Nöbetçi Eczaneler
DİYOJEN…
* “Diyojen, MÖ 412 – MÖ 323 yılları arasında yaşamış Kinik felsefesinin öncüsü ünlü filozoftur. Sinop’ta doğmuş Korint’te ölmüştür. Sinoplu Diyojen ve Kinik Diyojen olarak da bilinmektedir.
Diyojen, medeniyeti reddetmiş ve medeniyet içerisinde medeniyetten uzak bir şekilde yaşamaya çalışmış bir antik çağ filozofudur.
Diyojen mutluluğun en basit biçimde yaşanarak bile elde edilebileceğini savunmuş ve yaşamını bir fıçıda geçirmiştir.
Kinik düşünceyi benimseyen filozofa göre doğaya en uygun yaşam hayvanların yaşamıdır.
Diyojen ile ilgili anlatılan en ünlü hikâye ise Büyük İskender ile arasında geçen diyalogdur.
Gündüz vakti elinde lamba ile Atina sokaklarında dolaşan Diyojen, “Ne arıyorsun?” diye sorduklarında, “Adam arıyorum!” cevabını vermiş.
Bir fıçı içinde yaşayan, tek mal varlığı su içtiği çanak olan Diyojen, bir gün çeşmeden avucuyla su içen bir çocuk görünce çanağından vazgeçerek onu da atmış.”
*Buraya kadarı bilgisi olmayanlar için alıntı yaptım.
*Amacım aşağıdaki bilgiyi yazmaktı.
“Diyojen bir gün yaşadığı fıçısından çıkmış Sinop’un dar sokaklarından yürürken, Sinop’un en zengin en iri, en kibirli, en küstah adamıyla dar bir sokakta karşılaşmış.
İkisinden biri sırtını duvara dayamaz ise geçebilmek imkânsızmış.
Sinop’un en zengin en iri, en kibirli, en küstah adamı; Diyojen’i bir tavırla “Ben serseriye yol vermem” demiş ve sırtını duvara dayamamış.
Diyojen gülmüş ve “Ben veririm…” demiş.
DOKTOR OLACAĞIM!
Lise son sınıfta bir ders boş geçiyormuş.
Dersi olmayan öğretmen o sınıfa gelmiş ve öğrencilerin gürültü etmesini engellemek için çocuklara sıra ile eğlenceli sorular soruyormuş.
Sınıfın en tembel öğrencisine sıra gelmiş.
Öğretmen;
“Liseyi bitirince ne olmak istiyorsun” demiş?
Öğrenci;
“Tıp fakültesini kazandığımı rüyamda gördüm. Doktor olacağım.” demiş.
Arka sıralardan bir ses duyulmuş. “Zaten ancak rüyanda doktor olursun.”
*Sınıf gülmekten kırılmış.
Hâlâ kırık kırık dolaşıyorlarmış!
*Demem o ki lafı yerinde ve zamanında kullanmak gerek.
*Zaman geçtikten sonra söylenen laflar içinde birkaç atasözümüz var.
Bir örnek ”Ordu geçtikten sonra boruyu sen çal”
*Aslında başlıktaki dil oyunları sözümün şiirde başka bir adı var.
Şiirsel olduğu için ben onu buraya almadım.
DİL OYUNLARI MI?
*Siyasilerimizin birbirleri hakkında söylediği kötü sözleri hep dil oyunu olarak düşünmüştüm.
Şimdi baktım ki olay tamamen yanlış.
*Kandırılmışım.
*Bakınız dil oyunları neymiş.
Tabiî ki Google emmimmden aldım.
*”Dil oyunu (gizli dil de denir), bir dili değiştirerek, kulağa yabancı gelecek ve anlaşılmayacak şekilde kullanma sistemidir.”
Örnek:
*Dil oyunları genellikle konuşmalarını diğerlerinin anlamasını istemeyenler tarafından kullanılır. Örnek olarak tüm dünyada kullanılan Kuş Dili verilebilir.”
* “Tüm dil oyunları genellikle basit, standart bir şekilde konuşmayı değiştirmek, böylece onu kodlamaktır. Dil, yetenekli ve deneyimli bir konuşmacı tarafından kolayca akılda kodlanıp, normal bir şekilde anlaşılabilir hale dönüştürülür.
* Fakat deneyimli veya yetenekli olmayanlar sadece abuk sabuk sözler söylerler.”
Ve bunları dil oyunu sanırlar.
BELLİ BİR YAZIMI YOK!
* “Dil oyunlarının en zor tarafı sözlü olmasıdır. Yazılı çevirmeler yapılabilir, fakat genellikle kusurlu olurlar ve böylece yazım çok değişebilir. Bazı insanlar kelimelerin okunduğu biçimde yazılmasında ısrar ederken, bazıları değişimin kâğıt üzerinde çok kolay fark edileceğini savunmaktadır. İki tarafın dediklerine rağmen, dil oyunlarının belli bir yazımı yoktur. Daha çok konuşmaya bağlıdır.”
SİYASİLERİMİZ
*Böylece birbirlerine ağır sözler söyleyen siyasilerimizi de anlamış oldum.
Kötü söz sahibinindir.
Ata sözümüz bile var.
*Benim tuhafıma giden ise bu kadar kötü sözden sonra canciğer kuzu sarması nasıl olunuyor acaba?
Acaba bunlar da dil oyunları mı?