Terörsüz Türkiye denilen sürece, akıl ve ruh sağlığı yerinde olan hiçbir yurttaşımız karşı çıkmaz. Karşı çıkmak için ya akıldan noksan olmak ya da bu ülkeye düşman olmak lazım. Çünkü her insan kendi ülkesinde huzur ve güven içinde yaşamak ister.
Bunu sadece kendisi için istemez, ülkesinde yaşayan ya da ülkesini ziyarete gelen yabancılar için de ister. Misafirler için de ister yani. Ancak, vatanını ve milletini seven hiçbir yurttaşımız, Suriye’nin kuzeydoğusundaki PYD/YPG yapılanmasını da kabul etmez.
Çünkü bu yapılanma, Sevr’i canlandırmaya dönük emperyalist projenin Suriye ayağıdır.
Daha açık bir ifadeyle, Sevr’in güncellenmiş hali olan ve ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ denilen emperyalist projenin Irak’tan sonraki ikinci ayağıdır.
Buradaki yapılanma kalıcı olduğu sürece, güney sınırımız ve dolayısıyla ülkemiz güvende olmaz.
Terörsüz Türkiye diyenlerin bu gerçeği görmeleri ve PYD/YPG’nin silah bırakmama konusundaki kararlılığı karşısında suskun kalmamaları lazım.
Suskun kalmak ya da bu yapıyı SDG (Suriye Demokratik Güçleri) adı altında masumlaştırmak, ABD beslemesi bu terörist yapıyı kabullenmek ve Suriye’nin bölünüp parçalanmasına göz yummak demektir.
Bu yapının özerk ya da federal bir biçimde devletleşmesi durumunda, sıranın önce İran’a, sonra da Türkiye’ye geleceği bilinmeli ve üniter bir Suriye için ne yapılması gerekiyorsa yapılmalıdır.
Aksi halde, sıranın dönüp dolaşıp bize geleceği unutulmamalıdır.

