26 Nisan 2024

SOHBET KÖŞESİ: ÇOCUKLUK YILLARIMIZI SÜSLEYEN ÇOCUK OYUNLARIMIZ…

0
Bundan 66 yıl önce 1956’lı yıllarda çocukluğumdan hatırladığım o kadar çok oyun ve anım var ki…
Çelik- çomak oyunu mu dersiniz, cıngırtlak oyunu mu dersiniz, kale dikmesi oyunu mu dersiniz, arası kesti (çom)oyunu mu dersiniz, beş taş oyunu mu dersiniz, birlim- ikilim-üçlüm oyunu mu dersiniz, çellik oyunu mu dersiniz, mendil kapmaca oyunu mu dersiniz, 3 taş oyunu mu dersiniz, 9 taş oyunu mu dersiniz, 12 taş oyunu mu dersiniz, karpuzun yarısından ve ekki’lerden yapılan arabacık oyunu mu dersiniz, körebe oyunu mu dersiniz, birdirbir oyunu mu dersiniz, saklambaç oyunu mu dersiniz, cimci oyunu mu dersiniz, peşkir oyunu mu dersiniz, ip atlama oyunu mu dersiniz,deniz kıyısında kumdan yapılan savaşçılık oyunu mu dersiniz…
Ne derseniz deyiniz 6 yaşıma yani İlkokula başlayıncaya kadar ve ilkokul yıllarımda 12 yaşıma gelinceye kadar yöremizde oynanan bütün oyunları yaşıma uygun şekilde yaşıtlarımla birlikte oynadım, oynadım, oynadım…
Yazın yaylaya gittiğimiz zaman en çok oynadığımız oyunlardan biri “Cıngırtlak” oyunu idi…
“Cıngırtlak” oyunu için dağdan sedir (katran) ağacı veya Ladin (iledin) ağacı bulurduk…
Bu ağaç genelde çobanlar tarafından keçiler için kesilen “toru” ile büyük ağaç arası yaklaşık 7-8 metre uzunluğunda dalları kurumuş bir ağaç olurdu…
Yine “sübelek “dediğimiz 1-1,5 metrelik başka bir ağaç daha bulurduk…
Ağırlık ayarlaması yaparak iki tarafın ağırlığı eşit olacak şekilde “cıngırtlak”ın orta yerine “sübelek”e girecek şekilde bir delik açardık…
“Sübelek”in uç tarafını da “cıngırtlak”a girecek şekilde sivriltirdik…
“Sübelek”i çimenlikli düz bir arazi üzerine sağlam ve yıkılmayacak şekilde dikerdik…
Cıngırtlak’ın ortasına açtığımız delik içerisine taze tereyağı ve meşe’den yapılmış kömür koyar, sübelek’in üstüne yerleştirirdik…
Cıngırtlağın kalın tarafına kiloca biraz ağır olan, ince tarafına kiloca hafif olanlar biner ve ayaklarımızı yere vurarak hızlı bir şekilde dönerdik…
Cıngırtlağın ince tarafına binen daha çok havalanırdı…
Cıngırtlaktan çıkan ses bize adeta ninni gibi gelirdi…
“Kale dikmesi” oyunu da çocukluğumuzda oynadığımız yöremize ait oyunlardan biriydi…
Kale dikmesi 2 kişi ya 4 kişi ya da daha fazla çift kişi arasında oynanırdı…
Bu oyun için her grup ince ve düzgün 3’er adet “say” bulur ve yarımşar metre aralıklarla bu “say”ları pek sağlam olmayacak şekilde yere dikerdik…
Her iki grubun diktiği “say”lar arasında elle atılan taşların ulaşabileceği mesafede uzaklık olurdu…
Kale dikmesi oynayanlar bu “say”ların arkasından taş atarak karşıdaki dikili taşları yıkmaya çalışırdı…
Kim karşıdaki “say”ları çabuk yıkarsa galip sayılırdı…
Bu oyun biteviye devam ederdi…
“Arası kesti (çom)” oyunu da bizler için çok eğlenceli bir oyun türüydü…
Bilinen bu oyun türü yaylada askerliğini yapmış evli barklı kişiler arasında bile oynanırdı…
“Çellik” oyunu da düz arazide oynadığımız bir oyun türüydü…
Çelik oyununda yan-yana konan iki taş olurdu…Taşların üzerine konacak şekilde uçları sivri “mit” tabir edilen 25-30 santimlik yuvarlak kalınca bir çöp ayarlanırdı…
Oyuncuların elinde 1’er metrelik oklava tipinde sopa bulunurdu…
Oyunun kuralları da şöyleydi;
“Mit”, yan yana konan taşların üzerine konacak…
Oyuncu “mit”i alttan hızlı bir şekilde en uzağa atmaya çalışacak…
Karşıdaki oyuncular “mit”i tutmaya çalışacak…
Tutabilirlerse “mit”i atan yanacak…
El öbürüne geçecek…
Tutamazlarsa “mit” atılan noktaya en yakın yere ulaştırılmaya çalışılacak…
Eğer “mit” sopadan daha az bir mesafede taşın yanına düşerse “mit”i atan yanmış sayılacak…
Gelen “mit”e, miti atan sopayla vurabilirse ilk atılan yerle “mit”in düştüğü yer sopayla ölçülecek…
Bu atış “mit”i atan yanıncaya kadar devam edecek…
El değiştire-değiştire oyunun sonuna gelinecek…
Kim çok sayı almışsa o galip sayılacak…
Bu da en güzel oyunlarımızdan biriydi…
Hiç unutamadığım çocukluğumu süsleyen oyunların bir kısmı da oturarak oynadığımız oyunlarımız, belli bir noktada durarak oynadığımız oyunlarımızdı…
5 taş oyunu, 3-9-12 taş oyunları, cimci, mendil-peşkir kapmaca oyunları, birlim-ikilim-üçlüm oyunu bu oyunlardan bazılarıydı…
“5 taş “ oyunu yuvarlak irice 5 taş ile oynanırdı…
Oyuncular karşılıklı otururlar ve kur’a ile ilk başlayacak olan belirlenirdi…
Oyuna ilk başlayan eliyle taşları havaya atar ve elinin tersinden birbirine uzak mesafeye gidecek şekilde taşları serpiştirirdi…
Yerde bulunan birbirine en yakın taşlardan birini alır, havaya atar,yerdeki diğer taşlara dokunmadan öbür taşın birini de almaya çalışırdı.2,3,4 hepsine aldığı zaman,2’inci “el”e geçerdi..
İkinci elde 2’şer,3’üncü elde 1-3 şeklinde, 4’üncü elde 1-4 şeklinde taşları almaya çalışırdı…Tabii 1 tanesini havaya atarak…
Sonra 5 taşı avucunun içine alır 1’ini havaya 4’ünü yere koyardı..Tekrar onu yerden almaya çalışırdı…
Baş parmakla yanındaki üst-üste koyduğu 2 parmağı yere koyar oyunun kurallarına göre yere attığı taşlardan birini alır diğerlerini 3’er seferde parmak aralarından arkaya göndermeye çalışırdı…
Sonra 5 taşı avucunun içiyle havaya atar, elinin arkasına toplamaya çalışır, toplananları kapar, sayar ve kim çok taş kapabilmişse birinci olurdu…
“3 taş” oyunu yere çizilen kare ve arasına çizilen 2 çizgiyle ortaya konan bir şekil üzerinde 3+3 şeklindeki taşlarla oynanırdı…
“9 taş” oyunu iç içe çizilmiş 3 aynı kare ve bu kareleri ortasından birleştiren çizgiyle oluşturulan şekil üzerinde
birbirine benzemeyen 9+9 taşla oynanan bir oyun türüydü…
“12 taş” oyunu 9 taş için hazırlanan şekli köşelerinden de birleştiren çizgiyle oluşturulan şekil üzerinde 12+12 taşla oynanan bir oyun türüydü…
3-5-9-12 taş oyunlarını kiminle oynasam ben kazanırdım…
“Cimci” oyununda ise nedense en çok benim avucumun arkası kızarırdı…
“Mendil-Peşkir kapma oyunu da çok zevkli bir oyun türümüzdü…
Benim çocukluk yıllarım genelde bu şekilde dolu-dolu geçen mutlu yıllarımdı.
Hoşça kalınız.

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir