TÜİK’in 2025 yılı ikinci tahminine göre, Türkiye’de bitkisel üretimde ciddi bir gerileme bekleniyor. Tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde yüzde 10,4, sebzelerde 0,8, meyveler, içecek ve baharat bitkilerinde ise yüzde 30,4 oranında düşüş öngörülüyor. Mersin Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erkan Aktaş, bu tablonun sadece hava koşullarından değil, aynı zamanda yapısal ve yönetsel sorunlardan kaynaklandığını belirtiyor.
İklim Dengesizliği Tarımı Vuruyor
Prof. Aktaş’a göre Türkiye tarımı son yıllarda iklimin iki ucunu aynı anda yaşıyor. Aktaş, “Geçtiğimiz yıllarda aşırı sıcaklıklar üretimi düşürürken, bu yıl tam tersi şekilde don olayları ciddi kayıplara yol açtı. Elma, kiraz, ceviz, zeytin gibi ürünlerde büyük verim kayıpları yaşandı. İklim değişikliği artık geçici değil, kalıcı bir üretim riski haline geldi.” dedi.
Tarım Sigortası Sistemi Yetersiz
Tarım Sigortaları Havuzu’na (TARSİM) kayıtlı üretici sayısının yalnızca 670 bin civarında olduğunu belirten Aktaş, bunun toplam çiftçilerin yaklaşık yüzde 20–25’i anlamına geldiğini söyledi. Aktaş, “Devlet primin yarısını karşılasa da sistem hem düşük katılım hem de dar kapsam nedeniyle işlevsiz durumda. Don, dolu, sel ve aşırı sıcak gibi afetlerin tümü koruma altında değil. Bireysel risk, toplumsal maliyete dönüşüyor Kırsal nüfusun hızla azaldı. Çiftçilerin yaş ortalaması 60’a yaklaştı. Gençler tarımdan koptu. Gençler artık köyde kalmak istemiyor. Tarımda gelir az, belirsizlik çok. Bu gidiş, kırsal yenilenme kapasitesini zayıflatıyor.” şeklinde konuştu.
Kurumsal Yapı Yenilenmeli
Aktaş, tarım yönetiminin hâlâ neo-klasik kalkınma modeli içinde kısa vadeli desteklerle idare edildiğini, bu nedenle de etkin bir üretim politikası geliştirilemediğini ifade etti:
“Kooperatifler hantal, ziraat odaları bürokratik. Bu kurumların yeniden örgütlenmesi gerekiyor. Yerel yönetimlerin de tarım alanında yetkisi çok sınırlı. Dolayısıyla hem merkez hem yerelde üreticiye ulaşan bir politika yok. Üretimdeki düşüşle birlikte ithalat arttı, gıda fiyatları tırmanmaya devam etti. Türkiye hızla tarımsal dışa bağımlı hale geldi. Bugün yapılmayan her reform, yarının gıda krizini büyütüyor. Gıda güvenliği artık görünmeyen ama büyüyen bir tehlike.”
Çözüm: Bütünleşik Heterodoks Kalkınma
Prof. Aktaş’a göre Türkiye tarımının geleceği, bütünleşik heterodoks kalkınma politikalarında yatıyor:
“Bu model, tarım, çevre, enerji ve sanayi politikalarını birlikte ele alır. İnsan ve doğa merkezli planlamayı esas alır. Yerel yönetimler, kooperatifler, üniversiteler ve üretici birlikleri arasında senkronizasyon kurar.
Hantal kurumlar yeniden yapılandırılırsa, genç ve dirençli bir kırsal örgütlenme mümkün olur. Aksi halde, biz hâlâ yanlış teşhislerle oyalanmaya devam edeceğiz.”

