*Bir tanıdığım var aklından hep şüphe ederim. Ederim ama adam yüksek tahsilli, bulunduğu yerlerde hep ön planda bulunuş biri.
Örneğin gel bir çayımı iç deseniz hemen, “Ne içerim, ne içiririm” der.
Hadi bana bir çay ısmarla deseniz size de, “Ne içerim, ne içiririm” der.
*Bir gün müşterek arkadaşımız arabasıyla şehir merkezine gidiyormuş. Bizim arkadaşımız da durakta vasıta bekliyormuş.
Aracını durdurmuş, “Buyurum sizi de işyerinize bırakayım” demiş.
Cevap, “Ne binerim ne bindiririm”
*Yaşadığımız toplumda bin bir türlü insan var. Hepsine saygı duymak gerek.
TEKER BİJONLARI
Bu arkadaşı hatırlayınca başka bir şey aklıma geldi.
“Sinir ve Ruh Hastalıkları hastanesinde yatan biri hastanenin penceresinden yola bakıyormuş. Bu sırada bir vatandaş, binanın yakınına arabasını çekmiş teker değiştiriyormuş…
Söktüğü tekerin bijonlarını kanalizasyona
Deli diye dikkate almadığımız hasta; “Her tekerden bir bijon sök oraya tak. Gideceğin yere kadar seni götürür.” demiş.
Adam hayretle, “Sen neden burada yatıyorsun?” demiş.
Deli de, “Ben deli olduğum için buradayım aptal olduğum için değil!”demiş.
Sinir ve Ruh Hastalıkları hastanesi konu olunca burada yatan ya da tedavi gören bir hastanın yazdığı şiiri dosyalarımın içinden buldum. Bir delinin yazdığı şiir geldi aklıma.
*Yazarı belli değil. Nereden kesip sakladığımı da bulamadım.
GİDİYORUM
“Benim olan ne varsa, doldurdum ceplerime.
Ağzımda birkaç kelime küfür
Aklımda yine gerçekleştiremediğim hayallerim
Gidiyorum.
Beceremediğim evlatlığımı
İş hayatımı.
Ümidi kestiğim yarınlarımı ceplerime doldurdum,
Gidiyorum.
Bitmek bilmeyen sağlık problemlerimi
Stresten kopardığım tırnaklarımın
Kenarında duran etleri
Çantama doldurdum gidiyorum.
Üstesinden gelemediğim akrabalık ilişkilerimi
Neresinden tutarsam tutayım
Elimde kalan kar-koca hikayesini
Anne-baba olmanın sorumluluk yüklerini,
Heybeme doldurdum. Gidiyorum.
Biri bitmeden diğerini tutuşturduğum izmaritlerimi,
Hatıra olsun diye sakladığım birkaç şiirimi
Cüzdanımda taşıdığım sevdiğim insanların
Resimlerini çöpe attım. Gidiyorum.
Parça parça olmuş ümitlerimi
Bertaraf edilen,
Düzelir diye kendime ettiğim telkinleri
Cüzdanıma koydum. Gidiyorum.
Aklımın sokaklarında dolaşan mutlu veletleri
Yüreğime yatmış mışıl mışıl uyuyan sevdiğimi
Yüzüme gülüp arkamdan söven birkaç kişiyi zihnimde öldürdüm
Gidiyorum.
Çağırınca gelmeyen Azrail’i
Herkese güneşi gösterirken bana
Kar yağdıran Mikail’i
Sûr’a üflemeyi unutan İsrafil’i
Allah’a şikayet ettim. Gidiyorum.
Hastane koridorlarında attığım voltaları
Bana da şiir yazsana diyen başımın etini yiyen
Gamze ablayı
Sen artık iyileşmezsin diyen tüm doktorları
Sırtıma yükledim. Gidiyorum.”
KAPI AÇIK!
*Aslında burada İstanbul depremini yazmalıydım. Bu deprem ülke gündemini değiştirecek gibi.
Allaha şükür ki can kaybı yokmuş.
*Neyse deliden söz açıldı iki deli fıkrasıyla nokta koyalım.
*“Akıl Hastanesinde hastalar toplanıp kaçma planları yapmışlar.
*Plan bir kütük bulunacak, önce 1. Kapı sonra 2. Kapı son olarak da
3. kapı kırılacakmış. Sonra da herkes başının çaresine bakacakmış.
Sabah toplanmışlar bir kütük bulmuşlar ve plan gereği önce1. kapıyı sonra 2. kapıyı kırmışlar. Bir de ne görsünler 3. kapı açıkmış.
Lider pozisyonundaki mahkûm, “Dönün arkadaşlar plan bozuldu.”
TANRIOĞLU
Hastaneye yeni atanan başhekim hastaları ziyaret ediyormuş.
Hastanın birine başhekim:
– Adın ne söyle bakalım?
-Velittin efendim
-Soyadın ne?
-Tanrıoğlu.
Konuşmayı dinleyen bir hasta:
-Yalan söylüyor doktor bey. Benim böyle bir oğlum yok.

