Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Göç Politikalarında Danimarka Modeli: “Biz Haklıydık, Nihayet!”

Göç konusu söz konusu olduğunda, Danimarka’nın tavrı son yıllarda oldukça
Göç konusu söz konusu olduğunda, Danimarka’nın tavrı son yıllarda oldukça konuşuluyor. Öyle ki, Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen, Avrupa Parlamentosu’nda yaptığı konuşmada “Yıllardır halk arasında ana akım olan görüşler artık biz siyasetçiler için de ana akım haline geldi,” diyerek ülkelerinin göç politikalarında haklı çıktığını adeta ilan etti ve ekledi: “Nihayet.” Göç Bakanı Kaare Dybvad da benzer bir memnuniyet içinde. Onun da dediği gibi, eskiden bu görüşleri sadece Avusturya savunurken, şimdi çok daha fazla ülke göç akışları üzerinde demokratik kontrol sağlanması gerektiği düşüncesinde birleşiyor.

AB’nin “Yüz Karası”ndan “Model Ülke”ye?

Danimarka, 2015-2016 göç krizinin ardından, AB iltica çerçevesinden çıkma maddesinden aldığı güçle, gelenleri caydırmak ve yasal güvencelere erişimi engellemek için giderek daha kısıtlayıcı kurallar benimsemeye başladı. Uzun yıllar boyunca AB’nin göç politikasında “yüz karası” olarak görülen Danimarka, şimdi kendine güvenli bir duruş sergiliyor.

2019’da kabul edilen “paradigma değişimi” yasası ile Danimarka, mültecilere verilen korumanın geçici olmasını esas hale getirdi. Bu politika, sığınmacıların iş gücü piyasasına entegrasyonunu ve sosyal yardımlara bağımlılığın azaltılmasını hedefliyordu. Kalıcı oturum hakkı ise ancak uzun süreli ve tam zamanlı istihdam gibi oldukça sıkı koşullarla mümkün hale geldi. Yetkililer, koruma süresinin sınırlı tutulmasının, gerekçelerin geçerliliğini düzenli olarak değerlendirmeyi ve gerekirse sınır dışı işlemlerini kolaylaştırmayı amaçladığını belirtti. Benim yorumum, bu yaklaşımın insan hakları gruplarından büyük eleştiriler alsa da, Danimarka’nın kendi içindeki toplumsal kabul ve entegrasyon kaygılarına bir yanıt arayışı olduğu yönünde.

Suriye ve Ruanda Hamleleri:

Sınır Tanımayan Politikalar
Danimarka’nın attığı tartışmalı adımlardan biri, Avrupa’da Suriye’nin bazı bölgelerini “güvenli” ilan eden ilk ülke olmasıydı. Bu kararla yüzlerce Suriyelinin oturum izni iptal edildi ve uygulama uluslararası alanda geniş yankı uyandırdı. Bu adım, sığınmacıların geri gönderilmesi konusunda ne kadar kararlı olduklarını gösteriyordu.

Bir diğer tartışma yaratan adım ise 2021’de geldi. Danimarka, Ruanda ile bir mutabakat zaptı imzalayarak sığınmacıların başvurularının sonuçlanmasını bu Afrika ülkesinde beklemesini öngören bir model geliştirdi. Bu, bir AB üyesinin iltica başvurularını ülke dışına taşıma stratejisini açıkça benimsemesi açısından bir ilkti. Avrupa Komisyonu, İngiltere ile Ruanda arasındaki benzer uygulamayı daha önce sert biçimde eleştirmişti. 2022’de bir Komisyon sözcüsü, “İltica başvurularının ülke dışında değerlendirilmesi, iltica prosedürlerine erişim ve uluslararası hukukla uyumlu koruma hakkı açısından ciddi sorular doğurur,” açıklamasını yapmıştı.

Danimarka, bir yıl sonra bu planı iptal etse de, “dış işlem” ilkesinden vazgeçmedi. Aksine, ulusal düzeyde değil, Avrupa genelinde uygulanabilecek bir sistem arayışına yöneldi. Bu, Danimarka’nın kendi politikalarını AB geneline yayma niyetinde olduğunu gösteriyor.

Danimarka’nın bu “ilerici” olarak adlandırdığı ancak bir o kadar da “kısıtlayıcı” olan göç politikaları, Avrupa’da bir dönüşümün habercisi olabilir mi? Başbakan Frederiksen ve Bakan Dybvad’ın “nihayet” ve “çok daha fazla ülke aynı düşüncede” ifadeleri, Batı Avrupa ülkelerinin göç konusundaki geleneksel liberal yaklaşımlarından uzaklaştığının bir göstergesi.

İnsaniyet ve uluslararası hukuk açısından tartışmalı olsa da, Danimarka’nın bu politikaları, kendi iç siyasetinde önemli bir destek buluyor gibi görünüyor. AB’nin göç konusunda ortak bir zeminde buluşmakta zorlandığı bir dönemde, Danimarka gibi ülkelerin attığı bu radikal adımlar, diğer ülkeler için de birer “model” veya “emsal” teşkil edebilir mi? Bu durum, Avrupa’nın gelecekteki göç politikalarının daha da karmaşıklaşacağının ve sıkılaşacağının bir sinyali olabilir.

Sizce Danimarka’nın bu göç politikaları, gelecekteki AB göç stratejisini nasıl şekillendirecek?