Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

ADD KURUCU ÜYESİ Prof. Dr. Mustafa ALTINTAŞ: SIĞINAKLARIN, KORKULANA DÖNÜŞTÜRÜLMESİ! -2

Anayasasında “Sosyal Hukuk Devleti” olarak tanımlanan T.C. Devleti’nin, Devletin kişilere
Anayasasında “Sosyal Hukuk Devleti” olarak tanımlanan T.C. Devleti’nin, Devletin kişilere ve topluma karşı yüklendiği temel amaç ve görevleri; “gönenç(refah), erinç(huzur) ve mutluluğunu sağlamak”
olarak sıralanmaktadır.
Bununla da yetinilmemiş, bunların gerçekleşmesinin önündeki siyasal, ekonomik ve ekonomik engellerin kaldırılması da, devlete, devletin yasama ve yargı erkini kullanan, yürütme görevini üstlenmiş organlara yüklemiştir.
Geçen haftaki yazımda bu organlardan yargı erkinin, yurttaşın adalet arayışının yöneldiği kurumlar olan yargı erkinin, giderek sığınılacak değil,korkulacak organlara dönüştüğünü, AKP Programı ve O’nun Genel Başkanı ve aynı zamanda Yürütme Organının başı olan Cumhurbaşkanı RTE’nın sözleri ile, anlatmaya çalışmıştım.
Her yurttaşın, hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu; yasama, yargı ve yürütme organları ile, kamu kurum ve kuruluşlarının bunu sağlamakla görevli olduğu, Anayasanın “Başlangıç”ında yer alan yazılı kurallardır.
“Beş dakikaya sıkıştırılan sağlık hizmetleri” ile “iki-üç dakikada dağıtıldığı varsayılan adaletin”, yurttaşın hukuk düzeni içinde onurlu ve mutlu bir yaşam sürdürme hakkının erişmesinin olanaksız olduğunu önceki yazılarımda belirtmiştim.
Bu hakkın kullanılmasında, yargının sığınak olmasında sorumluluk taşıyan ve toplumun aklı ve vicdanı olan kurumlardan birisi de, Anayasal kurumlardan olan üniversiteler ve bu üniversite çatısı altındaki Hukuk Fakültelerimizdir.
Devlet ve vakıflara bağlı olan Hukuk Fakülte sayımız, eğer bu yazıyı yazdığım yada okuduğunuzda yenileri açılmamış ise, 91’dir. Bunların içinde, kuruluş tarihi açısından ilki olan İstanbul Hukuk Fakültesi “misyonunu (görevini)” şöyle tanımlamaktadır:
“İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin misyonu, temelde ulusal fakat aynı zamanda uluslararası alanda üstün nitelikte hukuk eğitimi sunan, zengin hukuk kaynağı rolünü üstlenen ve bu sayede ülkenin hukuk kurumları ve sisteminin gelişmesine katkıda bulunan bir merkez olmak;
bu bağlamda evrensel hukuk ilkelerini özümsemiş, zengin kültürel birikime ve iletişim becerisine sahip, hukuksal sorunları çözme yetkinliği kazanmış hukuk uygulayıcıları yetiştirecek eğitim vermek ve toplumun ihtiyaçlarını yakından takip ederek olması gereken hukuku belirleyecek nitelikte ülkenin değişik hukuk kurumlarına bilim insanı, öğretim elemanı ve yöneticilerini yetiştiren bir kaynak olmaktır.
Son yılların, yürütme görevini üstlenmiş organlarca üzerine çökülmüş ve felç edilmiş ve bu kurum ve kuruluşların asıl sahibi olan yurttaşlarca, bir tiyatro oyunu gibi seyredilen, Boğaziçi Üniversitesi Hukuk Fakültesi, görevini şöyle tanımlamaktadır:
Boğaziçi Üniversitesi Hukuk Fakültesinde toplumun sürekli değişen ihtiyaçlarına cevap verebilecek, küresel gelişmelere uyum sağlayabilen ve en önemlisi adalet anlayışını temel ilke edinen bir hukuk eğitimi vermeyi amaçlamaktayız. Bu doğrultuda, dinamik, disiplinler arası ve mukayeseli bir eğitim anlayışını benimsemek suretiyle başkaca disiplinlerden ve hukuk sistemlerinden de faydalanarak hukuk eğitimini en üst seviyeye taşımayı hedeflemekteyiz.
Toplumun geleceğini inşa edecek yeni hukukçu nesilleri, sorumluluk bilincine sahip, etik değerleri benimseyen, araştırma odaklı, mevcut fikirleri sorgulayan ve analiz-sentez yetenekleri gelişmiş profesyoneller olarak hukuk dünyasına kazandırmak başlıca görevimiz olacaktır. Bu amaçla hukukun evrensel ilkelerini en iyi şekilde kavramayı hedef edinen ve demokrasi ve hukuk devleti ilkelerini merkeze yerleştiren bir anlayış ile hukuk eğitimini sürdüreceğiz. Bu doğrultuda insan hakları, kadın hakları, çocuk hakları, hayvan hakları, çevrenin korunması, sürdürülebilir kalkınma gibi temel hakların gelişmesini hedef alan bir eğitim anlayışı ile hareket edeceğiz…”
Seçkin iki Hukuk Fakültesinin, kendileri tarafından belirlenmiş görevlerini, yada Anayasanın Başlangıç ve 5. maddesinde tanımlanan “sosyal hukuk devleti güvencesi altında, laik düzende, korkusuz ve mutlu yaşama hakkına erişiminde” yurttaşa karşı görevlerini yerine getirdiklerini söyleyebilme olanağımız var mıdır?
Neden bu Anayasal kurumlar, kuruluşlar, vergileri ile beslendikleri yurttaşlar için, yargı erkinin giderek sığınak yeri olmaktan çıkıp, korkulan yer olmasına kurumsal olarak tek sözcükle ses etmezler?
Bunun nedenlerini toplum neden sorgulamaz? Neden, 2018’den bu yana, yasama, yargı erki ile yürütme görevini elinde toplamış olan Cumhurbaşkanının  “Devlet ancak ve ancak adalet üzerinde yükselir, gelişir, güçlenir, büyür. Adalet dağıtamayan, vatandaşına adaletle hükmedemeyen (hizmet edemeyen) bir devlet, tıpkı temeli çürük bir bina gibi yıkılıp gitmeye mahkumdur.” çığlığına, uyarısına koşturmazlar?
Bu soruma, “sorunları yaratanlardan, sorunları çözmesini beklemek boşa kürek sağlamak” biçiminde yanıtınızı duyar gibiyim.
(Sürecek).