Altılı Masa, her seferinde farklı bir mekanda olmak üzere, iki yıl boyunca sayısız toplantı yaptı.
Son altı ay içindeki her toplantının sonunda, cumhurbaşkanı adayınızı belirlediniz mi diye ısrarla sorulmasına rağmen, bu mesele hiç gündemimize gelmedi denilerek sorular sürekli geçiştirildi.
Fakat bu süre zarfında gerek CHP içinden ve gerekse bir kısım basın, medya üzerinden, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına dönük bilinçli ve sistemli bir kampanya yürütüldü.
Altılı Masa bileşenlerinden bu duruma hiç itiraz eden de olmadı.
Tam aksine, adayın sayın Kılıçdaroğlu olması gerektiğine dair açıklamada bulunan 6LI MASA liderleri bile oldu.
Bütün bunlar olup biterken, sayın Meral Akşener’den de hiç ses çıkmadı.
Partisinden ses çıkaranları da adetâ aforoz edip cezalandırdı. Akşener’in bu hareketini fırsat bilen öteki 6LI MASA liderleri, Kılıçdaroğlu’ndan çok büyük tavizler kopararak ve işi oldu bittiye getirerek adaylığını ilan ettiler.
Bu duruma karşı çıkan Meral Akşener öfkeyle ve seçilecek aday istiyoruz çıkışıyla masayı terk edip gitti.
Partisinde istifa furyası başlayınca da, alelacele masaya dönmek zorunda kaldı.
Mansur Yavaş’la Ekrem İmamoğlu formülü de bu dönüşün gerekçesi yapıldı.
Kuşkusuz ki, sayın Akşener’in Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına itiraz etme ve hatta karşı çıkma hakkı vardı.
Çünkü yapılan bütün kamuoyu araştırmalarında, üç potansiyel adaydan en az oy Kemal Kılıçdaroğlu’na çıkıyordu.
Tarafsız şirketlerce yapılan tüm kamuoyu araştırmalarında, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu açık ara önde görünüyordu. Sayın Akşener bu durumu bildiği için, gayet haklı olarak Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıktı.
Ne var ki, itirazını yumurta kapıya dayandıktan sonra yaptığı için, hem kendi Partisine zarar verdi, hem de Kılıçdaroğlu’na zarar verdi. Çünkü kamuoyunda Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçilemeyeceğine dair bir algı yarattı.
Ayrıca, güvensiz bir lider imajı yaratarak, Partisinin de dört, beş puan oy kaybetmesine yol açtı.
Deyim yerindeyse, harmanı biriktirip ateşe verdi.
Bütün bu olup bitenden sonra yapılması gerekeni söylüyorum!
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu “Ben Kemal! Geliyorum!” diyerek gayet iddialı bir söylemle seçmenin karşısına çıktı.
Gelin görün ki, toplumdan gerekli siyasal desteği alamadı. Buna rağmen istifa etmemekte direniyor.
Oysa ki, girdiği bütün seçimleri kaybetmiş bir lider olarak, yakışanı yapmalı ve derhal istifa etmelidir.
O istifa etmediği takdirde, CHP’nin oyunun yüzde yirmilerin altına ineceğinden kimsenin şüphesi olmasın. Çünkü seçmende büyük bir hayal kırıklığı ve umutsuzluk oluştu.
Kemal Kılıçdaroğlu ağzıyla kuş tutsa, bu durumu tersine çeviremez heralde?! Çevirmesi için bir mucize olması lazım.
Sayın Akşener’e gelince, tekrardan harmanı biriktirmek için daha çok çalışacak ve eskimiş, bayatlamış yüzlere itibar etmeyi de bırakacak. Dahası, hem eğilim yoklaması yaptırıp, hem de parti tabanının iradesini hiçe saymayacak.
Milleti yok sayarak siyaset yapılamayacağını bilecek.
Seçim sonuçlarının Vatanımız ve Milletimiz için hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyor, bu güzel Ülke’nin kaderinde söz ve yetki sahibi olmak isteyenlerin, seçmenin karşısına toplumsal karşılığı yüksek adaylarla çıkmalarını diliyorum!
Son altı ay içindeki her toplantının sonunda, cumhurbaşkanı adayınızı belirlediniz mi diye ısrarla sorulmasına rağmen, bu mesele hiç gündemimize gelmedi denilerek sorular sürekli geçiştirildi.
Fakat bu süre zarfında gerek CHP içinden ve gerekse bir kısım basın, medya üzerinden, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına dönük bilinçli ve sistemli bir kampanya yürütüldü.
Altılı Masa bileşenlerinden bu duruma hiç itiraz eden de olmadı.
Tam aksine, adayın sayın Kılıçdaroğlu olması gerektiğine dair açıklamada bulunan 6LI MASA liderleri bile oldu.
Bütün bunlar olup biterken, sayın Meral Akşener’den de hiç ses çıkmadı.
Partisinden ses çıkaranları da adetâ aforoz edip cezalandırdı. Akşener’in bu hareketini fırsat bilen öteki 6LI MASA liderleri, Kılıçdaroğlu’ndan çok büyük tavizler kopararak ve işi oldu bittiye getirerek adaylığını ilan ettiler.
Bu duruma karşı çıkan Meral Akşener öfkeyle ve seçilecek aday istiyoruz çıkışıyla masayı terk edip gitti.
Partisinde istifa furyası başlayınca da, alelacele masaya dönmek zorunda kaldı.
Mansur Yavaş’la Ekrem İmamoğlu formülü de bu dönüşün gerekçesi yapıldı.
Kuşkusuz ki, sayın Akşener’in Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına itiraz etme ve hatta karşı çıkma hakkı vardı.
Çünkü yapılan bütün kamuoyu araştırmalarında, üç potansiyel adaydan en az oy Kemal Kılıçdaroğlu’na çıkıyordu.
Tarafsız şirketlerce yapılan tüm kamuoyu araştırmalarında, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu açık ara önde görünüyordu. Sayın Akşener bu durumu bildiği için, gayet haklı olarak Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıktı.
Ne var ki, itirazını yumurta kapıya dayandıktan sonra yaptığı için, hem kendi Partisine zarar verdi, hem de Kılıçdaroğlu’na zarar verdi. Çünkü kamuoyunda Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçilemeyeceğine dair bir algı yarattı.
Ayrıca, güvensiz bir lider imajı yaratarak, Partisinin de dört, beş puan oy kaybetmesine yol açtı.
Deyim yerindeyse, harmanı biriktirip ateşe verdi.
Bütün bu olup bitenden sonra yapılması gerekeni söylüyorum!
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu “Ben Kemal! Geliyorum!” diyerek gayet iddialı bir söylemle seçmenin karşısına çıktı.
Gelin görün ki, toplumdan gerekli siyasal desteği alamadı. Buna rağmen istifa etmemekte direniyor.
Oysa ki, girdiği bütün seçimleri kaybetmiş bir lider olarak, yakışanı yapmalı ve derhal istifa etmelidir.
O istifa etmediği takdirde, CHP’nin oyunun yüzde yirmilerin altına ineceğinden kimsenin şüphesi olmasın. Çünkü seçmende büyük bir hayal kırıklığı ve umutsuzluk oluştu.
Kemal Kılıçdaroğlu ağzıyla kuş tutsa, bu durumu tersine çeviremez heralde?! Çevirmesi için bir mucize olması lazım.
Sayın Akşener’e gelince, tekrardan harmanı biriktirmek için daha çok çalışacak ve eskimiş, bayatlamış yüzlere itibar etmeyi de bırakacak. Dahası, hem eğilim yoklaması yaptırıp, hem de parti tabanının iradesini hiçe saymayacak.
Milleti yok sayarak siyaset yapılamayacağını bilecek.
Seçim sonuçlarının Vatanımız ve Milletimiz için hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyor, bu güzel Ülke’nin kaderinde söz ve yetki sahibi olmak isteyenlerin, seçmenin karşısına toplumsal karşılığı yüksek adaylarla çıkmalarını diliyorum!