Suriye İç Savaşı’nda cephelerin karşıt taraflarında yer almalarına rağmen, geçici Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara liderliğindeki Suriye’nin yeni yönetimi, Moskova ile ilişkiler konusunda şaşırtıcı bir pragmatik yaklaşım benimsedi. Eski Devlet Başkanı Beşar Esad’ın devrilmesinin ardından, yeni hükümetten Rusya’yı ziyaret eden ilk yetkili olan Dışişleri Bakanı Esaad Hasan Şeybani’nin “Suriye olarak Rusya’yı yanımızda istiyoruz” demesi, bölgedeki dengelerin nasıl hızla değiştiğini gösteriyor. Bu durum, bana kalırsa, siyasette kalıcı düşmanlıkların yerine çıkarların öne çıktığı bir döneme işaret ediyor.
Kremlin’den Sıcak Karşılama ve Ortak Çıkarlar
Perşembe günü Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Kremlin’de Şeybani’yi kabul etmesi, Moskova’nın Suriye’deki yeni yönetimle iş birliğine açık olduğunun net bir göstergesiydi. Putin ile görüşmesinden önce Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile de bir araya gelen Şeybani’nin ziyareti, iki tarafın da yeni bir başlangıç yapma isteğini ortaya koydu. Lavrov’un “Rusya, uzun süredir dostluk bağlarımız olan Suriye halkının mevcut tüm zorlukların üstesinden gelmesini ve ülkenin tamamen normale dönmesini içtenlikle arzu etmektedir” sözleri, bu yeni dönemin diplomatik dilini oluşturuyor.
Şeybani ise, “Bugünkü dönem birçok zorluk ve tehditle dolu olsa da, aynı zamanda birleşik ve güçlü bir Suriye inşa etmek için bir fırsattır” ifadeleriyle, ülkesinin karşı karşıya olduğu zorluklara rağmen ileriye dönük bir vizyon çizdi. Bu ifadeler, Suriye’nin geleceğini inşa ederken Rusya’nın desteğini almak istediklerini netleştiriyor.
Esad Sonrası Dönem ve Rusya’nın Tutumu
Beşar Esad, uzun yıllar Rusya’nın sadık müttefikiydi ve Moskova’nın askeri müdahalesi onun iktidarda kalmasını sağlamıştı. Ancak Aralık ayında Esad hızla kayıplar vererek ülkeyi terk ettiğinde, Rusya isyancı harekata karşı koymadı ve yalnızca Esad’a sığınma sağlamakla yetindi. Bu durum, bana kalırsa, Rusya’nın Esad’a olan desteğinin bir kişiden ziyade kendi stratejik çıkarlarıyla alakalı olduğunu gösterdi. Yani, Rusya için önemli olan Suriye’deki varlığını ve nüfuzunu korumaktı, liderin kim olduğu ikincil plandaydı.
Şeybani’nin, ismen Esad’ı anmadan, Rusya’yı “geçiş dönemi adaleti” sürecini desteklemeye çağırması ve Suriye’nin Rusya ile yapılan geçmiş anlaşmaları gözden geçirmek üzere bir komite kurduğunu açıklaması da dikkat çekici. Bu, yeni yönetimin geçmişle bir hesaplaşma içerisinde olduğunu ve Rusya’nın bu süreçte yanlarında yer almasını istediğini gösteriyor.
Askeri Varlık ve Ekonomi Öne Çıkıyor
Savaş sırasında farklı taraflarda yer almalarına rağmen, eş-Şara liderliğindeki yeni yönetim, Rusya ile ilişkilerde gerçekçi bir tutum sergiliyor. Rus heyetinin Ocak ayında Şam’ı ziyaret etmesi ve Putin ile eş-Şara arasında “yapıcı ve iş odaklı” bir telefon görüşmesi gerçekleşmesi, bu pragmatik yaklaşımın ilk sinyalleriydi.
Rusya, Suriye kıyısındaki hava ve deniz üslerinde varlığını korurken, bu askeri noktaların kalıcı hale getirilmesi için bir anlaşma yapma umudunu da sürdürüyor. Ayrıca, Moskova’nın Suriye’ye petrol sevkiyatı yaptığı da bildirildi. Bu, Rusya’nın Suriye’deki stratejik askeri ve ekonomik çıkarlarını garanti altına alma çabası olarak okunabilir.
Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra’nın da Şeybani’ye Moskova ziyaretinde eşlik etmesi ve Rus mevkidaşı Andrei Belousov ile görüşmesi, askeri iş birliğinin de devam edeceğini gösteriyor. Lavrov’un “Suriyeli meslektaşlarımıza Rus vatandaşlarının ve Rus tesislerinin güvenliğini sağlamak adına attıkları adımlar için teşekkür ediyoruz” demesi, Rusya’nın önceliğinin kendi vatandaşlarının ve askeri varlıklarının güvenliği olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.
İsrail Karşıtı Ortak Durum
Geçici Devlet Başkanı eş-Şara’nın, İsrail’in Suriye hükümet güçleri ile Dürzi azınlığa bağlı silahlı gruplar arasındaki çatışmalara müdahale etmesinin ardından, Rusya’ya “Suriye egemenliğine yönelik İsrail’in saldırılarına ve tekrar eden ihlallerine karşı sergilediği güçlü tutumu” nedeniyle teşekkür etmesi, iki ülke arasındaki ortak düşman algısını da güçlendiriyor. Şeybani’nin İsrail’in “iç işlere müdahalesini” eleştirmesi de bu ortak duruşun bir parçası.
Suriye’deki bu son gelişmeler, bölgedeki jeopolitik oyunun ne kadar karmaşık ve değişken olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Rusya, Esad’ı terk etse bile Suriye’deki varlığını ve nüfuzunu kaybetmek istemiyor. Yeni Suriye yönetimi ise, ülkenin yeniden inşası ve istikrarı için Rusya’nın desteğine ihtiyaç duyuyor. Bu durum, “düşmanımın düşmanı dostumdur” mantığının ötesinde, çıkar bazlı, gerçekçi bir siyasetin sahneye çıktığını gösteriyor.
Bu yeni ittifakın Suriye’nin geleceğini nasıl şekillendireceğini, ülkenin yeniden yapılanma sürecinde ne kadar etkili olacağını ve bölgedeki diğer güçlerin (ABD, Türkiye, İran) bu duruma nasıl tepki vereceğini merakla bekliyoruz. Sizce bu pragmatik yaklaşım, Suriye’ye gerçekten bir istikrar getirebilir mi?

