Normalde seçim öncesinde çarşıda, pazarda işler yoğun olur. Çarşı, pazar canlı (hareketli) olur yani. Fakat bu seçim öncesinde işler çok durgun.
Üstelik de Ramazan Ayı olmasına rağmen durgun. Çünkü kira, apartman aidatı, elektrik, su, kömür, doğalgaz, telefon, internet, sigorta, bağkur pirimi, vergi, okul masrafı, ulaşım masrafı vb. gibi zorunlu giderler vatandaşı rehin almış durumda. Daha da kötüsü, Türk Parası pula dönmüş durumda. Deyim yerindeyse paramızın hükmü kalmamış. Bir kilo kuru soğanın on sekiz, yirmi Lira, bir kilo salçanın yetmiş, yetmiş beş Lira, bir litre ayçiçek yağının elli, altmış Lira, bir kilo pirincin, kuru fasulyenin kırk, elli Lira olduğu bir Ülke’de tencere kaynatmak kolay mı? Bir adet yumurta olmuş üç buçuk, dört Lira. Bir litre süt olmuş yirmi, yirmi beş Lira. Bir kilo beyaz peynir olmuş iki yüz Lira. Bir kilo tereyağı olmuş iki yüz elli Lira. Bir kilo (süzme) bal olmuş iki yüz Lira. Bir kilo siyah zeytin olmuş altmış, yetmiş Lira.
Etin, sucuğun, balığın yanına zaten varıldığı yok.
Böyle giderse, tavuğun da yanına varmak mümkün olmayacak heralde?! Doğrusu, bu işin sonu nereye varacak merak ediyorum?!
Elli Lira ve altındaki kağıt paralar dışında piyasada eski para yok. Yüzlük ve özellikle de iki yüzlük banknotlar jilet gibi! Jilet gibi amma, doğru düzgün alım gücü yok. Bu durumun, toplumun sağlığı açısından ağır sonuçlar doğuracağını anlatmama gerek var mı bilmiyorum?!
İyi beslenemeyen bir toplumun sağlık sorunlarıyla boğuşmak zorunda kalacağını ve bunun da sağlık giderlerini artıracağını Ülkeyi yönetme mevki ve sorumluluğunda olan muhteremler bilmiyorlar mı?
Elbette biliyorlar!
Gelin görün ki, hayat pahalılığını önleyici ve toplumun gelirini artırıcı rasyonel tedbirleri almak yerine çene yarışına ve hatta ağız dalaşına giriyorlar. Üstelik de bunu marifet sanıyorlar. Bu güzel Ülke ve Ülkemin güzel insanı bunları hak etmiyor. Türkiye gibi her türlü potansiyele sahip olan bir Ülke’nin bu durumda olmaması lazım.
Bu Ülke’nin iki yüz milyon nüfusu rahatlıkla besleyecek potansiyeli var!
Dünyanın en verimli topraklarına sahip bir Ülke’nin tarım ürünleri ithal ediyor olması utanç vericidir. Milyonlarca büyükbaş ve küçükbaş hayvan yetiştirme potansiyeli varken, hayvan ithal ediyor olması daha da utanç vericidir.
Sırf Ramazan’ı kurtarmak için gemiler dolusu büyükbaş ve küçükbaş hayvan ithal ediliyor ve tırlarla Ülke’nin dört bir yanına dağıtılıyor.
İthalat için harcanan bu para, üretimi ve üreticiyi desteklemede kullanılsa olmaz mı?
Belli ki, bu Ülke’de köklü bir zihniyet değişimine ihtiyaç var!
Unutmayalım!
Osmanlı akıldan, bilimden koptuğu ve taassubun pençesine düştüğü için battı. Liyakatli insanları geri plana itip, kifayetsizlere ve dalkavuklara itibar ettiği için battı.
Umarım ve dilerim, 14 Mayıs 2023 bu konuda bir milad olur da, Ülkemiz ve Halkımız esenliğe çıkar?!
ÇARŞIDA, PAZARDA İŞLER KESAT!
Hikaye bu ya!
İki arkadaş şarap satmaya karar verirler ve birer küp şarap yapıp, işlek bir caddenin başında dururlar. Fakat aradan saatler geçmesine rağmen bir tas bile şarap satamazlar.
En sonunda biri diğerine der ki!
-Beklemekten boğazım kurudu. Şimdi kendi şarabımdan içsem olmaz. Cebimde bir Lira param var! Bari bir tas şarap ver de içeyim! Hem sonra şiftah da yapmış olursun.
Böylece arkadaşın biri ilk satışını yapar.
Sonra da arkadaşına dönüp şöyle der!
-Ben sayende şiftahı yaptım. Al şu bir Lirayı da bari sen de şiftah yap!
Derken, birbirlerinin şarabını içer bitirirler.
Akşam olup da boş küplerle sallana sallana evlerine dönerlerken, biri diğerine şöyle der!
-Çok şükür bugün işlerim iyi gitti. Çünkü bir küp şarabımın tamamını sattım. Fakat cebimde halâ sabahki bir Liram var!
Ötekisi cevap verir!
-Hadi sen gene iyisin! Çok şükür ben de sattım amma, tıpkı sabahleyin olduğu gibi cebimde halâ bir Lira para yok.