İnsanlar siyasetin sermayesi olsunlar diye değil, mutlu ve huzurlu bir yaşam sürsünler diye yaratılmıştır. Peki, Ülkemiz insanı mutlu ve huzurlu mu?
Değil!
Peki, niye değil?
Çünkü bu Ülke’de üretimden paylaşıma, eğitimden sağlığa kadar sorun olmayan hemen hiçbir şey yok. Öyle ki, nereye elinizi atsanız mutlaka bir sorunla karşılaşırsınız. Üstelik de bu sorunların birçoğu, insanları usandıran ve hatta canından bezdiren yakıcı ve yıkıcı sorunlardır. Hal böyle iken, Ülke’yi yönetme mevki ve sorumluluğunda olanların bu sorunları çözme gibi bir dertleri yok. Hepsinin değilse bile, siyaseti geçim kapısı olarak görenlerin yok. Siyaseti geçim kapısı olarak görenlerin sayısı da halka hizmeti şiar edinmişlerden çok. Oysa ki siyaset kurumu bu sorunları çözmek için vardır! Siyasetçi bu yüzden halkın oyuna talip olur.
Gelin görün ki, oyları devşirdikten sonra vaatlerinin hepsini unutup, tamamen siyasi ikbalinin derdine düşer. İkbalini de halkı ayrıştırmakta, ötekileştirmekte ve kamplaştırmakta bulur. Yoksulluğu ve cehaleti hamasetle yönetmeyi de marifet sanır.
Maalesef (!) halkımız da bu tür oyunlara alet olur.
Bu anlayıştaki bir siyaset kurumu, birikmiş ve ertelenmiş sorunları çözüp de halkı feraha çıkarabilir mi? Çıkaramaz!
Çıkaramadığı gibi, halkın başına yeni dertler ve sorunlar açar.
Açıyor da zaten.
Vatandaşlar olarak aklımızı başımıza alıp, kendi ikbalini milletin istikbaline tercih eden siyasetçilere itibar etmememiz lazım.
Aksi halde, kötü bir yönetim altında yaşamak ve sorunlarla boğuşmak kaderimiz olur. Sürekli sorunlarla boğuşan insanların yüzü güler mi?
Gülmez!
Varsılının da gülmez, yoksulunun da gülmez! Eğitimlisinin de gülmez, cahilinin de gülmez. Gencinin de gülmez, yaşlısının da gülmez. Erkeğinin de gülmez, kadınının da gülmez! Ayrıştırılmış, ötekileştirilmiş ve kamplaştırılmış olanların zaten gülmez.
İyiyi, doğruyu, güzeli görebilen ve yüzü, yüreği gülebilen bir toplum olmamız umut ve dileğimle esen kalın!

