Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

PENCEREMDEN: YİNE VE YENİDEN CHP İKTİDARI AMA NASIL?

“Aynı şeyleri yaparak, farklı sonuç beklemek aptallıktır.“ (Albert EINSTEİN) 14-28

“Aynı şeyleri yaparak, farklı sonuç beklemek aptallıktır.“ (Albert EINSTEİN)
14-28 Mayıs 2024 genel seçimlerinde istenilen 6’lı masanın güven vermemesi nedeniyle istenilen başarıyı yakalayamayan CHP, Mehmet Şimşek’in ‘Boğaz Sıkma’ rejimine tepki oylarının da etkisiyle ve CHP’nin değişim umudunun yarattığı beklenti ile büyük bir zaferle çıktı.

CHP, Cumhuriyeti kuran en büyük kitle partisidir. Bir sınıf veya zümre partisi değildir. CHP, Türkiye Cumhuriyeti (T.C) yurttaşlarının büyük bir çoğunluğunun (hain değilse) kendisi değilse bile babasının veya dedesinin partisidir. Herkesin bir şekilde üzerinde hakkının olduğunu düşündüğü partidir.
‘Çünkü CHP, Atatürk’ün kurduğu, kökeni Kuvva-i Milliye hareketine dayanan, devleti kuran bir partidir. Bu nedenle CHP, Türkiye’de İçişleri bakanlığına dilekçe verilerek kurulmayan tek partidir’.

Bu nedenle, kongreler süreci hem CHP’nin, hem de ülkemizin geleceği açısından çok yakinen izlenmektedir. Ülkemizdeki tüm kongre süreçleri ve iç gelişmeleri halk tarafından açık ve şeffaf bir şekilde takip edilen ve tartışılan tek partidir. Her şey halkın gözü önünde tartışılır. Bu nedenle CHP’deki her gelişme, hem yurt içindeki ve dışındaki yurttaşlarımız hem de, yurt dışındaki belirli odaklar tarafından dikkatle izlenir.
Lider ve biat partilerindeki gibi, kongre ve kurultayları çok sessiz sedasız ve itirazsız geçmez veya bu partideki kavgalar çok tartışılmaz, göze batmaz, yapıldığının kimse farkında olmaz. Ama CHP kongrelerindeki en küçük bir olay aylarca manşet olabilir. Bu süreç, diğer biat partileri tarafından abartılarak kamuoyu gündemine getirilse de, gelişmiş demokrasilerde olduğu gibi, diğer biat partilerine göre bazı eksiklerine rağmen daha demokratiktir.

CHP CUMHURİYETİN PARTİSİ OLDU AMA..!

CHP’nin kongreler sürecinde seçilen her kademedeki CHP kadroları, CHP’yi, yapılacak ilk genel seçimde hedeflenen iktidara taşıması beklenen kadrolardır.
CHP 1989 seçimlerinden sonra bir kez daha iktidar için tarihi fırsat ve koşulları yakalamıştır. Ancak gene, son yerel seçimlerde iktidarın hatalarıyla CHP’ye kanalize olan toplumsal enerji, genel iktidar için mi, yoksa iç iktidar kavgalarına mı harcanacak? Bu sorunun yanıtın ülkemizin geleceğini belirleyecektir.

Ülkemiz siyasetinde, 1980 darbesi sonrası, ANAP dönemiyle birlikte başlayan ve ABD’den ithal edilen, vatandaşa ‘tencere verdik, kapağı seçimden sonra ile ifade edilen seçim rüşvetli demokrasi anlayışı ülkemizde bir çok şeyi önemli ölçüde değiştirdi.
Gençliğin ve toplumu depolitize edilmesi 12 Eylül darbesinin ‘yeşil kuşak doktrini’ ile birlikte ana hedeflerinden biriydi. 12 Eylül darbesi ile Türkiye’de Özal’ın girişimleriyle, yasa değişikliği ile ‘İlkeli ve idealist’ particilik anlayışında önemli bir kırılma yaşandı…

Bu yeni siyaset anlayışı, iktidara susayan CHP’yi de etkiledi doğal olarak.
Özal’ın şahsi çabalarıyla, yerel demokrasinin güçleneceği düşüncesiyle, özellikle imar karar yetkisinin belediye meclislerine veren yasa değişikliği sonrasında Mersin’de imar yönüyle talan büyük bir yıkım başladı. Mersin ve Türkiye içinde ikinci kırılma noktası budur.

Özellikle Akdeniz ve Mersin’in kıyı şeridi, mühendis ve mimarı bulunmayan belediyelerin, meslek lisesi mezunu fen memurlarının onayından geçen planlarla ve meclisleri eliyle talan edilmiş, çok katlı kalitesiz, bilimsellikten uzak ve estetik kaygı olmayan, deprem dirençsiz binalar başta koyu şeritleri olmak üzere her yerde mantar gibi bitmeye başlamıştır. Daha önce belediye meclislerine aday bulamayan partilerde, imar rantını yönetebilmek için, parti içinde kıyasıya rekabete başlamışlardır.
Bu rekabet, partiyi geliştirici değil, yıkıcı bir rekabet olmuş, en çok da her partide idealist ve ilkeli particiliği, özellikle kent merkezinde çok aşındırmıştır. Her parti içinde olduğu gibi CHP içinde de rekabet yoğun biçimde yaşanmıştır. Halende devam etmektedir.
Özellikle, 1980 ve sonrasında çeşitli nedenlerle başlayan doğudan batıya, kırdan kente yoğun göç dalgalarıyla Mersin gibi kıyı kentlere gelenler ile kendisini Mersin’in gerçek sahibi(yerlisi) sayan diğer sosyal gruplar arasında imar rantını ve belediye meclis ve diğer kadrolarını paylaşabilmek için her parti içinde kıyasıya bir rekabet yaşanmıştır.(Bunların ayrıntılarını Prof. Dr. Çiğdem KAĞITBAŞI’nın GÖÇ konusundaki araştırmalarında bulabilirsiniz)

Örneğin, bir yılda, on katlı bir inşaatın bitirilip teslim edilebildiği, mevsimsel koşullara sahip Mersin gibi rant değeri yüksek illerde. delege ve belediye meclis üyesi olabilmek için ilçe ve il yönetimlerini ele geçirmek için büyük bir mücadele vardır.
Çünkü, ilçe belediye meclis kararlarıyla yapılan yeni imar planlarında, arsalar oluşturma ve yoğunluk katsayı değişimiyle hala inanılmaz rantlar üretilebilmektedir..!
Dolayısıyla, tüm partiler içindeki bu rekabetin günümüzde motive eden gücü, belediyelerin içinde kadrolaşma, belediye bütçesini ve bu imar rantını yönetebilmek üzerine olmuştur.

Bu nedenle, her partideki yerel örgütler ve belediyeye hakim olmak için, mahalle delege seçimlerinden başlayarak kıyasıya rekabet yaşanmaktadır. Bu rekabette, özellikle perde gerisinde olan siyaset baronları için birinci ve en önemli hamlesi “yapılandırılmış delege sistemine” hakim olmaktır. Özellikle mevcut yönetimler, CHP genel merkezinin yazılı tüzük kurallarını hatırlatmalarına rağmen, kendi ekibini mahalle, ilçe ve il delege yapmak için, inanılmaz tüzük ve etik ihlalleri yapılabilmektedirler.

İşte bu süreçte yapılan haksızlıklar, özellikle CHP gibi itiraz kültüründen gelen partide daha çok negatif enerji üretmekte, sonrasında seçilen yönetimleri yalnızlaştırmaktadır.

Bazen, parti içi seçimlerde öyle ilkesizlikler ve hileler yapılmaktadır ki, bu başka partiye kayıtlı, eş dost akrabanın delege yapılmasına kadar vardırılmaktadır.
Sonuç olarak, tabanda iyi niyetle çalışan, seçimlerde gecesini gündüzüne katıp koşturan ve sonrasında dışlanan, başta kadınlar ve gençler olmaz üzere büyük bir hayal kırıklığı yaşamakta ve seçilen yönetime büyük bir güven ve motivasyon kaybına neden olmaktadır.

Seçilmiş yönetimlere de ve destekçilerinde, yerel ve genel siyasete yön verebilme erkini ele geçirmesiyle, her türlü futursuzluk ve ilkesizliği yapabilmek için büyük bir özgüven ve cahil cesareti vermektedir.

CHP HALKIN PARTİSİ
OLABİLDİ Mİ?

Öte yandan partilerde ve yerel yönetimlerde ‘liyakata göre değil sadakate göre eş dost yakın insanların seçilmesiyle”, yönetici kadrolarında bazı istisnalar hariç büyük yozlaşma yaşanabilmektedir. Çünkü sonuçta başarı, her türlü mazereti örtmekte, ilkesizlik ve tüzük ihlaline rağmen bunun hiçbir hukuki yaptırımının olmaması seçilen yönetimleri daha da cesaretlendirmektedir. Ayrıca, kaybedenlerin madem oyun böyle deyip, bir sonraki seçimlere aynı yanlışları kendisine de hak görmektedir.
Diğer taraftan, haksızlığa uğradıklarını düşünen partililerin sosyal medyada içlerini dökmesiyle yaşanmaktadır. Bu yazılar için açılan disiplin soruşturmalarıyla. bu süreç giderek daha büyük bir negatif enerjinin birikmesineneden olmaktadır.

Peki sorunun temel kaynağı nedir?
Bu satırların yazarına göre, 12 Eylül darbe anayasasının, otoriter bir siyaset anlayışı inşa etmek için hazırladığı ‘siyasi partiler ve seçim hukuku’nu düzenleyen anti demokratik maddeleridir.
Siyasetin her kademesinde yaşanan sıkıntıların temeli, 12 Eylül 1980‘den buyana defalarca anayasa değişikliği yapılmasına rağmen, otoriter darbe hukukunun bu mirasının ret edilmeyip, nedense TBMM de bugüne dek değiştiril(e)memiş olmasıdır!

Kanaatimce bu anti demokratik uygulamalara yol açan maddeler değişmediği sürece, siyaset ülkemizdeki tüm olumsuzlukların kaynağı olmaya devam edecektir. Örnek olarak meslek odalarında bile seçim süreçlerinin üye listelerinin askıya çıkması, ilan edilmesi, yasal sürelere uygun olarak hakim nezaretinde yapılmasına rağmen, mevcut yasalarla CHP’deki bazı zamanlarda yaşanan keyfiliğin önüne geçilememektedir.

Bu yazının yazılmasının nedeni;
Dr. Albert EİNSTEİN’in bu yazının başlangıcında ifade ettiği cümlededir.
Yani, CHP’de tabandan tavana başlayan seçim sürecinde aynı kurguların ve tüzük ihlallerinin yaşanmaması içindir Gelecek seçimin temelleri bugünlerde atılmaktadır.

Binanın temelinin eğri atılması, sonuçta binanın eğri durmasına ve binaya talipli çıkmamasına neden olmaktadır.
Sonuçta, güvensizlik ve motivasyon kaybına neden olan bu parti içi köşe(koltuk) kapmaca oyunu yine ve yeniden CHP iktidarına taşımaya engel olabilir. Ancak, bu süreci bundan sonrada yaşanırsa,bunun parti tabanında yaratacağı yıkıcı güven ve motivasyon kaybı, bundan sonraki ilk genel seçimin kaybedilmesi riskini de beraber getirecektir. Bu sonucun ülkemizin geleceği için büyük bir yıkım yaratacağı aşikardır.

Sorumluluk her kademe CHP yönetimlerinindir.
Çünkü. parti içinde köşe kapmaca oyununda haksız yere dışarıda kaldıklarını düşünenlerin, gelecek seçimlere motive edilmesi her defasında daha da zorlaşmaktadır.

Kanımca, Cumhuriyetin kurucu partisi CHP’nin, halkın partisi olabilmesinin en önemli diğer bir koşulu da , il ilçe örgüt seçimlerinide, örgüt organlarının çarşaf liste ile belirlenmeyip, çoğunlukla blok listeyle belirlenmesidir.
Bu nedenle, son yerel seçimlerden başarı ve özgüvenle ile çıkan Özgür Özel ve CHP üst merkez yönetiminin kanımca ilk uygulamaya getireceği konu, tabanın yönetim ve karar alma süreçlerine ‘katılımcı parti içi demokrasi’ anlayışıyla sürece katılması olmalıdır.
Bunun için, CHP liderliğinin ve üst yönetiminin en kısa zamanda uzunca bir süredir askıya alınan, parti tüzüğüne göre üç ayda bir yapılması gereken ‘ilçe, il danışma kurulları’nın hayata geçirilmesi ve ilk genel seçimlerde son kurultayda söz verilen üyelerle hakim nezaretinde önseçim yapılarak, parti tabanın milletvekili ve adaylarının belirlenmesinde söz ve yetki sahibi olmasıdır.
Bu uygulamalar ilk genel seçimlerde, parti tabanındaki üyelerin motivasyonu olumlu etkileyecek, partili olmayan biat partilerindeki seçmenler gözünde saygınlık kazandıracaktır. Cumhuriyetin partisi olan CHP’nin, ‘halkın partisi’ olmasını da sağlayacaktır.

Böylelikle CHP, T.C.’nin ikinci yüzyılında ‘katılımcı demokrasinin’ en güzel örneğini parti içi demokrasiyi hayata geçirerek halkın partisi olarak, topluma güven vererek’ halkın iktidarını çok partili rejimde nihayet tek başına gerçekleştirebilecektir.