Koca Yunus (Yunus Emre) bir şiirinde havf u recâ diye Arapça bir tabir kullanır. Bunun Türkçe’deki karşılığı korku ve ümittir.
Fakat Yunus’un kastettiği şey korkuda saklı olan ümittir. Daha açık bir ifadeyle, ümitsizliğin içindeki ümittir.
Bizim insan malzememiz belli. Cahil, yarı cahil ve kamil.
Cahilimiz az. Kamilimiz ondan da az.
Gelin görün ki, yarı cahilimiz çok.
Zaten asıl sıkıntımız da burada başlıyor.
Cahilin kafası boş olduğu için, öğrettiğiniz her şeyi öğrenir. Yarı cahile bir şey öğretebilmeniz için, önce kafasındaki aslı astarı olmayan şeyleri boşaltmanız lazım.
Daha doğrusu, doğru bildiği yanlışlardan kurtarmanız lazım.
Bu durum şuna benzer!
Bir çocuğa küçük yaşta kolayca iyi alışkanlıklar kazandırabilirsiniz, fakat bir erişkini kötü alışkanlıklarından vazgeçirip de kolayca iyi alışkanlıklar kazandıramazsınız.
Gerçeği söylemek gerekirse, bu çok mihnetli bir iştir.
Lakin imkansız da değildir. Yeter ki, unudumuzu, aşkımızı ve heyecanımızı yitirmeyelim. Hünkâr Hace Bektaş Veli’nin dediği gibi, çalışan başarır. Aşk ile çalışan haydi haydi başarır.
Yılgınlık, bezginlik, üzgünlük, küskünlük yok.
Cehaleti yenmek için aşk ile çalışmaya devam…
ŞAM VALİSİ
ESAT PAŞA
Rivayet o ki, Şam Valisi Esat Paşa sıfırı tüketir ve hazine tamtakır kalır. Danışmanları çare olarak, Şam’daki dokumacılara ilave vergi konulmasını tavsiye ederler. Danışmanları dinleyen Paşa sorar!
-Böyle bir vergiyi koysak ne kadar gelir elde ederiz acaba?!
Danışmanlar hep bir ağızdan cevap verirler!
-Elli kese mecidiye toplarız Paşam!
Paşa bunun üzerine şöyle der!
-Bu insanlar zaten güçlükle ayakta duruyorlar! Hal böyle iken, konulacak vergiyi nasıl ödeyecekler?
Danışmanlar cevap verirler!
-Ellerindeki altınları ve mücevherleri satmak suretiyle Paşam!
Paşa biraz düşündükten sonra tekrar sorar!
-Peki! Ben bu meblağı başka türlü toplasam nasıl olur?
Danışmanlar şaşkın bir vaziyette sessizliğe bürünürler.
Paşa ertesi gün Müftü’ye haber salıp, “Önemli bir mesele var! Bu gece filanca yerde gizlice buluşalım!” der. Müftü, gece yarısı Paşa’nın yanına gelir. Paşa Müftü’ye şöyle der!
-Bize ulaşan bilgilere göre şeriata aykırı işler yapıyormuşsunuz! Durumu İstanbul’a bildirmeden önce Size haber vereyim istedim! Telaşlanan Müftü Paşa’ya yalvarmaya başlar ve İstanbul’a bildirmemesi için bin mecidiye vermeyi teklif eder. Paşa’nın kabul etmemesi üzerine Müftü teklifi iki katına çıkarır. Derken, altı bin mecidiyede anlaşırlar.
Paşa ertesi günü Kadı Efendi’yi davet eder ve kendisine şöyle der!
-Makamınızı kötüye kullandığınıza ve rüşvet aldığınıza dair elimize bazı bilgiler ulaştı. Durumu İstanbul’a bildirmeden önce Size haber vereyim istedim!
Telaşlanan Kadı, Paşa’ya yalvarmaya başlar. Pazarlıklar sonucu altı bin mecidiye karşılığında Onunla da anlaşırlar.
Ertesi günü benzer bir anlaşmayı Defterdar’la da yaparlar. Bu yolla üst düzey bütün devlet memurlarıyla anlaşmaya varılır. Anlaşma sonucunda da iki yüz kese mecidiye toplanır.
İki yüz kese mecidiyeyi toplayan Paşa danışmanlarını toplar ve onlara şöyle der!
–Gördünüz işte! Dokumacılara hiçbir vergi koymadan elli kese yerine iki yüz kese mecidiye topladım.
Danışmanlar bunun üzerine sorarlar!
-Peki! Bunu nasıl becerdiniz Paşam?
Paşa cevap verir!
-KUZULARIN DERİSİNİ YÜZMEKTENSE, KOÇLARIN YÜNÜNÜ KIRKMAK DAHA İYİDİR.
– Kuzuların derisinin yüzülmediği bir anlayışa ermemiz umut ve dileğimle şen ve esen kalın!