Corona 19 salgını, küreyi alarma geçirdi. Hemen herkes Corona’dan yola çıkarak, sağlığın ne denli yaşamsal olduğunun birden ayırtına varılmasına neden oldu.
Renkli cama çıkan ve “her konuda derin bilgi sahibi alimlerden (1)” neredeyse gına geldi.
Alınan sağlık koruma önlemleri, hem ülke içi ve hem de küresel yasak ve önlemler, günlük yaşamımıza belirli kısıtlar getirdi. 2020’li yıllar, derin bir ekonomik bunalımın da, salgın ile nerelere varılacağını bize gösterdi.
Sonra da, Rusya Federasyonu’nun, NATO kuşatmasının piyonu konumuna düşen Ukrayna’ya saldırması, birden BM’in gündemini oluşturdu. Sanki 21. yüzyılda hiç çatışma, savaş yokmuşçasına, tüm ülkelerin gündemini oluşturdu.
Suriye, Irak, Yemen, Libya vb.leri küresel, ulusal ve evsel gündemlerimizden birden düştü. ABD de, ülkemizde de örneklerini yaşadık ve yaşamaktayız, dağılmakta olan NATO ve müttefiklerini bir araya toparlamak için, “küresel düşmanlığı” kışkırtıcı bir yönelim içine girdi.
Sıradan yurttaşımızın, “aş ve iş sorunu, artan yoksullaşma ve yoksunlaşma” yakıcılığını sürdürmekte. Yatıp-kalkıp, akaryakıt, elektrik ve enerji fiyatlarındaki indirme, bindirme oyunlarını izlerken, TÜİK, ÜFE ve TÜFE’leri ortada iken, saray ve kimin ne zaman görevden alınıp, kimin atanacağını film izler gibi seyrederken, sorumlular ise, “büyüklere masal, gençlere yatmazdan önce içecek kokteyli ve dünyayı gezme düşünü” öğütlemekteler.
Saray ise, “bari mal ve hizmetler üzerindeki KDV’yi ÜTV’i indirin kaldırın” çağrılarına, ulufe dağıtır gibi olumlu yanıt vererek, yüzde 18’i, yüzde 10’na, yüzde 8’i ise, yüzde 1’e indirerek, insanlarımızın gönlünü alır görünmekte. Fakat, bütün bunlara karşın, fiyat artışları arttıkça artıyor. Yani, anılan indirimler, fiyat etiketlerini değiştirmezken, fiyat değişimine neden olmayan bu türden indirimler, aracıların kazancına ekleme oluyor.
Brüt ücretlerde yapılan artışlar kısa zamanda, reel yoksullaşma ile olumlu etkisini yitiriyor. Örneği 31 Ocak 2021 – 31 Ocak 2022 aylarındaki taban ücret ile, bunların dolar alım gücünü karşılaştırarak vermek isterim.
Ocak 2021’de net taban ücret, Ocak 2022’de 4.250.- TLsına yükselmiştir. Artış oranı, yüzde 50 olmuştur.
Ve bu başarı olarak, nerede ise ulusal bayram havasında sunulmuştur.
Oysa, bu iki rakam arasındaki değişmeyi, TL’ye göre değeri değişmez olarak kabul edilen dolar ile sınamak istersek, karşımıza, taban ücretle Ocak 2021’de 388 Dolar alan, Ocak 2022’de ancak 313 Dolar alabilecektir.
Dolar cinsinden bu işçimizin kaybı yüzde 20’dir. Bu mutlak bir yoksullaşmaktır. Çünkü, temel mallardan olan akaryakıt ve enerji ile çoğu tüketim malları da yurt dışından sağlanır oldu.
Durum bu olmasına karşın, saray ve çevresi, Türkiye’nin “ucuzluk cenneti” içinde yüzdüğünü ileri sürmekten de vazgeçmiyorlar.
Bunu da üç mal üzerinden örneklemek isterim. (Euronews’den)
Ülkeler Akaryakıt Elektrik Enerji
Fiyatlarında Yıllık % Artış (Şubat 2022’de)
Türkiye 131 86 97
AB Ülkeleri
Ortalaması 27 29 29
Bulgaristan 34 4 23
Yunanistan 29 71 44
Almanya 29 13 22
Fransa 28 5 22
Bütün bunlar, hem ülke içinde ve hem de komşu ülkelere göre yoksullaşmamız artmaktadır. Artık KDV ve ÖTV indirimlerini de bitirmiş durumdayız. Para Politikası araçları yanı sıra Maliye Politikası araçlarını ciddi olarak devreye sokmak ve kamunun inanca, savunmaya, iç güvenliğe, saray ve cemaatine yönelik harcamalara keskin bir frenleme yapmak ve reel ücretleri artırmak zorundayız.