ABD Başkanı Donald Trump’ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, aylardır beklenen İsrail-Hamas ateşkes anlaşmasını sağlamak için bölgeye gidiyor. Gazze’deki durumun her geçen gün kötüleşmesi, bu çabaları gerçekten de çok acil bir hale getirmiş durumda. Bana kalırsa, bu ziyaret hem bir umut ışığı hem de bölgedeki karmaşık düğümü çözmek için atılan kritik bir adım.
Amacımız Hem Ateşkes Hem Yardım Koridoru
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tammy Bruce, gazetecilere yaptığı açıklamada Witkoff’un “güçlü bir umutla” yola çıktığını belirtti. Witkoff’un amacı sadece bir ateşkes sağlamak değil, aynı zamanda Gazze’ye insani yardımların ulaştırılması için yeni bir koridor açmak. Bruce, “İyi haberler alabiliriz diyebilirim ama bildiğimiz üzere bu oldukça değişken bir süreç” diyerek, sürecin zorluklarına da işaret etti. Bu açıklama, her ne kadar umut verici olsa da, durumun ne kadar kırılgan olduğunu ve beklentileri çok yüksek tutmamak gerektiğini de gösteriyor.
Kanlı Pazar ve “Korkunç” Olay
Bu ziyaretin zamanlaması oldukça manidar. Zira, Gazze’de 21 ayı aşkın süredir devam eden savaşın en kanlı günlerinden biri, yani yiyecek bulmaya çalışan en az 85 Filistinlinin hayatını kaybettiği Pazar günü hemen öncesinde yaşandı. İsrail ordusu uyarı ateşi açtığını ve ölü sayısının abartıldığını savunurken, Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı (WFP) ise yardım bekleyen Filistinlilerin İsrail güçlerince hedef alındığını bildirdi.
Bruce’un bu olayı “korkunç” olarak nitelendirmesi ve bunun ABD’nin insani koridor çabalarını daha da acil kıldığını söylemesi, bu tür olayların diplomatik süreci nasıl hızlandırdığını gösteriyor. Trajik olayların, uluslararası baskıyı artırması kaçınılmaz.
Müzakerelerdeki Çıkmaz ve ABD’nin Planı
Taraflar haftalardır Katar’da görüşüyor, ancak küçük ilerlemelere rağmen büyük bir gelişme yaşanmadı. En büyük tartışma noktalarından biri, ateşkes sonrası İsrail askerlerinin tekrar nerede görev yapacağı konusu. Bu, güvenlik endişelerinin ne kadar köklü olduğunu gösteriyor.
ABD’nin önerdiği plan ise 60 günlük bir ateşkes öngörüyor. Bu süreçte Hamas bazı rehineleri serbest bırakacak, İsrail de Filistinli tutukluları salıvererek Gazze’ye büyük çapta insani yardım girmesine izin verecek. Planın en kritik noktası ise, bu 60 gün boyunca savaşın kalıcı olarak sona erdirilmesine yönelik müzakerelerin başlaması. Bana göre bu, hem kısa vadeli bir rahatlama sağlamayı hem de uzun vadeli bir çözüm için zemin hazırlamayı hedefleyen kapsamlı bir plan.
Ancak İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Hamas tamamen etkisiz hale getirilip silahsızlandırılana kadar savaşın devam edeceğini söylemesi, Hamas’ın ise tüm rehineleri sadece savaş bittiğinde bırakacağını açıklaması, anlaşmazlığın derinliğini gözler önüne seriyor. Hamas’ın Netanyahu’nun 60 günlük sürenin ardından savaşa yeniden başlamayacağına dair güvence istemesi de, Mart ayında bir önceki ateşkesin sona ermesiyle savaşın yeniden başlamasının getirdiği güvensizliğin bir sonucu.
Hamas’ın elinde 50 rehine bulunduğu ve bunlardan 20’sinin hala hayatta olduğuna inanıldığı bilgisi ise, bu insani krizin ne kadar kişisel trajedilere yol açtığını bir kez daha hatırlatıyor.
Benim Yorumum
Steve Witkoff’un bu kritik ziyareti, ABD’nin Ortadoğu’daki diplomatik etkinliğini sürdürme ve bu çatışmaya bir çözüm bulma arzusunu gösteriyor. Gazze’deki insani krizin ulaştığı boyut, uluslararası toplumun artık daha fazla harekete geçmesi gerektiğini açıkça ortaya koyuyor. Ancak tarafların karşılıklı güvensizliği ve temel taleplerdeki uzlaşmazlık, bu tür diplomatik çabaları son derece zorlu hale getiriyor.
ABD’nin 60 günlük ateşkes planı bir umut ışığı olabilir, ancak kalıcı bir barış için çok daha derinlemesine bir güven ve uzlaşma gerekiyor. Umarım bu ziyaret, bölgeye bir nebze olsun nefes aldıracak ve kalıcı bir çözüm için kapıları aralayacak adımlara yol açar. Sizce bu ziyaret, Ortadoğu’da gerçekten bir dönüm noktası olabilir mi?

