Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Almanya’da Askerlik Krizi: Zorunluluk ile Gönüllülük Arasında Sıkışan Bir Ülke

Avrupa’nın göbeğinde, güvenlik endişeleriyle demokrasinin hassas dengesi arasında gidip gelen

Avrupa’nın göbeğinde, güvenlik endişeleriyle demokrasinin hassas dengesi arasında gidip gelen bir ülke var: Almanya.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle birlikte Berlin’in “barışçıl” dönemi sona erdi desek abartmış olmayız. Almanya yıllardır askeri kapasitesini küçülterek, silah yerine diplomasiyle yol almaya çalışıyordu. Ama artık savaşın gölgesi Avrupa semalarında dolaşırken, Almanya’nın da bir karar vermesi gerekiyor: Silahlanacak mı, yoksa idealist barış çizgisinde mi kalacak?

Hükümetin içine düştüğü son kriz, bu ikilemin tam bir yansıması.

Hristiyan Demokratlar (CDU) ile Sosyal Demokratlar (SPD) askerlik konusunda anlaşamadı. O kadar ki, salı günü yapılması planlanan basın toplantısı son anda iptal edildi. Gerekçe: “Kura sistemi” tartışması.

CDU diyor ki; gönüllü sayısı yetmezse, kura sistemiyle asker alınsın. SPD ise bunun demokratik ilkelere ve bireysel özgürlüklere aykırı olduğunu düşünüyor. Yani biri ‘zorunluluk’tan, diğeri ‘özgür irade’den yana.
İşin ironik tarafıysa, iki tarafın da aynı noktadan yola çıkması: güvenliği sağlamak. Fakat yöntem konusunda ayrışmaları, Almanya’nın siyasal kırılganlığını bir kez daha gözler önüne seriyor.

Savunma Bakanı Boris Pistorius’un tepkisi de oldukça dikkat çekici.

“Bu benim fikrim değildi, CDU’nun fikriydi,” diyerek tartışmadan adeta elini yıkadı. Oysa geçtiğimiz aylarda kendisi de gençlere gönüllü askerlik anketi gönderme planını duyurmuştu.
CDU ise bu gönüllülüğün yeterli olmayacağına inanıyor.
Kısacası, biri “katılmak isteyen gelsin” diyor, diğeri “katılmayanı biz çağırırız” diyor.

Ama sorunun özü sadece askerlik değil. Almanya artık şunu sorguluyor: Devlet bireyden ne kadar fedakârlık isteyebilir?
Rusya tehdidi büyürken, Avrupa’nın güvenliği için Almanya’nın yeniden askeri bir güç haline gelmesi gerektiği açık. Ancak Alman toplumu, İkinci Dünya Savaşı’nın mirasını hâlâ omuzlarında taşıyor. “Zorunlu askerlik” kelimesi bile birçok insanda tarihsel bir tedirginlik yaratıyor.

Belki de asıl mesele şu: Almanya, artık bir “barış ülkesi” olmanın sınırlarını mı zorlamalı, yoksa güvenliği için geçmiş travmalarla yüzleşmeyi mi göze almalı?

Bu tartışma sadece Almanya için değil, tüm Avrupa için bir turnusol kağıdı.
Zira kıtanın doğusunda savaş sürerken, batısında hâlâ barışın tanımı tartışılıyor.