İsrail’in Amerika Birleşik Devletleri işbirliği ile gerçekleştirmekte olduğu Gazze’deki soykırım; Hastanelerin, camilerin, okulların, sivil yerleşim yerlerinin bombalanmasıyla, kadınların, çocukların, sivillerin şehit edilmesiyle dur durak bilmeden devam ediyor.
30 bine yakın şehit ve 100 binlerce yıkılan binalar…
Hristiyan ve Yahudi işbirliği…
Bir başka tehlike kapımızı çalmaya devam ediyor…
Yıllardır başta Amerika olmak üzere Avrupa Birliği ülkeleri Misyonerlik faaliyetleri ile Türkiye üzerinde çeşitli tuzaklar kurmaya çalışıyor…
Bunlardan biri Misyonerlik faaliyetleri…
Yıllar önce başlatılan Misyonerlik faaliyeti olarak oynanan DOLAR ve ALTIN ile ilgili oyun hala devam ediyor….
Türkiye bu ve buna benzer kumpasları aşacak güçtedir.
Türkiye üzerinde oynanmakta olan misyonerlik faaliyetlerini bir örnekle hatırlatmak istiyorum:
Bilindiği üzere yıllar önce İzmir’de terör örgütleri FETÖ ile PKK adına suç işlediği ve casusluk yaptığı iddiasıyla tutukluluğu ‘sağlık sorunları’ gerekçe gösterilerek ev hapsine çevrilen ABD uyruklu papaz Andrew Craig Brunson’ın ev hapsi ve yurt dışı çıkış yasağının kaldırılması için mahkemeye itirazda bulunulmuştu.
Brunson’un avukatı, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesine verdiği dilekçeyle, müvekkili hakkındaki ‘ev hapsi ve yurt dışı çıkış yasağı’ kararının kaldırılmasını talep etmişti.
Talebi değerlendiren İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi, adli kontrol tedbirini gerektirici nedenlerde herhangi bir değişiklik bulunmadığından sanık müdafisinin adli kontrol tedbirinin kaldırılması veya değiştirilmesi talebinin uygun olmadığına, itiraza konu kararın düzeltilmesinin gerekmediğine hükmetmişti.
İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin son kararını itiraz üzerine değerlendiren İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesi ise sanık müdafisinin tüm adli kontrol kararlarının kaldırılmasına ilişkin talebi yerinde görülmediğinden reddine hükmetti.
Böylece Rahip Brunson hakkındaki ev hapsi şeklindeki tedbir kararının uygulanmasına devam edilmesi kararlaştırılmıştı.
Mahkeme, 25 Temmuz’da dosya üzerinde yaptığı incelemede, Brunson’ın tutukluluğunu ev hapsine çevirerek, sanık hakkında yurt dışına çıkış yasağı getirmişti.
Terör örgütleri FETÖ ve PKK adına 9 Aralık 2016’da suç işlediği iddiasıyla tutuklanan ABD’li papaz Brunson hakkında İzmir Cumhuriyet Savcısı Berkant Karakaya tarafından hazırlanan iddianamede, din adamı görüntüsü altında söz konusu terör örgütleri adına suç işlediği ve genel stratejileri kapsamında eylem birlikteliği içinde olduğu, örgütlerin amaçlarını bilerek ve isteyerek iş birliği yaptığı belirtilmişti.
Brunson’ın FETÖ’nün üst düzey mensupları ile kod isimlerini bilerek görüştüğü, bu kapsamda örgütün sözde eski Ege bölgesi imamı ve firari Bekir Baz ve yardımcısı Murat Safa ile hakkında “silahlı terör örgütü üyesi olmak” suçlamasından dava açılan tutuklu sanık Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Başkanı Taner Kılıç ile görüşmeler yaparak strateji belirlediği iddia edilmişti.
Brunson’ın ABD’li bir askere gönderdiği 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin başarısız olmasından üzüntü duyduğuna ilişkin mesaj içeriklerine yer verilen iddianamede, cep telefonundaki “Türkleri sallayacak bazı olayları bekliyorduk. İsa’ya dönmek için gerekli koşullar oluştu. Darbe teşebbüsü bir şoktu. Birçok Türk geçmişte de olduğu gibi askeriyeye güvendi ancak bu sefer çok geçti. Ve darbe teşebbüsünden sonra bu başka bir sallama. Sanırım olaylar daha da kötüye gidecek. Sonunda biz kazanacağız.” mesajı da dosyaya eklenmişti.
Teknik incelemede de sanık Brunson’ın, görüşmediğini öne sürdüğü FETÖ’nün sözde Ege bölge imamı firari sanık Bekir Baz ile birbirlerine çok yakın yerde 293 kez GSM sinyali de tespit edilmişti.
İşte bu Türkiyemiz üzerine Amerika ve misyonerler tarafından kurulan tuzaklardan, kumpaslardan sadece biriydi.
Brunson özel olarak yetiştirilmiş bir misyonerdir.
Nedir misyonerlik?
Misyonerlik: dini bir teşkilat kurarak, din propagandası yapmak, insanları o dinin müritleri haline getirmektir.
Bir başka deyişle misyonerlik; Başka dinden olanları kendi dinine kazandırmak için kurulan derneklerdir.
Yine Hıristiyan olmayan ülkelerde Hristiyanlığı yayma amacını güden kurumlar olarak tanımlanmıştır.
Hristiyanlığı yayma yolunda görev alan; rahip, papaz veya din adamlarına da misyoner denir.
Kısacası misyonerlik; Hristiyanlığı yaymaya yönelik örgütlü blr çalışmadır.
Dini anlamda misyon ve misyonerlik, Havariler döneminden günümüze kadar gelen dönem içerisinde esas itibariyle İncili öğretmek, Hristiyan olmayanları bu dine kazanmak, yada belirli mezhepten olmayanları bir mezhebe çevirmek şeklinde anlaşılmıştır.
Misyonerlik denildiği zaman daha çok ‘ Hristiyan Misyonerliği ‘ akla gelmektedir.
Aynı zamanda Hıristiyan olmayan ülkelerde Hristiyanlığı yaymak amacı ile kurulan teşkilattır.
Misyonerlik hareketleri, en kısa şekilde inanç propagandası yapmak üzere, dini teşkilatlar tarafından din adamlarının çeşitli yerlere gönderilmesi olarak ifade edilebilir.
Misyonerler: ‘’Dinler arasında diyaloğ’’ adı altında faaliyetlerini sürdürmüşler ve sürdürmeye devam etmektedirler.
Geçtiğimiz günlerde bir televizyon kanalında Türkiye’de Hristiyanlık Propagandası ile ilgili bir programı izlemiştik…
Programda bazı kitap evlerinin Hristiyanlık propagandası yapmak için kitap ve kaset dağıttıklarını, büyük şehirlerde yüzlerce evin kiliseye dönüştürüldüğünü ve buralarda vaaz veren kişilerin Kur’an-ı Kerim’de pek çok çelişki bulunduğunu iddia ettiklerini belgelerden öğrenmiştik…
Bazı genç kızların ev-ev dolaşarak İncil dağıttıklarını, bazı gazetelerin de bedava İncil dağıtmakta olduğunu da biliyoruz.
Ülkemizde yapılmakta olan Hristiyanlığı yayma çalışmalarına karşı tedbir alınmalıdır.
Yapılmakta olan Hıristiyanlık propagandası yüzyıllardır devam eden “Misyonerlik” ve “Yehova Şahitleri” adıyla ortaya çıkan örgütün çalışmalarının hızlandırılmış şeklidir.
Gerçekte bazı il ve İlçelerde şık giyimli kadın ve kızlar ev-ev dolaşarak İncil dağıtmaktadır.
Büyük şehirlerimizde yüzlerce ev’de toplantılar yapılmakta sözde Müslümanlıktan ayrılan, Hristiyanlığı benimseyen kimseler ateşli konuşmalar yaparak saf Müslümanları kandırmaya çalışmaktadırlar.
Kitap evlerinden bazılarında çuvallar dolusu, koliler dolusu kitaplar ve kasetler bedava dağıtılmaktadır.
Bu kaset ve kitaplar Misyonerlik faaliyetlerine ve Hristiyanlık propagandasına yöneliktir.
İzlediğimiz programın en üzücü yanı yurt dışından gelen bir Misyoner’in eline Kur’an-ı Kerimi alarak Kur’an-ı Kerimin içinde çelişkiler olduğunu, İncil’de ise hiçbir çelişkinin bulunmadığın söylemesidir.
Çin’li mi, Japon mu olduğunu anlayamadığımız adını bile duymadığımız bu konuşmacıyı dinleyince insanın aklına şu soru geliyor.
Acaba bu sayın konuşmacı Kur’an-ı Kerimin yüce fikirlerini görerek Müslümanlığı kabul eden Geothe, Puşkin, Tolstoy, Roger Garaudv, Zef-Clement, Prof. Dr. Maurice Buceiie, Margaret Marcus, jacouses Yves Cousîeau (Kaptan Kusto), Leopold Wess, Cecilia Cannoiy, jim Clinging, Maurice Bejart, Stevia VVonder, Mary Weld, juii Torralbo Tamara… Ve daha yüzlerce ünlüden daha mı bilgili?
İslamiyet hoşgörü dinidir.
Müslüman çevresine hoşgörü ile bakan, çevresi ile iyi geçinen ve kendisi ile iyi geçinen kimsedir.
Ancak Kur’an-ı Kerime sözle sataşan zihniyete karşı hoşgörülü davranma şansı da kalmamıştır.
Kur’an Allah sözüdür.
Kur’an üslubu, söyleyişi, özlü ifadeleri ile bütün çağların ve zamanların kitabıdır.
Bütün tabiat kanunlarının sırları Kur’anda gizlidir.
Keşfedilen bütün icat ve keşiflere işaretler vardır.
Kur’an; Kâinatın yaratılışını Embiya suresinin 30’uncu ayetinde, dünyanın dönüşünü Yasin suresinin 40’ıncı ayetinde, dünyanın yuvarlak olduğunu Rahman suresinin 33’üncü ayetinde, çekim kanunun Rad suresinin 2’inci ayetinde, kainatın genişlediğini zariyat suresinin 47’inci ayetinde, yukarıya doğru çıktıkça oksijenin azaldığını en’am suresinin 125’inci ayetinde, atmosferin fonksiyonunu enbiya suresinin 32’inci ayetinde, rüzgarın aşılayıcı olduğunu Hİcr Suresinin 32’inci ayetinde, atomun varlığını Yunus suresinin 61’inci ayetinde, her şeyin çift yaratıldığını Zariyat suresinin 49’uncu ayetinde haber veriyor.
Yine Kuran’da; Uzayın fethinden, kutuplardan, elektrikten, kömürden, radyo, telgraf, telefondan bahseden ayetler vardır.
Müspet ilimler ilerledikçe insanların yapacağı icat ve keşiflere yön verecek olan Kur’an-ı Kerime dil uzatmaya kimsenin hakkı olmasa gerektir.
Hele-hele Cenab-ı Allah bir tane İncil göndermişken birbirine uymayan Matta İncili, Yuhanna İncili, Markos İncili, Luka İncil’ini benimseyen ve bu 4 ayrı İncil’deki çelişkileri görmemezlikten gelen sözde Hristiyanların Kuran’ı Kerimde çelişkiler bulunduğunu söylemeye hiç hakları yoktur.
Kuran-ı Kerim ilk gönderiliş şekliyle bir tek harfi bile kaybolmadan günümüze kadar gelmiştir.
Oysa her 4 İncil’e de insan sözlerinin karıştığı İlmen sabittir.
Hristiyanlık propagandasına karşı alınacak tedbirlerin eğitimden geçtiğine inanıyoruz.
Yüce İslam dininin her kesimden insanlarımıza çok iyi öğretilmesi gerekmektedir…
Devlet ve Hükümet yetkililerine, Ana muhalefet ve Muhalefet Partilerine, özellikle Diyanet İşler Başkanlığımıza çağrıda bulunuyoruz…
Gizli ve sistemli bir şekilde ülkemiz için HAÇLI SEFERLERİ devam ediyor…
Devlet olarak ülkeyi maddi yönde kalkındırma hamlelerine girişirken manevi yönde yapılması gerekenlerde ihmal edilmemelidir.
Hristiyanlık Propagandasına karşı DİNLER ARASINDA DİYALOG masalından vaz geçilmeli ve misyonerlik faaliyetleri engellenmelidir..
Hoşça kalınız.