Krizler, iyi değerlendirildiği takdirde birikmiş ve ertelenmiş sorunların çözümü için aslında bir fırsattır. Türkiye ekonomisi, İktidar’ın plansız ve hesapsız politikaları yüzünden bu noktaya geldi. Daha doğrusu, belli bir ekonomik politikası (ekonomik modeli) olmaması yüzünden bu noktaya geldi. Gelinen bu nokta öyle sıkıntılı bir nokta ki, tedbir adı altındaki onca zorlamaya rağmen enflasyonun ve hayat pahalılığının önüne geçilemiyor. Çünkü ekonomiyi iğneden ipliğe kayıt altına alma ve bu yolla kara delikleri kapama düşüncesiyle hareket edilmiyor. Emeklilerin, asgari ücretlilerin ve gündelikle geçinen dar gelirlilerin ümüğünü sıkarak ve bu yolla tüketimi kısarak sorunların üstesinden gelineceği sanılıyor. Oysa ki, enflasyon ve hayat pahalılığıyla baş etmenin yolu üretimi artırmaktan geçer. Üretim denilen şey de yatırımı gerektiren ve zaman isteyen bir şeydir. Her şeyden önce de sermaye gerektiren bir şeydir. Yabancı, Bizim demokrasimize ve hukuk düzenimize (maalesef!) güvenmiyor. Güvenmediği için de Ülkemize yatırım yapmaktan kaçınıyor. Geriye kalıyor tek çözüm yolu! Ekonomiyi (beyan esası üzerinden) iğneden ipliğe kayıt altına almak ve en küçük kayıp kaçağa izin ve fırsat vermemek. Daha açık bir ifadeyle, kayıt dışılığı kayıt altına alıp vergilendirmek. Yanlış beyanda bulunanları ve vergi kaçıranları da en ağır şekilde cezalandırmak.
Bu Ülke’de, Toplumun ezici çoğunluğu karnını doyurma mücadelesi verirken, milli gelirden aslan payını alan yüzde yirmilik bir kesim bolluk içinde yaşıyor. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi almak yerine, dolaylı vergiler yoluyla geçim sıkıntısı çekenler daha da bunaltılıyor ve deyim yerindeyse analarından emdikleri süt fitil fitil burunlarından getiriliyor. İktidar, bolluk içinde yaşayan yüzde yirmilik kesimle karınlarını doyurabilmek için ucuz ekmek kuyruğunda ömürlerini tüketenleri ve pazarcının elinde kalan defolu ürünleri alabilmek için pazarların dağılma vaktini bekleyenleri (nedense?!) aynı kefeye koyuyor. Hatta, karınlarını doyurma mücadelesi verenlere karşı daha insafsız davranıyor. Bu durum, kesinlikle hakkaniyete uygun değildir ve reddedilmesi gereken bir şeydir. Muhalefet partilerine düşen de bu konuyu sürekli gündemde tutarak ezilen kesimlerin hak ve çıkarlarına sahip çıkmaktır. Hak ve çıkarlarına sahip çıkarak, geçim sıkıntısı çeken bu kesimi enflasyonun ve hayat pahalılığının yükü altında ezdirmemektir.
Hakkın sahibine teslim edildiği ve nimetin (milli gelirin) hakça bölüşüldüğü üreten bir ekonomide refah ve huzur içinde yaşamamız umut ve dileğimle esen kalın!
BUDDHA (BUDA)’NIN YOL GÖSTERİCİ 23 ÖĞRETİSİ
1)-Sizi kendinizden başka kimse kurtaramaz. Kendi ışığınız kendiniz olun!
2)-Nefret nefretle yok edilemez. Nefret sevgiyle yok edilir. Bu ebedi bir kanundur.
3)-Sağlık en büyük hediyedir. Doyumluluk en büyük zenginlik, güven en büyük akrabalık, nirvana ise en büyük mutluluktur.
4)-Öfkeye tutunmak ateşe tutunmak gibidir! Yanan aslında sizsinizdir.
5)-Öfkeyi sevgiyle, kötülüğü iyilikle, açgözlülüğü cömertlikle, yalanı gerçekle yenin!
6)-Bizzat hissettiğiniz, denediğiniz ve doğru kabul ettiğiniz, kendinizin ve çevrenizin hayrına olan şeylere inanın (söyleyen kim olursa olsun, her duyduğunuza körü körüne inanmayıp, mutlaka sorgulayın) ve buna göre tutum alın!
7)-Bir derdin varsa derman bulmaya çalış! Bulamıyorsan da dert etme!
8)-Damı basit yapılmış bir eve yağmur nasıl dolarsa, derin düşünmeyen bir beyne de tutku öyle dolar.
9)-Geçmişte kim olduğunu bilmek istiyorsan, şu an kim olduğuna bak! Kim olacağını bilmek istiyorsan da ne yapacağına bak!
10)-Bu dünyayı bir hava kabarıcığı ya da bir damlacık gibi düşün! Dünyayı böyle gören bir insana ölüm uğramaz.
11)-Hınca hınçla cevap vererek hınç ortadan kalkmaz.
12)-Bir okçu nasıl ki oklarının düzgün olmasına özen gösterirse, usta da düşüncelerine özen göstermelidir ve dağınık düşüncelerini toplayıp hedefine yöneltmeyi bilmelidir.
13)-Önce gideceğin yolu öğren, sonra başkalarına öğretmeye kalk!
14)-Varoluşun sırrı korkusuz olmaktır. Ne gelecekten korkun ne de başkalarına güvenerek yaşayın! Her türlü yardımı reddettiğiniz an özgürsünüzdür.
15)-Varlığın öteki kıyısına vardığında, önce, sonra ve ortada olandan vazgeç!
16)-Yaşayan tüm insanlar mutlu olsun! Zayıf olan da, semiz olan da, güçlü olan da, güçsüz olan da, kısa olan da, uzun olan da, genç olan da, yaşlı olan da, varlı olan da, varsız olan da mutlu olsun. Kimse kimseyi aldatmasın, kimse kimseyi küçümsemesin. Kimse kimseye öfke ile zarar vermek istemesin.
17)-Hiç kimse nasıl olsa bana zararı dokunmaz diyerek kötülük düşünmesin!
18)-Başkalarının kusurlarını görmek kolaydır. Asıl olan kendi kusurlarımızı görebilmektir. Komşularımızın kusurlarını ayıklayıp buluruz, kendi kusurlarımızı ise kumarda zar saklar gibi saklarız.
19)-Yeri ve zamanı geldiğinde bırakmasını bilin! Çünkü mutluluğun anahtarı burada gizlidir.
20)-Buddha denizinin kıyıları yoktur!
21)-İnsanların hayatı acılardan ibarettir. Bu acıların nedeni de bencillik ve açgözlülüktür.
22)-Bir insanın kendini (nefsini) yenerek kazandığı zafer, bir başka insanın bin kişiyi yenerek kazandığı zaferden bin kere kıymetlidir.
23)-Bu dünya tamamen zihnimizin eseridir.
Nirvana : Her türlü arzu ve tutkudan arınıp, en yüksek ruh haline erişme durumudur. Ruh olgunluğu ya da ruh dinginliği.