Tercihler, seçimler, insan hayatında belirleyici olan kavramlar.
İnsan tercihleriyle yaşar, her seçim de bir vazgeçiştir derler.
Seçmemek de bir seçim olsa da, yaptığımız tercihin ne denli doğru olduğunu ancak zaman gösterebilir.
Zaman ilerleyip koşullar ve biz değiştiğimizde ortaya çıkar seçimlerimizin doğruluğu.
Önceleri doğru olduğunu düşündüğümüz için seçtiğimiz iş, eş, dost, arkadaş, ev, okul ya da oy verdiğimiz siyasetçi, zamanla yanlış bir tercihe dönüşebilir.
Bu nedenle hayatta her alanda seçim yaparken, neyi istediğimizden çok, neyi istemediğimiz belirleyici olursa, tercihler de ideale yakın olabilir.
Çünkü, zaman, mekan ve değişen şartlara uyumlanmak için istek, beğeni ve zevklerimiz değişse de, neyi ya da neleri seçmeyeceğimizi iyi biliriz.
Et yemiyorsak, hangi yemeği yiyeceğimizi seçmek bizim için kolaydır.
Tercihimizi sebzeler arasından yapacağımızı biliriz.
Ayakkabı satın alacaksak, spor ise seçimimiz, diğerlerini eleriz.
Bütçemize göre seçeriz, gideceğimiz tatil yerini, yaşayacağımız evi, satın alacağımız otomobili.
Beğeniler, öncelikler, ekonomik durumumuz, zevkler ve renkler gibi kriterler doğrultusunda biçimlenir seçimlerimiz.
Bazı seçimler var ki, insan yaşamında hayati önem taşır.
Okul, iş ve eş seçimi gibi.
Bunlar, doğru ya da en azından doğruya yakın tercihler olduğunda, anlam kazanır insan hayatı.
Aksi halde yavan yaşamlar sürer, mutsuz ilişkiler yaşar, sevmediğimiz meslekler içinde yer alırız.
Bütün bunların yanında en az bunlar kadar, toplumların mutluluk, huzur ve refahını belirleyecek bir seçim de, oy verdiğimiz siyasetçilerin seçimidir.
Özellikle toplumun sosyolojik, kültürel, ekonomik ve mezhep dinamiklerine göre farklılıklar gösterdiği ülkemizde, yerel ve genel siyasi parti seçimlerinde, işimiz hiç de zor değil.
Neyi seçmeyeceğimizi oldukça iyi biliyoruz.
Toplumu her anlamda ayrıştıran,
ötekileştiren, halkın içinde olmayan, milli gelirin toplumun her katmanına eşit yayılmasını sağlamayan, kurumlarda liyakat esasına uymayan, herkesin insanca yaşayacağı ekonomik şartları oluşturmayan, düşünce özgürlüğünü öcü gibi gören, vatandaşın her güne bir öncekinden fakir uyanmasına neden olan enflasyon canavarına yenilmesine seyirci kalan, adaleti mülkün temeli saymayan, har vurup harman savuran, siyasi partileri seçmeyeceğimizi gayet iyi biliyoruz.
‘‘Bir kadın bir erkeği vezir de eder, rezil de’’ atasözünün doğduğu coğrafyamızda neyi seçmeyeceğimizi bilmek, bizi ‘rezil etmeyecek’ siyasi partilerden yana oyumuzu kullanmak, seçmen olarak en büyük gücümüz…
YORUMLAR