Polonya-Belarus sınırında bir tünel daha bulundu. Bu, yıl içinde ortaya çıkarılan ikinci tünel. Podlaskie Sınır Muhafızları’nın ifadesiyle, gelişmiş elektronik sistemler sayesinde tünel hızla tespit edilmiş. Ancak asıl mesele, tünelin varlığı değil – bu tünelin neyin sembolü olduğu.
2021’den bu yana Avrupa Birliği’nin doğu sınırı, yalnızca coğrafi değil, aynı zamanda politik ve insani bir fay hattına dönüşmüş durumda. Polonya’nın doğusunda yaşanan her sınır ihlali girişimi, sadece birkaç metre toprak geçişinden ibaret değil; AB’nin göç politikaları, Belarus’un taktikleri ve Polonya hükümetinin güvenlik anlayışı arasında sıkışmış büyük bir hikâyenin küçük bir parçası.
Güvenlik mi, güvenlik algısı mı?
Polonya İçişleri Bakanı Marcin Kierwinski’nin paylaşımındaki ton dikkat çekici: “Bariyerdeki gelişmiş elektronik sistemler sayesinde Polonya-Belarus sınırı etkili bir şekilde korunuyor!”
Bu açıklama, tünelin varlığını bir zafiyet değil, tam tersine bir başarı göstergesi olarak sunuyor. Yani mesele artık sınırın ihlal edilip edilmediği değil, ihlalin tespit edilip edilmediği. Modern teknolojinin gözetimi, güvenliğin yerini almış görünüyor.
Ancak 2025 yılı içinde 26 binden fazla yasa dışı geçiş girişimi kaydedilmiş olması, teknolojik bariyerlerin caydırıcılığını sorgulatıyor. Demek ki sınırda sadece gözetim artıyor, neden-sonuç dengesi değil.
Hibrit savaş mı, insani kriz mi?
Polonya hükümeti, bu hareketliliği uzun süredir Belarus’un yürüttüğü “hibrit savaş” stratejisinin parçası olarak görüyor. Minsk’in göçmenleri birer “jeopolitik araç” olarak kullandığı iddiası elbette hafife alınacak bir konu değil. Ancak bu söylem, sınırda yaşanan insani boyutu gölgelemeye de yarıyor.
Göçmenlerin sığınma hakkına erişememesi, geri itilme vakaları ve insan hakları örgütlerinin uyarıları, “güvenlik” söyleminin arka planında görünmez hale geliyor.
Sınır çizgisi değil, aynası
Podlaskie’deki yeni tünel, sadece toprağın altından kazılmış bir geçit değil; Avrupa’nın doğu sınırındaki çelişkilerin de bir yansıması.
Bir yanda güvenlik, teknoloji, caydırıcılık…
Diğer yanda çaresizlik, umutsuzluk ve siyasal araçsallaştırma.
Belki de asıl tünel, sınırın altına değil, gerçeğin altına kazılıyor.

