Polonya, güvenlik endişeleriyle savunma yatırımlarını rekor seviyelere taşımaya devam ediyor.
Son olarak Güney Kore’den 180 adet K2 tankı daha satın almak için 6 milyar euronun üzerinde bir anlaşma imzaladılar.
Bu anlaşmayla birlikte Polonya’nın toplam tank sayısı bin 100’e ulaşacak.
İlginçtir ki bu sayı, Almanya, Fransa, İtalya ve İngiltere’nin toplamından fazla.
Bu noktada sormak gerek: Tank sayısı artınca bir ülke gerçekten daha mı güvende olur?
Polonya’nın bu hamlesi elbette bir anda ortaya çıkmadı. Ukrayna’da devam eden savaş ve Belarus sınırında 2021’den beri süren gerginlik, Varşova yönetimini daha agresif bir savunma politikası izlemeye itti.
Bu kaygılar anlaşılabilir. Ancak dikkat çekici olan, Polonya’nın gayrisafi yurt içi hasılasının (GSYH) yüzde 4,7’sini savunmaya ayırması.
Bu oran, NATO içinde en yüksek seviye.
Savunma Bakanı Kosiniak-Kamysz’in açıklamasına göre bu alımlar sadece dışa bağımlılığı azaltmakla kalmayacak, yerli üretimin de kapısını açacak. 61 tankın Polonya’da üretilecek olması, ülke içinde savunma sanayisinin canlandırılması açısından önemli bir adım.
Ancak işin ekonomik ve stratejik boyutunu düşünmeden edemiyoruz. Savunmaya bu kadar yatırım yapılırken eğitim, sağlık ya da sosyal hizmetler gibi başka hayati alanlarda geri plana düşen şeyler olacak mı? Tanklar caydırıcılık sağlar ama barışı garanti etmez.
Bir yanda Avrupa’nın modern demokrasileri askeri harcamaları sınırlamaya ve diplomasiyi önceliklendirmeye çalışırken, öte yanda Polonya, “güçlü ordu” hedefiyle ilerliyor. Bu elbette sadece Polonya’ya özgü bir tercih değil — dünyanın farklı köşelerinde artan jeopolitik gerginlikler, benzer yatırımları teşvik ediyor.
Ama bir kez daha sormak gerek: Güvenlik, sadece tankla mı sağlanır?

