Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

SARAÇHANE’DE GENÇLİK VE HALK İTTİFAKI…

Ülkemiz, 2024’te -Ahmak davası- ile başlayan, 18 Mart 2025’te Ekrem
Ülkemiz, 2024’te -Ahmak davası- ile başlayan, 18 Mart 2025’te Ekrem İmamoğlu’nun (Eİ) diplomasının iptali, 19 Mart 2025’te, Eİ‘nin gözaltına alınması, 23 Mart 2025’te tutuklanması ve Çağlayan’dan Silivri Zindanları’na nakledilmesi ile çok tarihi ve özel günlerden geçmektedir.
(Bu satırların yazıldığı sırada da Eİ belediyedeki bürokrat ekibinden 80 kişinin farklı hapishanelere dağıtıldığı başına yansıdı.)
Bu gelişmelere tepki olarak, ilk olarak Eİ diplomasının iptaline karşı İstanbul Üniversitesi öğrencileri Saraçhane‘de eylem yaptılar . Ertesi gün diplomanın iptal edilmesi nedeniyle yurtsever İstanbul halkı Saraçhane‘de toplandı .
Bu gelişmeler üzerine Saraçhane’de CHP lideri Özgür Özel‘in çağrısıyla CHP’liler ve milyonlara ulaşan büyük kalabalıklar Çağlayan’da gençlik ve halk ittifakına katılarak mitinglerle bir araya gelmiştir.
Saraçhane‘de özellikle gençler, Taksim gezi olaylarından bu yana sahnede görülmeyen -gençler ve halk İttifakı- 18 Mart 2025’te başlayan süreçle Türkiye Cumhuriyeti’nin 21. yüzyıldaki yeni oyun kurucu sosyal dinamiği olarak ortaya çıkmıştır.
Türk gençliği, 100 yıllık Cumhuriyet tarihimizde:
– 4 Eylül 1919 Sivas kongresinde Tıbbiyeli Hikmet Boran ve arkadaşlarıyla ilk olarak,
– 27 Mayıs 1960 Askeri Müdahalesi öncesi kitlesel olarak ikinci kez,
-ve kanlı 1 Mayıs 1977’de kitlesel olarak sonra üçüncü kez, oyun kurucu sosyal dinamik- olarak ortaya çıkmıştır .

Bu satırların yazarına göre; Türkiye’nin 100 yıllık siyasal ve sosyal yaşamında Türk Gençliği; 18 Mart 2025’de başlayan süreçte, 21. yüzyılın ilk çeyreğin sonunda, yeni Türkiye’nin üniter, laik, sosyal hukuk devleti ekseninde Saraçhane ittifakında -dördüncü kez oyun kurucu -olarak ortaya çıkmaktadır.

Sivas kongresinde Tıbbiyeli Hikmet(Boran) ve arkadaşlarının temsilci göndererek katılıp katılmaları ve kongrede -manda yönetimi- tekliflerini kabul etmeyerek karşı tutumları, Mustafa Kemal’in ne kadar duygulandırdığı ve cesaretlendirdiği bilinmektedir.
Türk gençliğinin, Cumhuriyet tarihimizde, bu çok önemli ilk oyun kurucu olarak ortaya çıkışıdır.

Yıllar sonra, Adnan Menderes Hükümeti ile 1952’de NATO’ya girerek, tam bağımsızlık ve kamucu bağımsız kalkınma politikalarının terk edilmesiyle ikinci kez ortaya çıkmıştır.

Çünkü 1950 seçimlerinden sonra emperyalizmin ve onun ikiz kardeşi Kapitalist ekonominin bağımlılık yaratan günümüzde de uygulanan liberal ekonomi politikalarının benimsenmesi ile bu ortam yaratılmıştır.
Adnan Menderes Hükümeti’nin siyasi ve ekonomik politikalarla Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi ve benim emperyalizmin yörüngesine girmesiyle, bu politikalara tepki olarak önce 1958-1960 sürecinde Ankara Gazi Eğitim Fakültesi gençliğinin önderliğinde -555 K (Beşinci ayın 5’inde saat 5:00’te Kızılay’da buluşmak) sloganıyla kitlesel olarak eylemler yapmışlardır.
Türk gençliğinin üçüncü defa oyun kurucu olarak ortaya çıkışı, 1968 gençliğinin bu defa Ankara ODTÜ’de örgütlenmesi ile olmuştur. Deniz Gezmiş ve arkadaşları önce NATO’da görevli askerleri kaçırmıştır.
O zamanki NATO’cu hükümetlerin buna tepkisi çok sert olmuş, gençlik önderleri Deniz Gezmiş ve arkadaşları Ankara’da idam edilmiş, Mahir Çayan ve arkadaşları 30 Mart 1009 72’de Kızıldere‘de güvenlik güçleriyle çıkan çatışmada öldürülmüştür. Ancak bu da yetmemiş, neoliberal bağımlılığa yönelik yükselen tam bağımsızlıkçı gençlik ve işçi hareketinin hareketine karşı,
1 Mayıs 1977 de gençlik ve işçi hareketlerinin ezilmesi ve yok edilmesi için, NATO’nun kontrgerilla (Gladio) derin yapılanması devreye sokulmuştur.
Daha sonra Çorum, Kahramanmaraş katliamlarıyla devam ettirilen gelecekte BOP planı için hazırlanan bu süreç, 12 Eylül NATO darbesi ile yeni bir aşamaya geçmiştir. Uygulanan 12 Eylül sıkıyönetim sürecinde yaklaşık 600 bin gencin, (anti emperyalist sol veya sağ eğilimli) öldürülmesi, işkenceye tabi tutulması veya yurt dışına kaçması ile sonuçlanmıştır.
Bu baskıcı ve kanlı darbe ortamı öncesi, dönemin Başbakanlık Müsteşarı Turgut Özal’ın, 24 Ocak 1980 ekonomi kararlarıyla, Mustafa Kemal Atatürk’ün 1929 Dünya ekonomik bunalımından sonra başlattığı kamucu ve tam bağımsızlıkçı politikaları resmen terk edilmiş ve kapitalizme bağımlılık yaratan neoliberal bağımlı ekonomi politikaları uygulamaya geçirilmiştir.
Bu politikalara karşı gençlik ve işçi örgütleri sendikalar tepki göstermişseler de 12 Eylül 1980 darbe yasalarıyla bastırılmıştır.
1990‘ların sonunda sonra IMF görevlisi Kemal Derviş‘in adeta kurtarıcı gibi çağrılarak, çıkarılan 15 günde 15 yasa ile devletin ekonomiden tasfiyesi için hukuki resmi süreç tamamlanmıştır. Süreç 2002’de AKP‘nin iktidar olmasıyla Türkiye’nin bağımlılık yaratan neoliberal kapitalist sisteme fiilen ve tamamen entegre olmuştur. Bunun sonucunda, ihraç ettiği malların yüzde 80’ini ithal malzemenin oluşturan dışa bağımlı Türkiye ekonomisi krizlerden krizlere savrulmaya devam etmektedir.
Ancak bu süreçte 12 Eylül yasaları ile baskı altına alınan gençlik, 18 Mart 2025’e kadar tepkisiz hale getirilmiştir. 2002’den sonra AKP iktidarıyla başlayan süreçte 2007’den sonra fiilen özelleştirmeler başlamış, yavaş yavaş bir çok Kamu İktisadi Teşekkülü(KİT) ve kamu arazileri ile malları, özelleştirme yoluyla çoğunluğu değerinin çok altında bedellerle çok uluslu şirketlerin ve yandaş şirketlerin eline geçmiştir. Bugün elde kalan kamu varlıkları varlık fonu altında tek adamın denetiminde toplanmıştır. Denetim ve yönetimleri Cumhurbaşkanlığı-CB’nin- yetkisi altındaki kurum ve kurullara devredilmiştir.

Daha önce üç kez gençliğin oyun kurucu olduğu, Siyasal ve toplumsal gelişmelerde hepsinin farklı tetikleyici etken ve mekanları vardı. Cumhuriyetimizin 100. yılında ve 21. yüzyılın ikinci çeyreğinin başında ülkemizin Siyasal ve sosyal dinamiğini bu kez temsil eden mekan -Saraçhane-dir.
Bu mekanda ilk eylemi yapan gençliktir. Daha sonra aynı mekanda Cumhuriyet Halk Partisi’nin(CHP) öncülüğünde ve onun Genel Başkanı Özgür Özel’in liderliğinde kurulan ‘Gençlik ve Halk İttifakı’dır. Her iki kesimi de Saraçhane‘de buluşturan farklı ve ortak-duygu ve düşünceler- vardır.

GENÇLER NEDEN SARAÇHANE’DE ÖNE ÇIKTI?

Türk gençliğinin 21. yüzyılın ikinci çeyreğinde ve Cumhuriyetin 100. yılında gençlerin dördüncü kez oyun kurucu olarak ortaya çıkışını yaşadık.

Saraçhane‘deki eylem yapan gençler arasında yapılan ve basına yansıyan bir ankette -her on gençten sadece ikisinin- Saraçhane’ye Ekrem İmamoğlu(Eİ) için geldiği açıklanmıştır.

Peki binlerce genci, 18 Mart 2025’de Eİ diplomasının iptal edilmesi ile ortaya çıkan yeni süreçte Saraçhane’ye ve çeşitli illerde yapılan eş zamanlı mitinglerde bir araya getiren duygu ve düşünceler nelerdi?
Bu satırların yazarına göre, 18 Mart 2025’te İstanbul Üniversitesi yönetiminin -yetkisiz olduğu halde- Eİ ve aynı dönemde İstanbul Üniversitesi’nden geçerli diploma alan bir çok mezunun (bazıları akademisyen olan) diplomasını topluca iptal etmesi, gençleri tedirgin ve huzursuz etmiştir.
Çünkü zaten iktidar yanlısı veya yandaşı olmayıp, Türkiye’de iş bulma umudunu kaybeden ve isteyip de yurtdışına gidemeyen on binlerce -diplomalı ve diplomasız birçok gencin- iş bulamadığı, var olan diplomaların da bir işe yaramayıp, değerinin olmadığı bir ulusal ve uluslararası bir ortam oluşmuştur.
Gençlerde bu ortamda -geleceksizlik -temel duygusunun kabarmasının etkili olduğunu söylemek çok yanlış olmayacaktır.

Bu satırların yazarına göre, İstanbul Belediye binasının olduğu Saraçhane meydanda binlerce gencin, bir araya gelip 18 Mart‘ta ilk tepkisini ortaya koymasına bu geleceksizlik temel duygusu neden olmuştur.
Ayrıca Mehmet Şimşek’in -Boğaz sıkma programı- nedeniyle açlık duygusunun da giderek yaygın olduğu, 2024 yılı verilerine göre üniversite okumaya hak kazanmış yaklaşık 700 bin gencin üniversite okumayı terk ederek evlerine döndüğü ve evlenemediği dikkate alınırsa, ilaveten açlık duygusunun da etkili olduğu -toplam çaresizlik halini- ne kadar yoğun ve derin yaşadıklarını anlamak mümkün olabilir.

SARAÇHANE’DE OLUŞAN GENÇLİK VE HALK İTTİFAKI

Bugünkü ortamda, Türkiye’de 15 Temmuz 2016 darbesi ile başlayan ekonomik savrulma, COVID-19 salgının yarattığı ortamda iyice belirginleşmiş ve bunalıma girmiştir. Türkiye’deki tüm sosyal katmanları etkileyen
-Mehmet Şimşek boğaz sıkma programı- nedeniyle ortaya çıkan
açlık duygusu,
-Anayasanın askıya alınıp güçler ayrılığının terk edilmesi,
-Anayasanın 34. maddesinde belirtilen demokratik gösteri hakkının yok sayılması,
-İktidarın demokratik olarak seçimle değiştirme hakkının yok edilme girişimi,
-Basın mensuplarının ve kurumlarının susturulması ve kapatma para cezası vb. uygulamalarla halkın haber alma özgürlüğünün kısıtlanması,
-Muhalefet parti başkanlarının ve en güçlü rakip cumhurbaşkanı adayının -mahkeme kararı olmaksızın- suçlu gibi gösterilip, tutuklanarak yargısız infaz yapılması, gençliğin yanı sıra Saraçhane Halk İttifakının(SHK) da ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Saraçhane‘de ittifak yapan gençlik ve halk İttifakı’ kendini şu üç slogan ile kendini birlikte ifade etmiştir:

– Mustafa Kemal’in askerleriyiz..!
– Hak, Hukuk. Adalet..!
– Ya hep beraber, ya hiçbirimiz..!

Saraçhane gençlik ve halk ittifakının, – kitlesel buluşmasından tedirgin olup korkanların-, yükselen yeni bu dip dalgasına karşı olası planlarını ve artık bundan sonra CHP öncülüğünde ve onun Genel Başkanı Özgür Özel’in önderliğinde- bu çöküşten ve bunalımdan çıkış için mutlaka hazırlanması gereken -çıkış programı- başka bir yazının konusudur.