Cahil bir padişah olan 3. Mustafa, fala (yıldız falına) ve büyüye çok inanırdı ve Ülke’yi (günümüzde astrolog denilen) müneccimlere danışarak yönetirdi.
Bu yüzden de, o dönemin en güçlü devleti olan Prusya’nın, girdiği her savaşı kazanmasını elindeki müneccimlere bağlardı. Rivayet o ki, Osmanlı’yı da Prusya gibi güçlü bir devlet yapmak isteyen Padişah, Büyük Frederick’te (Frederik’te) denilen Kral 2. Frederik’e bir elçi gönderir ve kendilerine üç müneccim gönderilmesini talep eder. Elçiyi dinleyen Kral, alaycı bir gülümsemeyle yüzüne bakar ve benim üç müneccimim “akıldır, bilimdir ve tabi ki sistemli ve disiplinli bir şekilde çalışmaktır.” der ve hemen arkasından da ekler.
*Güçlü bir ekonomi ve ağzına kadar tıka basa dolu bir hazine
*İyi eğitilmiş ve iyi donatılmış, disiplinli ve güçlü bir ordu.
*Tarihi okuyarak bugünü anlama ve yarını öngörme.
Büyük Frederik’in vermek istediği mesajı anlamayan Padişah, “Demek ki bize yardım etmek istemedi kefere!” diye düşünür.
Peki!
Padişah 3. Mustafa kimdir?
Babası 3. Ahmet’in 1730’da tahtı bırakması üzerine kafese kapatılan ve Amcası’nın Oğlu 3üncü Osman’ın 1757’de ölümü üzerine (tam 27 yıl sonra) kafesten çıkarılıp tahta oturtulan 26ncı Osmanlı Padişahı olup, kesintisiz 27 yıl tahtta kalmıştır.
Osmanlı Devleti, Padişah 3. Mustafa’nın saltanatı süresince girdiği hemen her savaşı kaybetmiştir.
Çünkü ordunun başındaki zabitlerin (subayların) neredeyse tamamı, medreselerde hurafelerle ve safsatalarla yetiştirilmiş akıldan ve bilimden kopuk gerici mollalardır.
“Sözlerimle (pozitif) akıl ve bilim arasında bir çelişki görürseniz, sözlerime değil, akla ve bilime itibar edin!” diyen Cumhuriyetimizin banisi büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ve kerpiç bir duvarı yürütecek kadar keramet sahibidir diyenlere, “Bizim safsatayla işimiz olmaz! En büyük keramet çalışmak ve başarmaktır” diyen Pir Hünkar Hace Bektaş Veli’nin tavsiyelerine uymamız umut ve dileğimle esen kalın!
-Hace : Anlayışıyla, bilgisiyle, görgüsüyle ve sezgisiyle topluma önderlik edip yol gösteren örnek kimse-
“Tarihini bilmeyen, diline, kültürüne ve değerlerine sahip çıkmayan, değer üretebilme ve bilim, sanat, edebiyat yaratabilme kabiliyeti olmayan milletler sürünmeye ve yok olmaya mahkumdurlar.”