TÜİK verilerine göre son bir yılda tarımsal üretimimiz yüzde 13 civarında düşmüş. TÜİK’in enflasyon hesaplamasını dikkate aldığımızda, bu oranın çok daha yükseklerde olduğunu öngörebiliriz.
Ülkemizde son bir yılda sadece tarımsal üretim düşmedi, tarımsal üretime paralel olarak hayvansal üretim de düştü. Tarımsal üretimin düşmesi, salt kuraklık ve zirai donla izah edilebilecek bir şey değildir.
Kuşkusuz ki tarımsal üretimin düşmesinde bu iki konunun etkisi olmuştur. Ancak, düşmenin asıl nedeni girdi maliyetlerinin yüksekliği ve buna bağlı olarak da geçimi sağlamaya yetecek gelirin elde edilememesidir.
İkinci en önemli neden de köylerdeki ve kırsal mahallelerdeki nüfusun yaşlı olmasıdır.
Köylerdeki ve kırsal mahallelerdeki okulların kapatılmasıyla birlikte genç nüfus buralarda yaşamaz oldu.
Çünkü buraların havasını solumayan gençler, yaşadıkları şehirleri bırakıp da doğdukları köylere ve kırsal mahallelere dönmek istemiyorlar.
Köylerin ve kırsal mahallelerin birtakım sosyal imkanlardan yoksun olmaları da bu meselede etkili oluyor. Çocuklarımızın köylerde ve kırsal mahallelerde yaşamalarını sağlamak için köylerdeki ve kırsal mahallelerdeki okulların yeniden açılması lazım.
Her köydeki ve her mahalledeki okul açılmasa bile, merkezi yerlerdeki okulların açılması şart!
Hatta, merkezi yerlerde, yürürlükten kaldırılan nahiyelere (bucaklara) benzer köykentlerin kurulması lazım. Okulu, hekimi, veterineri, ziraat mühendisi olan köykentleri hayata geçirebilirsek, gençlerimizi yeniden tarımsal ve hayvansal üretim çarkının içine sokabiliriz.
Fakat asıl yapılması gereken şey, girdi maliyetlerinin düşürülmesi ve daha ziyade masa başı hizmet veren il, ilçe tarım müdürlüklerinin reforme edilerek, üretime ve üreticiye katkı sunar hale getirilmesidir. Bir de hayvansal üretimin önündeki en büyük engellerden biri olan, kırsal mahalle uygulamasına son verilmesidir.
Daha doğrusu, kırsal mahallelerde statü değişikliğine gidilmesidir. Bunları gerçekleştirmediğimiz sürece, ne tarımsal ve hayvansal üretimi artırabiliriz ne de gıda enflasyonunu düşürebiliriz.
Daha da kötüsü, bir müddet sonra kıtlıkla karşı karşıya kalabiliriz.
FELSEFEM
Benim yaşam felsefem şudur!
En kötüsüne hazırlıklı ol! En iyisini bekle! Başına geleni de kabul et!
Hannah Arendt (1906 – 1975)
Alman asıllı ABDli tarihçi ve filozof

