1958 yılında işletmeye açılan Mersin Limanı’nı içindeki ‘mevcut kiracı’nın ek iskele inşaatına Mersinliler karşı çıkıyor. Ancak, Mersinlilerin tüm itirazlarına rağmen, dayatma sonucu AKP iktidarı Mersinlileri yok sayarak, hukuki süreçteki bu kararı yargı adımları ile eşgüdümlü olarak sürdürüyor.
Buna karşılık, Mersin’e sahip çıkacağını düşündüğümüz, yerel aktörlerin ve yönetimlerin gevşek davranmaları nedeniyle hukuki mücadele kaybedilmiş, vahşi inşaat sürecinin adımları seçim öncesi karmaşada atılmaktadır.
Vahşi liman inşaatı dediğimiz daha ucuz ancak çevreye ve sağlığa zararlı teknikle, yaklaşık 5 Milyon ton taş ( her biri 2.5 ton ağırlığında) ile doldurularak yapılması göze alındı. Üstelik maliyeti dahada düşürmek için Mersin’in çok yakınlarındaki, yaylalardaki taş ocaklarından ağır tonajlı araçlarla ÇED raporunda belirtilen sürede bitirilmesi için, şimdilik Mersin’e 15-20 km mesafede ayda 5000 küsür araçla Mersin’in içinden geçecek ağır tonajlı araçlarla limana taşınması gerekiyor..!
Halbuki 1950’lerin koşullarında Mersin Limanı yapılırken Hollanda Kraliyet İnşaat Firması, o günün koşullarında yaklaşık 2-2,5 tonluk liman taşlarını, Erdemli taraflarında denizden mavnalarla taşıyarak yaptırdığı biliniyor.
MERSİN’E ÇOK DAHA AZ ZARAR VERECEK LİMAN YAPIMI MÜMKÜN MÜ?
Evet mümkün. Ancak öncelikle Atatürk Parkı içine EK LİMAN İNŞAATINDAN VAZGEÇİLMESİ GEREKİYOR.
Çünkü kiracı firmanın KÂR HIRSI ile kent içine liman yaptırmak israrı Dünyada hiç bir modern şehircilik plan anlayışına uygun değildir.
Mersin’in ihtiyacı olan ve 1/100000’lik planlarda ve 10. Kalkınma Planı’nda yer alan daha büyük Aktarma(HUB) Limanı Mersin’in gerçek ihtiyacıdır. Ancak, 11. ve 12. Kalkınma Planlarından çıkarılarak tartışılması bile istenmemektedir.
Mersinliler kendi çıkarları için bir fedakarlığa katlanılacaksa, öncelikle daha büyük ve rekabet yaratıcı yeni liman talep etmelidirler.
İkinci olarak, çevreye daha az zarar verecek liman beton döküm direkler üstünde Beton iskeleler olarak yapılabilir. Daha pahalıdır. Ancak çevreye daha duyarlı bir yapım tekniğidir.
Üçüncü olarak, maliyeti düşürmek için doğadan taş döküm ile doldurulacaksa, bu taşlar, TAŞELİ diye adlandırılan, yerleşim ve tarım alanlarına uzak batı kıyılarından maden ocakları açılarak, TİVİKA olarak adlandırılan taşıyıcılarla denizden taşınmalıdır.
Sonraki yazımızda Mersin’in yakınlarında ve yaylalarında açılacak yeni taş ocaklarının nasıl ‘çile ocakları’na dönüşeceğini ve olası zararlarını yazacağız.
“YENİ AÇILACAK TAŞ OCAKLARI”
DEĞİRMENDERE VE TURUNÇLU’DA AÇILACAK TAŞICAKLARINA KÖYLÜLER İTİRAZ EDİYOR..!
Değirmençay ve Turunçlu köylüleri bugün( 8 ŞUBAT PERŞEMBE) saat 12:30’da İklim ve Çevre Müdürlüğü önünde tüm Mersinlileri, yapacakları basın açıklamasına ve itirazlarına destek olmaya davet ediyorlar…
Mersin Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğüne
MIP’nin yapacağı yeni liman sahası için yaklaşık 5.000.000 ton civarında taş blok çıkarılacak ve bunlar da liman dolgusu için kullanılacaktır. Taş blokların çıkarılacağı Mersin’e 15-20 km mesafede olan Turunçlu ile Değirmençay taş ocakları sahalarındaki ÇED raporları askıya alınmıştır. Bunun ortaya çıkaracağı aşağıdaki sorunlardan dolayı yasal haklarımı kullanıyorum ve taş ocaklarının kullanım haklarının resmileştirilmesine itiraz ediyorum.
1. Taş blokların çıkarılması için Anfo patlayıcılar kullanılacak. Yoğun ve şiddetli patlatmalar sonucu bölgede heyelanlar, çökmeler gerçekleşecektir.
2. Patlamaların ve yüklemelerin etrafa yayacağı yoğun toz bulutları ve küçük taş molekülleri, çevredeki yerleşik binalara ve yaşama zarar verecektir. Tarım yapılan alanlarda, bağ ve bahçelerde önemli ölçüde verim düşüklüğüne neden olacaktır.
3. Gürültü ve görüntü kirliliği oluşacak. Posalar, çamur atıkları çevreyi çok kirletecek ve bu bölgedeki tabiatın doğal yapısında bozulmalara yol açacaktır.
4. Yoğun sismik titreşimler, yeraltı sularında debi ve yatak değişimine yol açacaktır. Bu durum, içme ve sulamada kullanılan su seviyelerinde düşmelere neden olacaktır.
5. Sismik titreşimler sonucu zemindeki topraklar doğal özelliğini kaybedecek, yağmur suları ile daha çabuk parçalanarak ufalanacaktır. Bu da olası sellerle neden olacak ve erozyona yol açacaktır.
6. Taş ocaklarından çıkarılan her biri yaklaşık 2 ton ağırlığındaki taşlar; tırlarla ve büyük tonajlı kamyonlarla taşınacaktır. Bu taşıma, zaten standart asfalt kalınlığında olmayan sathi kaplama yollara ve sanat yapılarına büyük zararlar verecektir.
Saygılarımla arz ederim.

