Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in geleneksel yaz brifinginde gazetecilere yaptığı açıklamalar, Avrupa Birliği’nin (AB) geleceği ve Almanya’nın öncelikleri hakkında önemli ipuçları verdi. Merz, vatandaşlarının sorunlarını çözmede “çok kuralcı, çok bürokratik, çok yavaş” olduğunu söylediği AB’ye yönelik sert eleştirileriyle dikkat çekti. Bana kalırsa bu sözler, AB’nin kendi içindeki işleyiş sorunlarının artık yüksek sesle dile getirildiğinin ve değişimin kaçınılmaz olduğunun bir işareti.
Almanya’nın Öncelikleri: Resesyon ve Savunma
Merz, bu seçim dönemindeki en önemli önceliklerinin Almanya’yı resesyondan çıkarmak ve Avrupa savunmasını güçlendirmek olduğunu belirtti. Almanya’nın ekonomik motorunun yavaşladığı bir dönemde, bu hedefler ülkenin geleceği için hayati önem taşıyor. Özellikle Ukrayna savaşının ardından Avrupa savunmasının güçlendirilmesi, Almanya’nın güvenliğine yönelik artan endişelerin de bir yansıması.
Göç Sorunu ve Rusya-Belarus Suçlaması
Merz, AB için kritik bir diğer sorun olan göç meselesinin çözülmesi gerektiğini de vurguladı. Almanya’nın Polonya sınırını kontrol ettiğini, Polonya’nın da Litvanya sınırındaki savunmasını güçlendirdiğini belirten Merz, Rusya ve Belarus’u Avrupa’ya göçmen göndermekle suçladı. Bu iddia, göçün artık sadece insani bir sorun olmaktan çıkıp, jeopolitik bir araç olarak kullanıldığı yönündeki endişeleri artırıyor. Merz’in bu konudaki net duruşu, Almanya’nın göç politikalarında daha sıkı bir yaklaşım sergileyebileceğine işaret ediyor.
Uluslararası İlişkiler ve Ortadoğu
Uluslararası alanda ise Merz, Emmanuel Macron, Donald Tusk ve Keir Starmer gibi Avrupalı liderlerle yakın ilişkisinin altını çizdi. Ayrıca ABD Başkanı Donald Trump’ın ticaret politikaları ile İsrail ve Gazze’deki duruma çözüm bulmak için ABD’li ortaklarıyla yoğun bir şekilde çalıştıklarını söyledi. Bu, Almanya’nın uluslararası arenada aktif rol oynamaya devam edeceğinin bir göstergesi.
Gazze’deki kötüleşen insani duruma da değinen Merz, “Yardım etmeye çalışmak istiyoruz” dedi ve hükümetinin insani yardım ulaştırmanın bir yolunu bulmaya çalıştığını dile getirdi. Ancak, İsrail’in Rusya ile kıyaslanamayacağını ve iki ülkenin “temelde farklı” olduğunu, İsrail’in hala bir demokrasi olduğunu vurgulaması, Almanya’nın İsrail’e olan güçlü desteğini bir kez daha teyit etti. Bu ayrım, bana göre, Almanya’nın tarihsel sorumluluklarının ve mevcut dış politika duruşunun bir yansıması.
Afganistan’a Sınır Dışı ve Taliban Tutumu
Merz, Cuma günü Almanya’nın gerçekleştirdiği 81 Afgan vatandaşının Afganistan’a geri gönderilmesine de değindi ve Katar’ın bu süreçte kolaylaştırıcı rol oynadığını ekledi. Ayrıca, “Federal hükümet, Taliban’ın fiili hükümetini tanımıyor” diyerek yönetiminin bu tutumunu değiştirmeyeceğini net bir şekilde ifade etti. Bu da Almanya’nın Taliban yönetimine karşı uluslararası duruşunu sürdürdüğünü gösteriyor.
Değişen Ton ve Gelecek Zorluklar
Merz’in Cuma günü yaptığı açıklamalar, iktidardaki koalisyon içinde sosyalist ve muhafazakar idealler arasında bir denge kurmaya çalışan bir önceki hükümete göre ton değişikliğine işaret ediyor. Bu durum, Almanya’nın daha pragmatik ve belki de daha sert bir dış ve iç politika benimseyeceğinin sinyalini veriyor.
Almanya, Merz’in önümüzdeki dört yıllık liderliğini belirleyecek olan daha üretken ve rekabetçi olma gibi zorluklarla karşı karşıya. Bana kalırsa, Merz’in AB’ye yönelik eleştirileri, sadece bir şikayet değil, aynı zamanda Avrupa’nın daha etkin ve hızlı karar alabilen bir yapıya bürünmesi gerektiği yönünde bir çağrı. Bu çağrının AB içinde nasıl yankı bulacağını ve Almanya’nın bu yeni dönemde ne kadar etkili olacağını merakla bekliyorum. Sizce Merz’in bu sert eleştirileri, AB’de gerçek bir reform sürecini tetikleyebilir mi?

