Televizyonlarda zaman zaman bazı kimselerin gelecekten haber veren programlarını izliyoruz. Özellikle eline oyun kâğıdı alan bazı bayanlar kâğıt açmak suretiyle gelecekten haber verdiklerini söylüyorlar.
Bazı gazetelerin iç sayfalarında da fal ile ilgili köşelere rastlamaktayız.
Fal nedir?
Fal: Gelecekte olabilecek olaylar hakkında bilgi sahibi olmak için başvurulan yollar demektir.
Fal ve Falcılık değişik yollarla günümüze kadar gelmiştir.
Cahiliyet Döneminde Araplar herhangi bir sefere çıkacakları zaman veya herhangi bir iş yapmaya teşebbüs edecekleri zaman zar veya ok çekerler ya da kuş uçururlarmış…
Okların veya zarların birine yap, ikincisine yapma yazarlar, üçüncüsünü de boş bırakırlarmış.
Zar çekeceklerse zarları bir torbaya koyarlar, çekmeye başlarlarmış…
Yap çıkarsa yaparlar, yapma çıkarsa yapmazlar. Boş çıkarsa çekmeye devam ederlermiş…
Ok da öyle…
Kur’an-ı Kerim bunu şu ayetle yasaklamıştır:
“ Ey iman edenler! İçki, kumar putlar ve fal okları şeytan işi birir pisliktir. Bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz…”
Yine cahiliye döneminde bir de kuş uçurma olayı varmış…
Bir yere gidecekleri zaman bir kuş uçururlar, sağa giderse uğurlu, sola giderse uğursuz sayılırmış…
Bunlar cahiliyet döneminin kalıntıları…
Dinimiz falcılığı kesinlikle yasaklamıştır.
Falcılık gaibden haber vermektir.
Kur’an-ı Kerim; Gaybı Cenab-ı Allah’tan başka hiçbir kimsenin bilemeyeceğini, Peygamberler ile Melekler dahi, kendilerine vahiy edilmedikçe gayptan haber veremeyeceklerini açık ve seçik bir şekilde bildirmiştir.
Cenabı Allah Neml Suresi’nin 65’inci ayetinde; “De ki; göklerde ve yerde Allah’tan başka kimse kaybı bilmez.” buyuruyor.
Gelecekten haber veren kişilere inanılıp inanılmayacağının en güzel cevabını bu ayet-i kerimede görmek mümkündür.
Kuran-ı Kerim’den sonra ikinci büyük kaynak olan Hadis-i Şeriflerde de bu konuda işaretler vardır.
Peygamber Efendimiz bir Hadis-i Şeriflerinde: “Kâhin ve falcıya (gaipten haber veren kişiye) inanan kimsenin kırk gün namazı kabul olmaz”
buyuruyor.
Riyaz’üs-Salihin tercümesinden aldığımız bu Hadis-i Şerif’ten başka, konuya açıklık getirecek başka bir Hadis-i Şeriflerinde Peygamberimiz yine: “Ona inanan kişi bana indirileni (Kur’an-ı Kerimi) inkâr etmiş olur” buyurmaktadır.
Bu nedenle değişik yollarla gelecekten veya gaipten haber vermek iddiasında bulunanlara inanmak dinimize göre haram kabul edilmiştir.
Yıldız falına gelince:
Yıldız falının da İslam inancıyla uzaktan yakından bir ilgisi yoktur.
Yıldız falı ya da astrolojinin kaynağı Babilliler’e dayanır.
Babilliler’de yıldız falına inanmak dini bir inanç olarak görülür.
Eski Mısır’da da yıldız falına inanılırdı.
Çinliler, Hintliler, Aztekler de yıldız falına inanmışlardır.
Avrupa’ya, Ortaçağda Araplar tarafından yıldız falının girdiğini görüyoruz.
Öyle ki Avrupa’da sarayların en saygın kişileri, kralların en yakın adamları müneccimler dediğimiz yıldız falı bakıcıları olmuştur.
Yıldız falı bütün bu saydığımız dönemlerde gerek dini inanç şeklinde olsun gerekse dini inancın dışında değerlendirilsin insanların vazgeçemediği bir düşünce şekli olmuştur.
Günümüzde dünyanın her ülkesinde olduğu gibi, Türkiye’mizde de pek çok insan sabahleyin gazetesini eline aldığı zaman ilk iş olarak gazetedeki yıldız falına bakmaktadır.
Falda iyi yazıyorsa neşe ile güne iyi başlamakta, falda kötü yazıyorsa, morali bozulmaktadır.
Bizim inancımıza göre, geleceği ancak Cenabı Allah bilir.
Yıldız falının bizi yönlendirmesi dini açıdan hiç de uygun bir davranış değildir.
Esasen günümüzde insanlar artık yıldız falına dini bir inanç gözüyle de bakmamaktadır.
Bazı insanlar, insanların gökyüzü haritasına göre gezegenlerin ve burçların etkisinde olduğuna inanmaktadırlar.
Bu insanlara göre; Yıldız falının yorumlanmasında, her biri gökyüzünde otuz derecelik bir alan kaplayan ve isimleri: Koç, Boğa, İkizler, Yengeç, Aslan, Başak, Terazi, Akrep, Yay, Oğlak, Kova, Balık olan on iki burca başvurulmaktadır.
Yine bu insanlar; Doğum sırasında gezegenlerin bu burçlara oranla konumunun, insanın alın yazısını ve kişiliğini belirlediğine inanırlar.
Bu inanç şekillerinin İslamiyet açısından hiçbir önemi yoktur.
Hoşça kalınız.