Hani şu, atalarımızın hınzır dedikleri domuz var ya! Yaban domuzundan bahsediyorum.
Ülkemizdeki ormanlık bölgelerin içinde ve çevresinde tarımsal üretim yapanların, koruma altındaki bu hayvanla başı dertte. Karadenizli’nin de başı dertte, Akdenizli’nin de başı dertte, Egeli’nin de başı dertte.
Kısacası, doğulusundan batılısına, kuzeylisiden güneylisine kadar bütün üreticilerin başı dertte. Çünkü bu hayvanın zarar vermediği ürün yok gibi. Narından, zeytinine, bademinden, keçiboynuzuna, fasulyesinden patatesine kadar bütün ürünlere zarar veriyor bu canlı.
Sadece zarar vermekle kalsa iyi, girdiği bağı, bahçeyi de resmen talan ediyor. Kontrolsüz bir biçimde çoğalan ve sürüler halinde gezen bu hayvanlara bir çözüm bulmak ve üreticiyi bu beladan kurtarmak lazım. Bunun da yolu belli.
Bu hayvanların sayısını azaltmak ve makul bir seviyede tutmak.
Bunu yapacak olan devlettir. Devlet bu konuda üzerine düşeni yapmazsa, vatandaş kendi başının çaresine bakar ve kanun dışı yollara sapar. Nitekim öyle de oluyor. Devletin, ya bu hayvanların sayısını azaltacak tedbirleri alması ya da bu hayvanların verdiği zararı tümüyle karşılaması lazım.
Ayrıca, üzerine düşeni yapmayarak, vatandaşları kanun dışı yollara itmemesi lazım.
BU MEVSİMDE OLMAYAN UCUZLUK KIŞ MEVSİMİNDE HİÇ OLMAZ!
Ağustos ayı, Ülkemizde sebzenin ve meyvenin en bol olduğu aylardan biridir. Bolluk aylarından biridir yani. Buna rağmen, patates ve soğan dışındaki bütün sebze ve meyveler ateş pahası. Manavda da ateş pahası, markette de ateş pahası, pazarda da ateş pahası.
Öyle ki, elli Liranın altında sebze, meyve yok.
Bu da gösteriyor ki, sonbahar ve kış ayları emekliler, asgari ücretliler ve dar gelirliler için çok daha zor geçecek.
Isınma, eğitim ve ulaşım giderlerinin bindireceği yük de dikkate alındığında, bu kesimleri daha da sıkıntılı günlerin beklediği ortada.
O yüzdendir ki, geçim sıkıntısı çeken bu kesimlere, nefes almalarını sağlayacak bir ikramiye ödenmesi lazım. İktidar’ı harekete geçirmek için de Muhalefet’in bu konuda bastırması ve konuyu sürekli gündemde tutması lazım.
Ta ki, böyle bir ikramiye ödenene kadar.
DOĞRU OLANI YAPMAK
“Ahlak, söyleneni değil doğru olanı yapmaktır. İtaat ise, doğru olup olmadığına bakmaksızın söyleneni yapmaktır.”
Henry Louis Mencken (1880 – 1956)
ABDli gazeteci ve deneme yazarı
Ahlaklıların itaat edenlere galebe çaldığı, aydınlık bir ülkede yaşamamız umut ve dileğimle esen kalın!