Yerel seçimlerde , AKP adayını üç kez yenilgiye uğratan ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun (Eİ) kaçma şüphesi olmadığı bilindiği halde yolsuzluk iddiaları ile iddianamesiz ve mahkemeye çıkartılıp savunma hakkı vermeden aylardır tutuklu kalması toplumda karşılığının olmadığı yapılan anketlerde ortaya çıktı. Bu sefer, geçtiğimiz hafta sonu Eİ casusluk iddiasıyla Saraçhane‘de jet hızıyla hakim karşısına çıkartıldı. Ve bir tek kişinin tanıklığıyla ve somut delil olmayan ifadeleriyle hazırlanan iddianamenin de altı boş çıktı.
Bu durum bir hukuk garabeti ve rezaletidir.
Arkasından Tele-1 yöneticisi Merdan Yanardağ’ da aynı gün casusluk örgütün suçlamasıyla aynı organizasyonda imiş gibi gözaltına alınarak tutuklandı .
Aynı gün akşam Tele-1’e mahkeme kararı olmadan (savcılık kararıyla) tamamen hukuk dışı olarak el konularak kayyum atandı ve Tele -1 akşam 18:00 da haberler verilirken susturuldu ve muhalif üç TV kanaldan biri daha iktidarın kontrolüne geçti. Şimdi magazin haberleri yapıyor.
Tek kutuplu dünya ve savaş ve gerginlik isteyen Anglo Siyonist ve Resetçi derin merkezler, daha önce gündeme getirerek kabul ettirmeye çalıştıkları kavram olan -gerçek ötesi- kavramı ile toplumun gerçekte olmayan sanal ve yalan algılarla dünyayı yönetme çabasına devam ediyor.
BİTMEYEN İFTİRA: CASUSLUK
Yalanlarla ve algılarla dünyayı yönetme çabasının Dünya’daki son örneği ABD de başkan adayı ve MAGA( Amerikan Yurtseverliği) temsilcisi Trump‘a yönelik toplumsal kışkırtmalar ve Rusya lehine casusluk iddiaları ile açılan soruşturmalar ve toplumda yaratılmaya çalışılan algılardır.
68, 78 ve 88 kuşağı olarak
Yıllarca özellikle altmışlı yetmişli ve Seksenli yıllarda 007 James Bond sinema filmlerinde ve TV dizilerinde casusluk konusunun çok popüler olduğunu ve toplumsal bilinçaltına işlendiğini biliyoruz. Bu nedenle casusluk çok kolay suçlama ve kabul edilebilir bir algılardan biri durumundadır.
Yani özetle Türkçede bizim -Çamur at izi kalsın- mantığıyla yapılan suçlama ve iddianamelerde toplum tarafından inandırıcı bulunabilecek en kolay konu casusluk iddialarıdır.
Bunun ilk örneği yurtsever Atatürkçü komutanlara FETÖ yargıçlarının Ergenekon ve Balyoz Davaları ile birlikte sonradan çıkartılan casusluk davası-dır.
Bu algı operasyonlarına rağmen, hem dünyada hem ülkemizde sosyal medyanın gücü sayesinde, bu tip iddialar da beklendiği gibi inandırıcı olmamaktadır.
Bu nedenle ABD’deki Trump’a karşı casusluk davası tutmamış ve Trump başkan seçilmiştir.
Türkiye’de de İngiliz İstihbaratı’nın da içinde olduğu son casusluk iddianamesine tek bir tanığın beyanın dışında -somut deliller- ortaya koyulmaz ise bu casusluk iddiaları da havada kalacaktır. Ancak Eİ hakkında casusluk iddialarının birdenbire ülke gündemine ülke gündemine sokulmasının amacı farklıdır.
CASUSLUK İDDİALARI NEDEN ANİDEN GÜNDEME GELDİ?
Özgür Özel son mitinglerinde yurttaşlarımızın ve devlet kurumlarının gizli kalması gereken yurttaşlarımıza ait özel bilgilerin bulunduğu veri tabanının çalındığını asıl bunun büyük bir casusluk olduğunu ve başta MİT başkanı olmak üzere ilgili bakanlıklar ve iktidarın başının sorumlu olduğunu çok net olarak ifade etti. Bu iddialara, bu satırların yazıldığı saatlerde iktidardan henüz bir yalanlama ve açıklama gelmedi.
Doğruysa bu durum genelkurmay başkanlığındaki -Kozmik Oda-ya bilgilerinin FETÖ yargıçları eliyle çalınmasından sonra, ülkemizdeki -ikinci büyük- casusluk skandaldır.
Artık sonuçta devletimizin ve yurttaşlarımızın tüm milli güvenlik ve mahrem bilgileri yabancı casusluk örgütlerinin eline geçmiştir.
Kanaatimce iktidar, bu defa bu son casusluğu öğrenir öğrenmez, aceleyle kamuoyundan gelecek tepkileri muhalefete kanalize etmek amacıyla, en büyük ikinci casusluk ve devlet skandalını da zaten iddianamesiz aylarca tutuklayarak algıyla linç etmeye çalıştığı tutuklu Eİ ve arkadaşlarının üzerine (sahip olduğu medya gücü ile) atarak, bu konuda ön almaya, dikkatleri muhalefete yönlendirmeye ve bu yansıtma ile bu vebali üzerinden savuşturmaya çalışmaktadır.
Çünkü, AKP kendi iktidarında, kozmik oda skandalından sonra, devletimize ve yurttaşlarımıza yaşattığı bu büyük ikinci skandalında altında kalmak istememektedir.
BİR TAŞLA İKİ KUŞ MU?
Öte yandan, bu casusluk torba iddianame içine yurtseverliği ve Cumhuriyet devrimlerini savunan kişiliği ile tanınan Merdan Yanardağ’ın katılarak tutuklanması ve TELE-1’e kayyum atanarak bir muhalefet kanalının daha susturulması da kanımca bir taşla iki kuş vurulmak istenmesidir.
Ancak, bu son casusluk iddiaların da, öncekiler gibi hukuken temelsiz olduğunu çeşitli medya kanallarında bir çok saygın hukukçu ifade etmektedir. Çünkü çok önemli iddiaların, halen tek bir kişinin kanıtsız ifadelerine dayandırması da hukuken ve toplumsal inandırıcılık açısından yeterli değildir. Buda toplumsal tepkiyi tersine kabarmaktadır.
Yazımı, Hitler’in ünlü propaganda bakanı Goebbels’in (1897-1945) sözleri ile tamamlıyorum. “Ne kadar çok ve büyük yalan söylerseniz o kadar inandırıcı olur.”
Ancak, çok beğendiğim başka bir atasözü de şöyle demektedir: gerçek ayakkabılarını giyinceye kadar, yalan karanlıkta dünyanın yarısını dolaşırmış, ancak gerçeğin şaşmaz aydınlatıcı güneşi doğduğunda, gerçeğin ışığı tüm dünyayı kapsar, yalan bir anda kaybolur ve etkisiz olurmuş.
Gerçeklerin aydınlatıcı ışığına bir an önce kavuşmak dileğiyle…

