Geçen hafta içinde 25 Kasım’da Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele günü idi.
Türkiye’nin ve dünyanın pek çok yerinde etkin kutlamalar oldu…
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı diye bir bakanlığımız var…
Bakanlığı bağlı pek çok birimler de var…
“ – Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü “ , “ – Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü “ , “ – Engelli ve Yaşlı hizmetleri Genel Müdürlüğü “ ve “ – Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü “ bu birimlerden bazıları…
Birkaç yıl önce Tarsus’ta katledilen Özgecan Aslan’ın ailesine taziye için gelen Bakan ; “…Buradan bize çıkan, bizim üzerimize düşen elbette çok ciddi görevler var. “ demişti.
Bu görevlerin ne olduğu devamlı kamuoyuna açıklanmalıdır.
Gün geçmiyor ki Ülkemiz; Tıpkı Üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ın hunharca öldürülmesi gibi kadınlara yönelik şiddet haberleriyle, bilinen aile dramlarıyla sarsılmasın…
Acaba aile anlayışımız, aile yapımız değişiyor mu?
Türkiye; Stratejik bir coğrafya üzerinde doğu-batı arasında adeta bir köprü durumundadır.
Osmanlı devletinin yıkılmaya yüz tuttuğu dönemlerde köklü bir kültür değişimi geçirmiş, Osmanlı devletinin yıkılmasıyla birlikte kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti toplumunun yapısı değişmiş, aile kurumları da bu değişikliklerden etkilenmiştir.
Cemiyet içerisinde aileleri korumaya yönelik tedbirler, aslında cemiyeti korumaya yönelik tedbirlerdir.
Geleneksel Türk aile yapısının ahlakî, manevî, sosyolojik sağlam temelleri vardır.
Son yıllarda çarpık şehirleşme sebebiyle ananevi aile yapısı çözülmeye başlamıştır.
Geçim sıkıntısına çare olarak kadın emeği iş piyasasına sürülmüş, bunun aile içerisinde ortaya çıkaracağı problemlerin çaresi düşünülmemiştir.
Batıda kadın emeği iş piyasasının içindedir.
Ancak ortaya çıkan boşluğu dolduracak tedbirler de alınmıştır.
Türkiye’de kadını destekleyici tedbirler alınmadan kadın; Evi, çocukları ve iş yeri arasında adeta ikiye, üçe bölünmüştür.
Bu durum aile içerisinde “Anne” otoritesini sarsıntıya uğratmıştır.
Anne otoritesi sarsıntıya uğrayınca eş ve çocukların aile içerisindeki rolleri de olumsuz yönde etkilenmiştir.
Aile; Toplumun temelidir.
Ailede başlayan çözülme kısa zamanda topluma akseder.
Son yıllarda televizyon programlarında izlediğimiz aileler arasında ortaya çıkan şiddet olayları, geçimsizlik sebebiyle eşlerin birbirinden ayrılma olayları ve bilinen diğer aile içi huzursuzluk ve rahatsızlıkların temelinde Türk aile yapısındaki bu olumsuz gelişmelerin etkisi vardır.
Bu konuda Özgecan Aslan cinayeti son olmamış o günden bu güne kadar onlarca kadın cinayeti işlenmiştir.
Cemiyetin temelini oluşturan ve toplumun en küçük parçası olan aileyi ayakta tutan bazı değerler vardır.
Bu değerler çok önemlidir.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bu değerlerin ne olduğunu daha açık ve net bir şekilde ortaya koymalıdır.
Eski Türk toplumunda aile içerisinde erkeğe “Koca” ve “Baba”
olarak çok kutsal görevler verilmişti.
Yine eski Türk toplumunda “Anne” imajı ise; Vatan ve Millet gibi kutsal bir imaj sayılmıştı.
Türk aile geleneğinde anne-baba ve çocukların birbirleriyle olan bağları kutsal temeller üzerine oturtulmuştu.
Tarihi ve sosyolojik kurallara uymayan hızlı kültür değişikliği aile içerisinde geçim şartlarını zorlaştırmış, kadın emeği de iş piyasasına sürülmüş, ailenin temel unsuru olan kadın ve erkeğe geleneksel Türk aile yapısında görülmeyen bir bağımsızlık sağlanmış, bu durum çocukları da etkisi altına almıştır.
Çocukların yetişmesi için gerekli olan ortam; Aile, çevre ve okul üçlüsüdür.
Bu üçlü içerisinde çocukların en çok beraber yaşadığı ortam; Aile ortamıdır.
Çocuğun karakteri adeta anne-baba tarafından yoğrulur.
Çocuk; Disiplini, terbiyeyi, kendine güveni, çevre ile olan uyum kabiliyetinin pek çoğunu ailesinden alır.
Okul bu duyguları iyi yönde geliştirir.
Okuma çağındaki çocuk günün büyük bir bölümünü ailesinin yanında geçirir.
Günümüzde aileler çocuklarının eğitimleriyle yeterince ilgilenememekte ve onların eğitimini okul ve çevreye bırakmaktadır.
Bu şartlar altında anne-babanın birbirleriyle ve çocuklarıyla olan aile bağlarında çözülmeler başlamıştır.
Bu çözülmelerin altında basınımızın, televizyonlarımızın, İnternet sitelerimizin olumsuz etkileri vardır.
Televizyonlarda yayımlanan yerli ve yabancı diziler, şiddet haberleri, şiddet gösterileri, izdivaç programları, İnternet sitelerinde yayımlanan programlar gelişme çağındaki gençlerimiz üzerinde olumsuz etkiler bırakmaktadır.
Gençlerimizin Türk Milletinin gelenek ve göreneklerine, örf ve adetlerine uygun biçimde yetiştirilebilmeleri için Türk aile yapımız yabancılaşmaktan kurtarılmalıdır.
Aile’de – okul’da – çevre’de, konferans ve seminerlerde, radyo-gazete, internet ve televizyonlarda milli ve manevi değerlere yönelik çalışmalara daha çok ağırlık verilmelidir.
Edebiyatta, sanatta, folklorda, müzikte milli ve manevi zevklerimize hitap eden programlar yapılmalı, yeni bir “Müslüman-Türk insanı” modeli oluşturulmalıdır.
Aile; Çocukların eğitiminde yeniden devreye girmelidir.
Gençlerimize “Yeni” ve “Eski”nin sentezi olabilecek fikirler sunulmalıdır.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca Türk aile yapısının dinamizmi ancak bu suretle sağlanabilir.
Hoşça kalınız.