Doğruyu söylemem gerekirse, sayın Vahap Seçer geçen dönem belediye başkan adayı gösterildiğinde, kendisine oldukça temkinli yaklaşmıştım.
Fakat hizmetlerini ve özellikle de yönetim anlayışını gördükten sonra, kendisine haksızlık ettiğimi anladım.
Çünkü görev süresi boyunca Mersin’e ve ilçelerine çok güzel hizmetler yaptı ve her siyasal görüşten yurttaşın beğenisini ve takdirini kazandı.
Ayrıca, partisi Belediye Meclisi’nde azınlıkta olmasına rağmen, ustaca bir yönetim anlayışı gösterdi. Öyle ki, en katı eleştirileri dahi güler yüzle karşılamasını bildi ve efendiliğini hiç bozmadı. Diliyle, söylemiyle ve anlayışıyla hepimize örnek oldu.
Kanaatim o ki, sayın Seçer her görüşten seçmenin oyuyla yeniden başkan seçilecektir.
Üstelik de umulanın üstünde bir oyla seçilecektir.
Başkan Seçer’i başarılı çalışmaları nedeniyle kutluyor, hizmetlerinin önümüzdeki dönemde de artarak devamını diliyorum! Mersinli hemşerilerimi de sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
İBİŞ, HOROZ, KEL VE KILIBIK…
Hikaye bu ya!
Zamanın birinde padişahın hazinesi boşalır. Öyle ki, har vurup harman savurmaktan hazine tamtakır kalır. Padişah çaresiz, vezirlerini toplar ve her birinin önerisini sorar!
Vezirlerden biri “Mecburen halka yeni vergiler salacağız! Bunun başka yolu yok Sultanım!” der.
Padişah biraz kızgın biraz da üzgün bir edayla cevap verir!
-Ata da b.ka da vergi saldık. Vergi salmadığımız ne kaldı ki?! Haydi, bulun yeni bir şeyler de ilave vergiler salalım!
Vezirler uzun uzun düşünürler fakat herhangi bir çıkış yolu bulamazlar.
En sonunda yaşlı vezirlerden biri “buldum!” diye bağırır. Padişah merakla sorar!
-Söyle o halde Bana, neyi buldun koca Vezir!?
-Adı İbiş olanlardan, pazarda horoz satanlardan, başı kel olanlardan ve kılıbık olanlardan birer akçe vergi alalım.
Bu öneri padişahın çok hoşuna gider ve hemen emir verip uygulamayı başlatır.
Ülkenin dağ köylerinden birinde oturan ve durumdan haberi olmayan İbiş adında bir vatandaş, evinin ihtiyaçlarını karşılamak ve karısına da bir çift pabuç almak için kümesteki çilli horozunu koltuğunun altına alıp kasaba pazarının yolunu tutar.
Başına geleceklerden habersiz olan zavallı adam, pazara gelir gelmez, besili horozu gören yangın bir müşteriyle sıkı bir pazarlığa tutuşur ve nihayetinde horozu dört akçeye satar. Horozunu iyi bir fiyata satmış olmanın mutluluğu ile pazardan ayrılmakta olan adamın yolunu padişahın kolcuları (vergi memurları) keser.
-Horozunu sattın değil mi?
-Sattım!
-Ver o halde bir akçe horoz satma vergisini!
İbiş şaşkın bir halde diklenir kolculara.
-Horoz satmanın da vergisi mi olurmuş?!
Tartışma uzayınca, ahali toplanır etraflarına. Kalabalıktan biri adama seslenir.
-İbiş Efendi boşuna uğraşma! Bunların elinden kutulamazsın! İyisi mi, öde bir akçeyi de gitsin.
Bunu duyan kolcuların başı, “Ahha..! Adı da İbişmiş bunun. Vergi borcu iki akçeye çıktı!” der.
Bu söz üzerine İbiş iyice delilenir ve “İbişliğin de vergisi mi olurmuş?” diyerek kaçmaya başlar.
Kaçarken başındaki takke düşer ve keli görünür.
Kolcu başı bunun üzerine “Kafası da kelmiş bunun. Bir akçe de kellik vergisi” der.
Derken, pazardaki zaptiyeler adamı yakalayıp, kolcuların huzuruna getirirler.
Çaresiz kalan adam, başlar kolculara yalvarıp yakarmaya.
-Yapmayın, etmeyin ağalar! Ben şimdi eve gidince karıma ne derim?! Vallahi eve sokmaz Karım Beni. Maşayla kovalar, maşayla.
Bunu duyan kolcu başı son darbeyi vurur.
-Birader! Demek Sen hanımdan da korkuyorsun ha?! Bir akçe de kılıbık vergisi.
(Kıssadan hisse)