14 Ağustos 2001’de kurulan AKP Dönemini (2002-2022), ekonomik olarak değerlendirmek için, Kurucular Heyeti tarafından kabul edilen “Parti Programı”ndan başlamak gerekmektedir. AKP penceresinden görünen Türkiye’yi şöyle sıralayabiliriz:
1) Siyaset, ekonomi ve toplumsal yaşamdaki ciddi sorunlar, yurttaşlarımızın yaşamını ve geleceğini olumsuz etkilemektedir.
2) Kavramların içinin boşaltıldığı, değerlerin eskitildiği, sözün anlamını yitirdiği bu dönemde Türkiye’nin gereksinimi;
“yeni bir anlayış”, “kararlılık”, “önünü ve geleceğini görebilen bir hareket”, “ayakları yere basan, yerli ancak çağdaş bilgilerle donanmış kadrolar”, “ufuk açıcı, gerçekçi program ve projeler”dir.
3) Bütün bu gereksinimleri, “ekonomi kalkınma atılımını başlatacak”, “gelir dağılımındaki bozuklukları düzeltecek”, “yoksullukları ortadan kaldıracak”, “toplumsal barışı sağlayacak”, “kurumlarla yurttaşlar arasında güven sağlayacak” yeni ve dinamik bir siyasi istence gereksinme bulunmaktadır.
Bu saptama ve hedeflerini ortaya koyan ve bunların gerçekleştirilmesinin olanaklarının, potansiyelin varlığının altını çizen AKP, bunları şu biçimde sıralamaktadır:
• Türkiye’nin zengin yeraltı ve yerüstü doğal kaynakları vardır.
• Türkiye, genç ve dinamik bir nüfusa sahiptir.
• Türkiye, çok zengin bir tarihe ve kültürel mirasa sahiptir.
• Milletimizin köklü ve zengin bir devlet geleneği vardır.
• Türkiye, uluslararası rekabet kabiliyeti yüksek bir girişimci potansiyeline sahiptir.
• Türkiye, bölgesinde etkili olabilecek bir jeostratejik konuma sahiptir.
• Türkiye, emsalsiz tabii güzellikleri ve tarihi dokusuyla turistik bir cazibe merkezidir.
• Halkımızın milli ve dini karakterinin ifadesi olan toplumsal dayanışma ve yardımlaşma hasleti, önemli bir servetimizdir.
• Milletimiz, tarih boyunca imkansızlıklar içinde pek çok başarıyı gerçekleştirmiştir.
“Bu büyük potansiyeli mutlaka harekete geçirmeliyiz” diyen ve varlık nedenini buna bağlayan AKP, kendisini topluma şu biçimde sunmaktadır:
“Bu ihtiyaca cevap vermek üzere, geniş bir toplumsal istek doğrultusunda kurulan partimiz; binlerce yıldır aynı coğrafya üzerinde barış, dostluk ve kardeşlik içinde birlikte yaşayan, ortak bir kaderi paylaşan, sevinçleri, kederleri, kıvançları ortak olan tüm halkımızın partisidir. Partimiz, dürüst, dinamik, ilkeli kadroları ve ülkemizin ufkunu açacak bir siyasal perspektif ile halkımızın yıllardır çekmekte olduğu sıkıntıları sona erdirmeyi, siyasal sistemin problem çözme ve karar alma yeteneğini geliştirmeyi, ülkemizin kalkınmasının önündeki tüm engelleri ortadan kaldırmayı, Türkiye’yi layık olduğu aydınlığa kavuşturmayı amaçlamakta ve topluma şöyle seslenmektedir:
“Partimiz; geleneğin ve geçmişin birikimiyle ülkemizin sorunlarına, dünya gerçekleriyle paralel biçimde, özgün ve kalıcı çözümler sunmayı hedefleyen, topluma hizmet etmeyi esas alan, ideolojik platformlarda değil, çağdaş demokratik değerler platformunda siyaset yapmayı benimseyen bir partidir. Partimiz bu vasfıyla tüm vatandaşlarımızı cinsiyetleri, etnik kökenleri, inançları, ve dünya görüşleri ne olursa olsun ayırım yapmaksızın kucaklamaktadır. Bu çoğulcu anlayış temelinde, yurttaşlık bilincinin geliştirilmesi ve üzerinde yaşamakta olduğumuz vatana mensup ve sahip olma gururunun bütün yurttaşlarımızla paylaşılması, partimizin temel hedeflerindendir.
“Herkes özgür olmadıkça kimse özgür değildir” özdeyişi, partimizin temel ilkelerindendir. Partimiz, bireyi bütün politikaların merkezine alarak demokratikleşmenin sağlanmasını, temel insan hak ve özgürlüklerini temin etmeyi ve korumayı en önemli ödevleri arasında sayar.
Partimiz, Türkiye Cumhuriyeti’nin birlik ve bütünlüğünün, laik, demokratik, sosyal hukuk devletinin,
sivilleşmenin, demokratikleşmenin, inanç özgürlüğünün ve fırsat eşitliğinin esas kabul edildiği bir zemindir.
Toplumları ve devletleri tahrip eden yozlaşma, yolsuzluk, usulsüzlük, çıkarcılık, iltimas, hukuk önünde ve fırsat açısından eşitsizlik, ırkçılık, partizanlık, despotluk gibi olumsuzluklar partimizin en yoğun mücadele alanlarıdır. Halkımız çaresiz değildir. Çare bizzat halkın kendisindedir. Büyük Atatürk’ün belirttiği gibi, milleti kurtaracak güç, yine kendi azim ve kararlılığıdır.
Halkla özdeşleşen partimiz, her şeyden önce toplumda yok olan güven duygusunu mutlaka yeniden tesis edecektir. Herkesin yarınlara güvenle bakmasını, kendisini bu toplumun saygıdeğer ve horlanmayan bir ferdi olarak hissetmesini sağlamak azim ve kararlılığındayız. Zorlaştıran değil kolaylaştıran, iten değil kucaklayan, bölen değil birleştiren, haklı zayıfları haksız güçlülere karşı koruyan bir yönetim anlayışına sahibiz. Bütün bunları gerçekleştirmek için;
• Evrensel ölçülerde hak ve özgürlüklere dayalı bir anlayışı tüm alanlara yayacak,
• Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu kronik sorunları kökten çözecek,
• Yıllardır atıl bırakılan beşeri ve fiziki kaynaklarını harekete geçirerek ülkemizi sürekli üreten ve üreterek büyüyen bir ülke haline getirecek,
• Gelir dağılımındaki uçurumu ortadan kaldıracak, böylece tüm halkımızın refah seviyesini yükseltecek,
• Kamu yönetimine vatandaşları ve sivil toplum örgütlerini dahil ederek toplumda sinerji meydana getirecek,
• Kamusal yaşamın her alanında tam şeffaflık ve hesap verme anlayışını hakim kılacak,
• Ekonomi, dış politika, kültür, sanat, eğitim, sağlık, tarım ve hayvancılık gibi alanlarda çağdaş, akılcı, gerçekçi ve uygulanabilir bir siyasi program takdim ediyoruz. Bu programın Türkiye’nin sorunlarını çözeceğine ve önünü açacağına inancımız tamdır.
Bu programın en önemli özelliği, bugünün doğru okunması ve geleceğin doğru projelendirilmesidir.”
Bilginize sunduğum, 2001 tarihli AKP Program’ın “Giriş”inde söylenenler, bende 1789 Fransız Devriminin “Özgürlük, Eşitlik ve Kardeşlik” ilkelerini, Atatürk övgüsünü özgürlük vurgununu çağrıştırmaktadır.
AKP’nin Tarih ve Toplum önünde üstlendiği yükümlülüklerin, aradan geçen 21 yıl sonrasında, ne ölçüde yerine getirildiğini tanıklığınıza bırakıyorum…
(Sürecek)