Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

NOKTADAN DAHA KÜÇÜK ADAM!

Hayat küçük bir nokta

Hayat küçük bir nokta gibidir.

Şahsi menfaatler, vicdan, şeref, haysiyet, onur…

Noktadan daha küçük adamlar, noktanın içindeki hayat gibidir.

Aslına bakarsan çok küçüktür yaşamak, hayat küçük bir nokta gibidir.

Aslına bakarsan çok küçüktür yaşamak, hayat bir küçük nokta gibidir.

Noktanın küçülmüş haline ‘hayat’ diyor da olabiliriz?

Aslına bakarsan, tamam pekala çok aslına baktık birazda suretlere meyledelim ve onunla hemhal olup diyelim ki çok küçüktür yaşamak, bazı zamanlarda önemsiz gibi görürüz.

Boş ver dediğimiz, bunu yapsam ne olacak dediğimiz, kimsenin ruhu duymaz dediğimiz şeyler, açığa çıktığı zaman çok büyük felaketlere yol açar.

Küçük şeyler, oldu mu sana büyük felaketler.

Bu hayatın, başımıza gelenlerin tek kalem tekmili birden sorunlusu biziz değil mi?

O zaman üzülmek ne kelimedir, hayatın küçüklüğünün karşısında, hem bence hayat küçük ama dünya daha da büyücektir, hem içindekinden hem dışındakinden, hem senden…

Ama benden büyük değil ne dünya ne de hayat çünkü ben yaptıklarım ve yaşadıklarımla her daim hayatın bir adım önünde yer alırım, o koşuyu hep ben kazanırım , sanırım öyle, belki de ya da boş ver en iyisi mi beni dinleme…

‘‘Gerçeklerin er ya da geç gün yüzüne çıkmak gibi bir alışkanlıkları vardır.’’

Nedense yaşam dediğimiz bu anlamsız koşu, sona doğru yaklaşınca paylaşır bütün bilgeliklerini.

Biz mihayatı bilge yaparız, bildiklerini öğretiriz, yoksa hayat mı bize öğretir bildiklerimizi, işte orası kaotik bir muammadır bana göre.

Önce bir çocuğa yürümesini öğretiyorlar. Sanki dünya üzerindeki bütün canlılar yürümek zorunda gibi.

Belki ben tüm hayat boyunca sürünmek, yerlerde debelenmek istiyorum, sordunuz mu?

Belki de yürümeden yaşamak ve en nihayetinde katlini isteyecek maktul?

Yürüme yetisinin nasıl ve neden olacağına niçin başkaları karar vermiştir merak ederim hep.

İki bacağı kalçasından itibaren yok olan, dört ayaklı, yük taşıyan, belli şekle ve özelliklere sahip hayvana at denir.

Bu doğru mu?

Ebetteki canım o nasıl soru?

O zaman şöyle devam edelim.

Oysa o atın iki ayağını keserseniz at olma vasfını yitirir ama biz ona hala at demeye devam ederiz. Bu konuda hem fikiriz değil mi?

Demem o ki insan yürüyemezse insan olamıyor.

İllaki yürüyecek, insan koşacak ayaklarını kullanacak.

Boşuna dememişler, ‘‘Kendi ayakları üstünde durma.”Şu fani hayatta at kadar sıfatımız, eyerimiz ve yemliğimiz olmadı ya ona yanarım.

Ben at dedim sen ne anlaman gerektiğini biliyorsun zaten okuyucu. Semeri de eyeri de yemliği de.

Yok eğer ben bilmiyorum diyorsan da sana derim ki bir insan ne için yaşar?

At olsaydım mesela ben, gün boyu kitap okur, sahibimin anasına avradına söver, bütün dişi atlara kur yapardım.

At olarak doğar ama ucuz bir köpek olarak ölürdüm mesela!

“Noktadan Daha Küçük Adam” dedim.

Neden mi dedim?

Çünkü yaşamın anlamı, insanın varoluşu ve toplumdaki roller üzerine derin bir sorgulama içerir.

Hayatı bir nokta gibi tanımlayarak, bu noktanın içindeki insan yaşamının küçüklüğünü vurgulanır.

Ancak, bu küçüklüğün içinde yatan derin anlamlar ve sonuçlar hakkında düşündürücü bir açıklama sunmak gerekir.

Yaşamın görünüşte önemsiz detaylarının aslında büyük sonuçlar doğurabileceğini görmek ve bunun farkında olmak gerekiyor.

Hayatın basit olaylarının bile, sonucunda büyük felaketlere yol açabileceği düşüncesiyle, insanın kendi eylemlerinin sorumluluğunu sorgulaması gerekir.

Bu yaklaşım, bireyin hayatının önemi ve yaptığı seçimlerin sonuçlarıyla yüzleşme gerekliliğini ön plana çıkarır.

 

Ayrıca, yürümenin ve fiziksel hareketliliğin insanlığa yüklediği anlam üzerine eleştiriler yaptım. Çünkü bana göre, toplumsal normlar ve beklentiler, bireylerin yaşam biçimlerini biçimlendiriyor. Ancak birey olarak kendini ifade etme, normlara karşı çıkma ve kendi yolunu seçme isteği güçlü bir şekilde dile getiriliyor. Özellikle, “Belki ben tüm hayat boyunca sürünmek, yerlerde debelenmek istiyorum,” ifadesi, bireyin kendi varoluş biçimini seçmesinin önemine dikkat çekiyor.

 

Son olarak, yaşamın getirdiği yüklerden, beklentilerden ve rollerden bahsederken, insanların sadece belirli bir normu aşarak değil, aynı zamanda kendi kimliklerini bulmalarıyla da ilgili bir sorgulama yapılıyor. At metaforu üzerinden yapılan açıklamalar, insanın ne olduğu ve nasıl var olması gerektiği konusundaki toplumsal algının sorgulandığı bir alan da oluşturuyor.

Bu fıkra:

Okuyucuyu derin düşüncelere sevk ederek, hayatın anlamı, bireyin önemi ve toplumsal normlara karşı duruş hakkında düşündürmeyi amaçlıyor.

Gelecekte görüşmek üzere ?