Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

“EN ÇOK DÜŞÜK GELİRLİ VATANDAŞLARI VURUYOR”

Enflasyon sepetinin yaklaşık dörtte birini gıda ürünlerinin oluşturduğunu söyleyen Özdemir, “Gıda enflasyonundaki artış özellikle toplumun en düşük gelirli kesimlerini vurmaktadır. Bu nedenle, sadece ekonomik bir sorun olmanın da ötesinde, sosyal bir sorundur.” dedi.

Bu haberin fotoğrafı yok

Mersin Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı  Abdullah Özdemir yüksek artış gösteren enflasyona ve buna karşı çözüm önerilerini içeren bir açıklama yaptı.
Enflasyon oranının ekonominin genel durumunu sergileyen önemli gösterge olduğunu söyleyen Özdemir, son üç yılın istatistiklerini incelediğinde enflasyon oranının yükselmesinde en önemli etkenler arasında döviz kurlarındaki yükseliş ve işçilik maliyetlerindeki artışın geldiğini belirtti.

Başkan Özdemir, gıdadaki enflasyonun yüksek olmasının nedenleri şu cümlelerle söyledi:

‘’Rakamların diliyle ifade edecek olursak, son üç yılda enflasyon oranımız yüzde 37 oranında artarken, dolar kuru yüzde 65 ve asgari ücret yüzde 60 düzeyinde arttı. Görüldüğü üzere enflasyondaki artış talep kaynaklı olmayıp, maliyetlerdeki yükseliştendir. Tarım sektörü yoğun biçimde ithal girdinin kullanıldığı bir sektördür. Bu nedenle döviz kurlarındaki artışlar yerli tarımsal üretim maliyetlerini önemli ölçüde yükseltmektedir. Buna ek olarak, ithalat yoluyla ülkemize getirilen gıda fiyatlarını da önemli ölçüde yukarı çekmektedir. Yani, temel girdiler ve çeşitli gıda ürünlerinde ithalatçı olmamız nedeniyle, döviz kurlarında son üç yılda yaşanan yüzde 65’lik yükseliş, enflasyon oranlarının bugünkü seviyesine ulaşmasının temel sebeplerinden olmuştur. Diğer yandan tarım sektörü emek yoğun bir sektördür. Yine son üç yılda işçilik maliyetlerinde yaşanan yüzde 60 oranındaki artış, üretim maliyetlerini ve bunun sonucu olarak da tüketici fiyatlarını olumsuz yönde etkilemiştir.‘’

Gıda Enflasyonun düşürülmesine yönelik çözüm önerilerini belirten Başkan Özdemir, konu hakkında şu şekilde konuştu:

“Enflasyon sepetinin yaklaşık dörtte birini gıda ürünleri oluşturduğundan, gıda enflasyonundaki artış özellikle toplumun en düşük gelirli kesimlerini vurmaktadır. Bu nedenle, sadece ekonomik bir sorun olmanın da ötesinde, sosyal bir sorundur. Bunun önüne geçebilmek için öncelikli olarak döviz kurlarında acilen istikrarın sağlanması ve işçilik verimliliğinin artırılması gerekmektedir. Buna ek olarak piyasayı izleyecek ve denetleyecek etkin bir piyasa takip mekanizmasının kurulması gerekiyor. Geçtiğimiz aylarda patates ve soğan fiyatlarında yaşananlar, bu mekanizmaya ne kadar ihtiyacımız olduğunu açıkça göstermiştir. Ticaret Bakanlığımıza ait 100 Günlük İcraat Programında etkin bir Piyasa Gözetimi ve Denetim sistemi için ihtiyaç duyulan mekanizmanın belirlenerek mevzuat hazırlıklarına başlanacağı ifade ediliyor. Bu mekanizmanın sadece fiyat hareketlerini değil, tarımsal rekolteyi ve konjonktürel arz-talep dengesizliklerini de yakından izlemesi gerekir. Böyle bir sistem ile özellikle kısa dönemli arz eksiğimiz bulunan ürünler açısından eksiklerimizin önceden öngörülerek tedbirlerin zamanında alınması ve spekülatörlerin önünün kesilmesi mümkün olacaktır. Diğer yandan gıda enflasyonu sorununun orta ve uzun vadede kökten çözümü için yerli üretimi destekleyecek ve bu üretimi yılın tamamına yayacak etkin bir üretim planlamasına ihtiyacımız bulunmaktadır. Ülkemizin iklim koşulları bir çok ürünün farklı aylarda üretilmesine uygundur. Örneğin soğan Adana’da mayıs ayında, Amasya Suluova’da ise haziran-temmuz aylarında hasat edilmektedir. Nohut, Gaziantep’te haziran, Konya’da temmuz sonu-ağustos zamanı çıkmaktadır. Bu örnekler çoğaltılabilir. Dolayısıyla, bu üretim planlaması arz açığını önleyecek şekilde yapılmalıdır. Ayrıca, tarla-sera ve sera-tarla geçiş süreçlerinin yine arz açığına fırsat vermeden, sürekliliği sağlayacak biçimde uygulanabilmesi, üretimin yılın farklı mevsimlerine yayılması açısından büyük önem taşımaktadır. Mevcut durumu yansıtmaktan uzak istatistiklerle politika tasarımı, geliştirilmesi ve uygulanması mümkün değildir. Dolayısıyla bu üretim planlamasının sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi için mevcut veri sistemimizin hangi üretim faktörlerine sahip olduğumuzu, ne ürettiğimizi ve ne tükettiğimizi detaylı olarak ortaya koyacak şekilde yeniden ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Bahsettiğimiz tedbirlerin zamanında alınması halinde TÜFE (yüzde 15,39) ile Gıda Enflasyonu (yüzde 18,89) arasındaki makas kapanabilecektir.”

TURAN DAL

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Türkiye’de TEKNOFEST kapsamında ilki Mersin’in
Sıradaki Haber İnsansız deniz araçları dereceye girmek için mücadele etti