Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

ERDOĞAN SERİN: BU ÜLKE’DE GIDA ENFLASYONUNUN BU KADAR YÜKSEK OLMASI AKLA ZİYANDIR

Türkiye gibi tarım, hayvancılık
Türkiye gibi tarım, hayvancılık ve balıkcılık potansiyeli bakımından oldukça zengin bir Ülkede gıda enflasyonunun bu kadar yüksek olması akla ziyandır. Sadece akla ziyan değil, aynı zamanda bu verimli Topraklar’a da zuldür.
Çünkü Ülkemiz tarım, hayvancılık ve balıkçılık potansiyeli olarak nüfusumuzun iki, üç katını besleyebilecek durumdadır.
 Gelin görün ki, SALDIM ÇAYIRA MEVLÂM KAYIRA anlayışı üzerinden yürütülen plansız tarım, hayvancılık ve balıkçılık politikası yüzünden gıda enflasyonu had safhadadır.
Çarşıya, pazara çıktığınızda, kilosu elli, altmış liranın altında sebze ve meyve;
yetmiş, seksen liranın altında kuru bakliyat bulamazsınız. Taze (ham) peynirin kilosu iki yüz, zeytinyağının kilosu yüz elli, süzme balın ve tereyağının kilosu da üç yüz lira.
Etin kilosu da üç yüz, dört yüz elli lira arasında değişiyor.
En ucuz balığın kilosu ise yüz elli, iki yüz lira civarında.
On iki bin liranın altında bir gelire mecbur ve mahkum edilen milyonlarca asgari ücretlinin ve emeklinin bu şartlar altında geçinebilmeleri mümkün mü?
Elbette mümkün değil.
Bu insanlar gelirlerinin üçte ikisini beslenmeye ayırsalar geçinemezler.
Bu Ülke’yi yönetenler, iyi beslenememenin yaratacağı sağlık sorunlarını bilmiyorlar mı?
Bal gibi biliyorlar.
Fakat buna rağmen, milyonlarca insanı ve onların çoluk çocuğunu açlık sınırı altında yaşamaya mecbur ve mahkum edebiliyorlar.
Asgari ücretlilerin ve emeklilerin, kendilerini açlık sınırının altında yaşamaya mecbur ve mahkum edenlere sandıkta gerekli dersi vermeleri lazım.
Vermiyorlarsa ya da vermiyorlarsa, kendilerine reva görülen bu muameleyi hak ediyorlar demektir.
Hem de fazlasıyla hak ediyorlar demektir.
AŞKSIZLARA VERME ÖĞÜT
Aşksızlara verme öğüt
Öğüdünden alır değil
Aşksız adem hayvan olur
Hayvan öğüt bilir değil
Eksik olman ehillerden
 Kaçagörün cahillerden
Tanrı bizar bahillerden
Bahil didar görür değil
Kara taşa su doldursan
Elli sene ıslak tutsan
O taş gene aynı taştır
Hünerli taş olur değil
Taştan çıkar türlü sular
Ayağında biter neler
Cahil gönlü taştan beter
 Cahil görmez, görür değil
Boz yapalak, devlengece
Emek verme gündüz, gece
Onun işi köstebektir
Salıp ördek alır değil
Şah balaban, şahin, doğan
Zihi övmüş onu öven
Doğan zayıf olur ise
Doğanlıktan kalır değil
Ol iki cihan güneşi
 Zahir dünyasın değişti
Cahil onu öldü sanır
O hep sağdır ölür değil
Yunus olma cahillerden
Irak kalma ehillerden
Cahil mümin olsa bile
Cahillikten kalır değil
  Yunus Emre
Bizar: Bıkmış, usanmış, bezmiş
Bahil Allah’a uzak duran, eli sıkı, cimri, nekes
Didar: Tasavvufta Tanrı’nın yüzü ya da çehresi
Boz yapalak: Puhu kuşu
Devlengeç Alıcı kuş
Zihi: Pek hoş, pek güzel
Ol: 0
Zahir: Görünür olan, açık, belli, ayan