“Biz iki gün, üç gün Devletimizi yanımızda görmedik” diyen vatandaşı suçlayarak bir varamayız!
Susturarak, pusturarak da bir yere varamayız..!
Vatandaş, “güvendiğimiz dağlara kar yağdı! Çünkü ne Askerimiz, ne Afadımız, ne de Kızılayımız, sesimizi duyup da imdadımıza yetişmedi” diyor. Vatandaşımızı suçlamak ve susturmak yerine, onların sesine kulak vermemiz ve şapkamızı önümüze koyup hatalarımızla, kusurlarımızla yüzleşmemiz lazım…
Vatandaşın, Afad’ına, Kızılay’ına ve özellikle de Askeri’ne olan güvenini yitirmesi ne demek?
Bundan daha kötü ve daha rahatsız edici bir şey olabilir mi?!
Afad da, Kızılay da, Asker de böylesine kara günler için vardır.
Maalesef, Afad da, Kızılay da bu Afet’te iyi sınav verememiştir ve her iki kuruluşumuz da resmen sınıfta kalmıştır!
Askerimiz için aynı şeyi söyleyemeyiz ama.
Onların bu konuda hiçbir suçu, günahı yok…
Askerimiz bu kara günler için planlansa ve hazırlansaydı, eminim ki görevini canla başla yapardı.
Haliyle, can derdine düşen vatandaşımız da, “Hani, nerde Benim Askerim?” demek zorunda kalmazdı.
Allah korusun! Savaşa girsek bu kadar çok can kaybı vermezdik.
Fetöcü hainlerin lafına kanıp da, askerimizi işlevsizleştirenlerin kendilerini sorgulamaları lazım.
Bunu yapmadıkları sürece, benzer acıları yaşamaya mecbur ve mahkum kalırız.
Unutmayalım!
Milletimiz başı sıkıştığında ya da dara düştüğünde, ilk olarak askerini (daha açık bir ifadeyle evladını) arar.
Bu dün böyleydi, bugün böyle, yarın da böyle olacak!
Umarım ve dilerim, bu elim olay, hainlerin lafına kanıp da, Askerini gerektiği yerde ve zamanda Milletinin hizmetine veremeyenlere ders olmuştur?!