Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

ADD KURUCU ÜYESİ Prof. Dr. Mustafa ALTINTAŞ: KIRK BİR YILDIR UYGULANAN UCUBE BİR SİSTEM: YÖK

Türkiye, 12 Eylül 1980
Türkiye, 12 Eylül 1980 Faşist Askeri Darbeden bu yana ucubeler içinde deblenip durmakta. Pusulası bozulmuş, dümeni kırılmış, kurumları yozlaşmış, nitelikli insan gücü darmrdağın edilmiş, cehalet ve ilkellik çukuruna düşmüş durumda.
Ucubelerden birisi de, 6 Kasım 1981’den beri, yükseköğretim sistemimizi çökerten Yükseköğretim Kurulu’dur.
Yükseköğretim Sistemi/Rejimi, oluşturulma tarihi olan 6 Kasım 1981’den bu yana akademiya, hukuk ve siyaset dünyamızın başat sorunlarından biri olmayı sürdürmektedir. Toplumsal ve siyasal muhalefeti bastırmanın, yeni emperyalizmin koçbaşı olan finans kapitalin egemenliğine bağsız-koşulsuz boyun eğici kuşaklar yetiştirmenin anahtarı olan yükseköğretim, 6 Kasım 1981’den bu yana, çözüm değil, sorun üretir olma özelliğini korumaktadır.
41 yıldan beri egemenliğini sürdüren YÖK, 1982 Anayasasının 130. ve 131. maddelerinin belirleyicisi olmuştur.
Üniversite/Yükseköğretim Kurumlarını oluşturan bileşenler; öğrenciler, öğretim elemanları ve yükseköğretim kurumları çalışanlarıdır. Yükseköğretimin üç ayağını oluşturan bu paydaşlar, YÖK ceberutluğunun ve uzantısı olan yükseköğretim/üniversite yönetimlerinin yıldırma, baskılama, ezme, mesleklerinden kopma/kopartılma ve yükseköğretim sürecinin dışına çıkma/çıkarılma benzeri girişimlerinin kurbanı olmuşlardır.
Bir toplumun en gözetilmesi gereken yetkin insan kaynağının ocağı olması gereken üniversite/yükseköğretim kurumları, yetkin insan kaynağımızı öğütür olmuş ve olmaktadır.
Bütün siyasal partilerin, program ve seçim bildirgelerinde, kurumsal özerklik, akademik özgürlükle taçlandırmak istedikleri üniversiteler, yükseköğretim kurumları, seçimi kazanan partinin, kendi siyasal emellerinin tutsağı kılınmakta ve partilerin, 2018’den sonra da “şahsımım” üniversitelerine dönüştürülmektedir.
Toplamda 205 olan üniversite tabelası taşıyan yükseköğretim kurumlarında, 2021-22 Akademik Yılında  7.829.148 öğrenci, işe yaraması, iş ve aşa erişim aracı olması kuşkulu diploma peşinde koşmaktadır.
Toplam öğrenci sayısının yüzde 57’si -4.454.128-açıköğretim programlarında bulunmaktadır.
İşsizlik verilerine baktığımızda genç ve diplomalı işsiz sayısından bu sonucu doğrulama mümkündür.
Olası bi iktidar değişimi olması durumunda “Ne yapmalı?” sorusunu sormakta olduğunuzu görür gibiyim.
Öncelikle, “idare-i maslahata” sapılmamalıdır. Radikal ve ciddi yeniden yapılanmaya hazırlık yapılmalıdır. Öyle, “reform” falan gibi safsataları ve kimi yasa değişiklikleri, madde eklemeleri ile oyalanılmamalıdır.
Eğitim A’dan Z’ye yeniden, kuralları ve kadroları ile, sil baştan yapılanmalıdır.
Devrimci bir yaklaşım sergilenmelidir.
Bunu 1933’de, 1946’da, 1960’da yaptık.
Yani, geçmişte örnek alacağımız başarılarımız var. Siyasal erki ele alacakların, şimdiden bunu düşünüp, topluma anlatmaları gerekmekte.
Üniversite adlı kuruluşların, yeniden, evrensel özellikler olan kurumsal özerklik ve akademik özgürlük ile taçlandırılması gerekmektedir.
Yanısıra, bol keseden, birbirini izleyen af yasaları ile dağıtım konusu yapılan diplomaların içinin doldurulması, kadrolarının nitelikli olması, parasız, kamu kurumu olarak toplumun aklı ve vicdanı olması gerekmektedir.
Bunun için YÖK, yalnızca planlama ve standartları düzenleme işlevi görür kuruma dönüştürülmelidir.