün ve iktidarın bozamadığı insana boşuna has adam (insan) denmiyor yani.
Mustafa İslamoğlu
(İlahiyatçı yazar)
Ülkemizin selameti (iyiliği ve esenliği) için yönetenleri ikbalini düşünenler arasından değil, has insanlar arasından seçmemiz umut ve dileğimle esen kalın!